Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/7616 E. 2023/4527 K. 18.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7616
KARAR NO : 2023/4527
KARAR TARİHİ : 18.09.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2179 E., 2022/1502 K.
DAVA TARİHİ : 01.08.2018
HÜKÜM/KARAR : Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı … yönünden davanın reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/394 E., 2021/427 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacının davalı … aleyhine açtığı davanın kabulüne, davalı … Müdürlüğüne karşı açtığı davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalılardan … vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davacının davasının davalı … yönünden kabulüne, diğer davalı … yönünden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalılardan … vekilleri tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı Vakıf vekili, davacının gayrimüslim cemaat vakıflarından olduğunu, 76 ada, 1 parsele revizyon gören dava konusu taşınmazını Defter-i Hakani’ye vermiş olduğu Eşhas-ı Hükmiye Cetvelinde, “Semti: …, Sokağı; …. 41-43 ve Fıkarhane 15-17 kapı numaralı” taşınmazı olarak bildirdiğini, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince düzenlediği 1936 beyannamesinde de dava konusu taşınmazın, “Boğaziçi semti,….mahallesi, …. Sokağı, eski: 44-43 ve Fakirhane Sokağı, eski: 13-15-17 kapı numaralarıyla” kayıtlı olarak Vakıflar İdaresine bildirdiğini, taşınmazının, mülga Vakıflar Kanunu 44 üncü maddesi gereğince İdare tarafından davacı Cemaat Vakfı adına tespit ve tescil edilmesi gerekirken bu işlemlerin yapılmadığını ve 29.9.1949 tarihli kadastro ile 23/24 hissesinin Anna: Ovagim kızı ve 1/24 hissesinin Leon: Abraham oğlu (nam-ı müstearlar) adına yenilenmesinden sonra bu nam-ı müstearlar için 4.1.1958 tarih, 26 yevmiyeli ve 16.6.1958 tarih 1657 yevmiyeli işlemlerle kayyum tayin edildiğini, daha sonra … tarafından 18.5.1972 tarihinde kamulaştırıldığını ve böylece davacının mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, kamulaştırma bedelinin ise kamulaştırma esnasında …’ne ödendiğini, yapılan işlemlerin haksız ve yolsuz olduğunu ileri sürerek taşınmazın evveliyatında davacı cemaate ait olduğunun tespiti ile dava tarihi itibariyle tespit edilecek rayiç bedelden şimdilik 250.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 13.04.2021 tarihli ıslah dilekçesinde taleplerini 2.217.600,00 TL olarak ıslah etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı …, dava konusu taşınmazın Kara Mustafa Paşa Vakfından icareli olduğunu, evveliyatının Vakfa ait olduğunu, vakıf adına tescilinde yasaya aykırılık bulunmadığını, daha sonra Karayolları tarafından kamulaştırıldığını, vakıf adına tescilin dayanağı olan vaziyet kararları iptal edilmediğinden tescil davası açılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı …, dava konusu taşınmazın 04.09.1968 tarih 1968 -209 sayılı kamu yararı kararı ile kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedelinin gaiplik ve mahkeme kararı gereği …’ne ödendiğini, daha sonra kurumları tarafından dava açılarak taşınmazın tapudan terkin edildiğini, kamulaştırma işleminin yasalara uygun olduğunu, tapu maliki olan Maliye Hazinesi muhatap alınarak kamulaştırma işleminin yürütüldüğünü, bir zarar söz konusu ise bunun Maliye Hazinesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğünden alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.05.2021 tarihli ve 2018/394 Esas, 2021/427 Karar sayılı kararıyla; yapılan inceleme sonucunda dava konusu taşınmazın davacı vakfa ait olduğu gerekçesiyle davacının davalı … Müdürdüğüme karşı açtığı davanın kabulüne, taşınmazın evveliyatı itibariyle davacıya ait olduğunun tespitine ve daha önceden kamulaştırılmış olması nedeni ile dava tarihi itibariyle taşınmazın değeri olan 2.217.600 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının Vakıflar Genel Müdürlüğüne karşı açtığı davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespit edildiğini, davanın davalı …’nün haksız ve yolsuz işlemleri dikkate alınarak kabul edilmesi gerektiğini, davacının mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin belirterek mahkeme kararının red kısmının kaldırılmasını, davanın her iki davalı yönünden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın kadastro beyannamelerine ve gaiplik kararı aşamasındaki ilanlara karşı itiraz ileri sürmediğini, mülkiyetin Hazineye geçtiğini, kamulaştırma işlemlerinin muhatabının Hazine olduğunu, davanın Hazineye yöneltilmesi gerektiğini; bilirkişinin belirlediği bedelin de yüksek olduğunu, belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.09.2022 tarihli ve 2021/2179 Esas, 2022/1502 Karar sayılı kararıyla; davacının Cemaat Vakfı olduğu, yasal düzenlemelere dayanarak taşınmazın adına tescili yönünde Vakıflar idaresine müracaat ettiği, müracaatının ret edildiği, taşınmazın mahkeme kararı ile Vakıf adına tescil edildiği, daha sonra davalı … tarafından kamulaştırılarak bedelinin Vakıflar idaresine ödendiği, taşınmazın icareli bir taşınmaz olduğu, icareli taşınmazların mülkiyetinin Vakıflar Kanunu’nun 17 nci maddesi gereğince mutasarruflarına geçeceği, ancak kamulaştırılması nedeni ile tapudan terkin edildiği, taşınmazın 1936 beyannamesinde, kadastro tutanaklarında ve diğer belgelerde belirtildiği, davacı Vakfa ait olduğunun anlaşıldığı, kamulaştırma bedeli ödenmekle davalı …’nün dava ile ilgisi kalmadığı, bu davalı yönünden davanın husumetten reddi gerektiği, kamulaştırma bedelinin davalı …’ne ödendiğinden bu davalı yönünden davanın kabulü gerektiği, geçici 11 nci maddede rayiç bedelinin ödeneceğinin belirtildiği, bu nedenle mahkemenin hükmettiği miktarın doğru olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf taleplerinin kabulüne mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı … yönünden davanın esastan reddine, davalı … yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; yapılan tüm işlemler ve usulsüz kamulaştırmadan her iki davalının da davacı Vakfa karşı müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduğunu, bu nedenle davalı … yönünden İlk Derece Mahkemesinin verdiği davanın kabulü kararını kaldıran ve bu davalı yönünden davayı reddeden İstinaf Mahkemesi kararının yasaya ve hukuka uygun olmadığını, İstinaf kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunduğunu, gerekçede davalı … için husumetten ret kararı verilmesi gerektiği belirtildiği halde, hüküm kısmında davalı … için davanın esastan reddine karar verildiğini, ayrıca hüküm fıkrasının 5 inci maddesinde davalı vekili yararına nispi vekalet ücreti takdir edildiğini, kararın bu yönüyle de usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı … İdaresi vekili temyiz dilekçesinde özetle; Kara Mustafa Paşa vakfının mülhak vakıf olduğunu, bu sebeple davanın ilgili mülhak vakfa yönlendirilmesi gerektiğini, 5737 sayılı Kanun’un “Mülhak vakıflarda hasım gösterilme” başlıklı 76 ncı maddesi uyarınca kurumlarının yasal hasım konumunda bulunduğunu ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu olmaması gerektiğini, metruken tescili yapılan taşınmazların vakfı adına değil, … adına tescilinin kanun gereği olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın evveliyatının davacı Vakfa ait olduğunun tespiti ile dava tarihindeki rayiç bedelin tespit edilerek davalılardan müteselsilen tahsiline ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 359 uncu maddesi

3. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

3. Değerlendirme
1. Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. … Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve (tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. …Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. … Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

5. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

6. Gerekçeye ilişkin hükümler kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

7. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince, ” … kamulaştırma bedeli ödenmekle davalı …’nün dava ile ilgisi kalmadığı, bu davalı yönünden davanın husumetten reddi gerektiği,..” gerekçesine yer verildikten sonra yerel mahkeme kararı kaldırılarak davalı … yönünden davanın esastan reddine karar verilmiş olması hüküm ile gerekçe arasında çelişki yarattığından 6100 sayılı HMK’nın 297/1/c. maddesine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

8. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren ve sonuç bölümü ile tam bir uyum içinde bulunan bir karar vermek olmalıdır.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ve davalı … vekillerinin temyiz itirazlarının değinilen yönler itibariyle kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.