YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7634
KARAR NO : 2023/619
KARAR TARİHİ : 07.02.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Asıl ve birleştirilen davaların reddine
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar ve davalı vekilleri tarafından süresinde duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 07.02.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten veTetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları …’in 9 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerini 05.06.2015 tarihinde üvey kız kardeşi …’in kızı olan davalı …’e satış göstermek suretiyle devrettiğini, mirasbırakanın dava dışı …’in yanında kaldığı sırada kandırıldığını, işlemi mirasbırakan adına vekili sıfatıyla …’in oğlu olan dava dışı …’ın yaptığını, mirasbırakanın yaşlılığından, hastalığından ve akli melekelerinin yerinde olmamasından faydalanıldığını, temlikin muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, vekaletnamenin verildiği ve satış işleminin yapıldığı sırada mirasbırakanın akli dengesinin yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 13.01.2016 tarihli ve 2015/172 Esas, 2016/9 Karar sayılı kararıyla; asıl ve birleştirilen davada davacıların miras paylarına yönelik; miras dışı üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine, tek başlarına dava açamayacakları gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 29.06.2020 tarihli ve 2016/13107 Esas, 2020/3206 Karar sayılı kararıyla, “…Bu nedenle ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak miras payı oranında açılan iptal tescil isteğinin usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine. Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; …Mahkemece, muris muvazaasına dayalı davaların 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı YİBK gereğince pay oranında açılabileceği gözetilmeksizin aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hatalıdır. Hal böyle olunca; davacıların muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı payları oranında tapu iptali ve tescil isteği bakımdan yukarıdaki ilkeler doğrultusunda işin esasına yönelik araştırma ve inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 22.06.2022 tarihli ve 2020/359 Esas, 2022/161 Karar sayılı kararı ile dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından murisin dava konusu edilen taşınmazı davalıya sattığı, hastalıkları nedeniyle paraya ihtiyacı olduğu, davalının murisin tedavisi ve bakımı ile ilgilendiği anlaşılmakla, mirasbırakanın mal kaçırma kastının davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, Mahkemenin, yerleşik yargıtay içtihatlarıyla belirlenmiş olan kriterler ile ispatlanmış iddialarını hiçbir şekilde dikkate almaksızın karar verdiğini, somut olayda gerçekleşen satış işleminin açıkça muvazaalı olduğunu, muris adına satış işlemlerini vekaleten gerçekleştiren davalının kardeşi …’ın satış bedelinin verilip verilmediğini görmediğini açıkça kabul ettiğini, murise ödenen bir para olmamasının, işlemin mirastan mal kaçırma kastıyla yapıldığını gösterdiğini, Mahkeme gerekçesinde asıl ve birleştirilen davaların ayrı ayrı incelenmemesinin usuli bir eksiklik olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verildiğini, fakat müvekkili tarafından yapılan masrafların davacılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken gerekçeli kararda bu hususun unutulduğunu, ayrıca keşiften sonra harcın tamamlandığını, müvekkili lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, maktu olarak ve eksik vekalet ücreti takdirinin hukuka aykırı olduğunu, asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı harcı tamamlanan değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek bu hususlar yönünden kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (…) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanun’un 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras … çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu; 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde ise, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü bulunduğu hükme bağlanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak yazılı şekilde asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesinde kural olarak isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Bilindiği üzere aralarında bağlantı bulunduğu için birden çok davanın HMK’nın 166/1. maddesi çerçevesinde birleştirildiği durumlarda; yargılama birlikte görülmüş olsa dahi ortada birleştirilen dava sayısı kadar birbirinden bağımsız davalar bulunur. Bu nedenle tek dosya üzerinden yargılama yürütülse dahi talepler bağımsızlığını koruduğundan gerek asıl dava yönünden gerekse birleştirilen dava yönünden iddia ve savunmanın tahlili neticesinde varılacak sonuca göre tarafların taleplerinin karşılanması işin özündendir. Yargılama tek bir dosya üzerinden sürdürülmekle birlikte, bağımsızlığını koruyan her bir dava bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılarak hüküm kurulması, gerekçe yazılması, karar başlığında da asıl ve birleştirilen dava bilgileri belirtilmek suretiyle hüküm kurulması, harç, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin her dava için ayrı ayrı belirlenerek hüküm altına alınması zorunludur.
Oysa, Mahkemece birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı yargılama yapılarak yargılama giderleri ve vekalet ücreti dahil sayım ve döküm yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin sonuca gidildiği, öte yandan asıl ve birleştirilen davaların esastan reddine karar verildiği gözetilerek harcı tamamlanan değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine karar verilmesi doğru değildir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK’un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının hüküm kısmının tamamen kaldırılarak yerine;
” HÜKÜM ; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A – Asıl davanın reddine,
1.Peşin alınan 461,10 TL ve tamamlama harcı olarak alınan 5.481,87 TL harçtan alınması gerekli 80,70 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 5.862,27 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
2.Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 32.810 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
3.Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4.Davalı tarafından yapılan 66,25 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
5.Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
B – Birleştirilen davanın reddine,
1.Peşin alınan 51,24 TL ve tamamlama harcı olarak alınan 1.438,13 TL harçtan alınması gerekli 80,70 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 1.408,67 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
2.Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte olan AAÜT uyarınca 12.110 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3.Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4. Davalı tarafından yapılan 66,25 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5.Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine” cümlelerinin yazılmasına,
Hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,
03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.