Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/7430 E. 2023/622 K. 07.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7430
KARAR NO : 2023/622
KARAR TARİHİ : 07.02.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Safranbolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı … yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 24.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar … vd. vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı … vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı, dava konusu 114 ada 220 parselde kayıtlı 6 numaralı bağımsız bölümde kayden malik iken taşınmazı satmak için davalı …’e Sivas 2. Noterliğinin 19/08/2016 tarihli 20251 yevmiye sayılı devir yetkisi içeren vekaletnamesini verdiğini, bu vekaletname ile taşınmazın davalı … tarafından akrabası olan diğer davalı …’a devredildiğini, herhangi bir bedel ödenmediğini, davalı …’ın vekalet yetkisini kötüye kullandığını ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde davaya konu satış sözleşmesindeki davalı …’ın payının rayiç bedeli tespit edilerek dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte, rayiç bedel belli olmadığı takdirde satış bedelinin satış sözleşmesinin düzenlenme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte günümüz değerine güncellenerek davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili, davalı … tarafından davacı …’ın ortağı … … …’e borç olarak para verildiğini, bunun karşılığında davacının ortağı tarafından borca karşılık 300.000,00 TL değerinde senet verildiğini, davacının ortağı … … …’in borca karşılık dava konusu taşınmazın devrini teklif ettiğini, davalı tarafından taşınmaz devrinin kabul edilmesi üzerine alacağının karşılığı olarak verilen taşınmazın devri için davacı … tarafından verilen Sivas 2. Noterliğinin 19.08.2016 tarihli ve 20251 yevmiye sayılı vekaletnamesine istinaden taşınmazın …’a devredildiğini ve senedin davacının ortağı … … …’e geri verildiğini, devirden sonra kiracı ile yeni bir kira sözleşmesi yapıldığını, kiracı tarafından kira bedellerinin davalılara ödeneceğinin de davacıya bildirildiğini, 1,5 yıldır kira bedellerinin davalılara ödendiğini, taşınmaz davalının alacağına karşılık devredildiğinden bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 25.11.2019 tarihli ve 2018/2 E., 2019/429 K. sayılı kararıyla; davalıların evli oldukları, dava konusu taşınmazı satın alan …’nin taşınmazın durumundan haberdar olmadığı ve tapudaki devir işlemlerinde 59.000,00 TL gibi taşınmazın gerçek değerinin bir hayli altında bir rakam karşılığında taşınmazı satın almasında iyi niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, davalı …’nin vekaletnamenin kötüye kullanıldığını bilebilecek durumda olduğu, davalıların el ve işbirliği halinde davacıyı zarara uğrattıkları, davalı tanıklarının ise olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin olayın aksini ispata elverişli olmadığı gerekçesiyle davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı … yönünden ise kayıt maliki olmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri
Davalılar istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesinin içeriğini yineleyerek, davaya konu taşınmazın alacağa karşılık devrinin kararlaştırıldığını, davacı tarafça verilen vekaletnameye istinaden de tapu devrinin gerçekleştirildiğini, devir alacağa karşılık yapıldığından davacının bedel talep etmesinin de mümkün olmadığını, davacı ile ortağı … …’in ortaklık ilişkilerinin bozulmasından sonra, davacının dava konusu taşınmazın devrine karşı çıkarak eldeki davayı açtığını, bu hususlar göz önüne alındığında kötü niyetli olduklarından ve vekalet sözleşmesine aykırı davranıldığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, dinlenen tanık beyanlarının olayın aksini ispatlayacak nitelikte olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.05.2022 tarihli ve 2020/206 E.-2022/1002 K. kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi uyarınca istinaf edenin sıfatı ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda; Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili dilekçesinde, cevap ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ret kararı verilen davalı yönünden vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu … unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

TBK’da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan … sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK’nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’da benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 15.420,99 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescile ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesi davayı kabul etmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de baş vuruyu esastan reddetmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, vekilin işlem yaparken vekil edenin iradesine uygun davranıp davranmadığı noktasında düğümlenmektedir.

Davacı ile davalı arasında önceye dayalı ekonomik ve sosyal açıdan herhangi bir ilişki bulunmamaktadır.

Diğer yandan davacının ortağı olan kişiye davalı … borç para verdiği, bu paranın ödenememesi üzerine, bu paranın karşılığı olarak davacı tarafından taşınmazının alacaklı olan davalı …”a devredildiği anlaşılmaktadır. …’ın ise, elindeki vekalet ile taşınmazın tapusunu kendi adına alamayacağı için bu taşınmazı eşine devretmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu nedenle son malikin, davalı …’ın eşi olması vekilin vekalet görevini kötüye kullanmasına tek başına delil teşkil etmeyeceği gibi, malum olduğu üzere tapu intikalleri yapılırken belediye rayiç fiyatları esas alınarak işlem yapılması, daha az vergi ödenmesi amacıyla satış bedelinin düşük gösterilmesi de sonuca etkili değildir.

Davacının, arasında her hangi bir münasebet bulunmayan, akrabalık ilişkisi olmayan, taşınmaz alım satımı ile de uğraşmayan bir kişiye taşınmazın satışı için vekalet vermesinin makul bir sebebi olmalıdır. Davacı bu yönde bir açıklama getirmemiştir. Ayrıca dinlenen ve taşınmazda kiracı olan tanık satıştan itibaren kirayı yeni malike ödediğini, davacının bundan haberi olup itiraz etmediğini ifade etmiştir. Tüm dosya içeriğinden davacının ortağı olan dava dışı üçüncü kişinin borcuna karşılık taşınmazını devretmek amacıyla vekalet verdiği, satış iradesini ortaya koyduğu ve vekilin de bu iradeye uygun olarak işlem yaptığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan sebeplerle, davanın reddine karar verilmesi için kararın bozulması gerekirken farklı gerekçelerle onama yönünde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.