YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/739
KARAR NO : 2022/4360
KARAR TARİHİ : 01.06.2022
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tenkis istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 08/12/2021 tarihli ve 2021/112 Esas, 2021/1709 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 01/06/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat …ile temyiz edilen davalı vekili Avukat …geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanları …’ın maliki olduğu 145 ada 94 parsel sayılı taşınmazdaki 11 no.lu bağımsız bölümünü mal kaçırma amaçlı olarak kızı davalıya verdiği vekalet ile 10/04/2001 tarihinde ikinci eşi …’a satış göstermek sureti ile devrettiğini, … tarafından ise aynı gün tapuda iş bu gayrimenkulün davalı kızı …’a temlik edildiğini, devir işleminden sonra da muris ve eşinin taşınmazda ikamet etmeye devam ettiklerini, murisin böyle bir satış sözleşmesi yapmakta haklı ve makul bir sebebinin olmadığını, davalının da işlem tarihi itibari ile alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazın, annesi muris … tarafından bizzat, 05/06/1970 tarihli işlemle satın alındığını, daha sonra söz konusu taşınmazın bu devirden yaklaşık otuz bir yıl sonra kendisi tarafından devir alındığını, annesi …’ın son derece saygın bir akademisyen olduğunu, murisin satış sözleşmesi yapmakta haklı ve makul sebepleri olduğunu, ekonomik sorunlar yaşadığını, borçlarının büyük bir kısmının annesi tarafından ödendiğini, muris …’ın subaylıktan 1950’li yıllarda ayrıldıktan sonra ticaret ile uğraşmaya başladığını ve iki kez battığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/12/2021 tarihli ve 2014/182 E., 2020/247 K. sayılı kararıyla; tanık anlatımları ve dosya kapsamı itibariyle muris …’ın emekli olduktan sonra bir süre ticaret ile uğraştığı ve ticari işlerinden kaynaklı olarak borçlandığı; o dönemde murisin borçlarını eşi …’ın ödediği; evin geçiminin de … tarafından sağlandığı; yapılan bu ödemeler nedeniyle taşınmazın 1970 yılında …’a devredildiği; muris ve ailesinin bu taşınmazda yaşamaya devam ettikleri; 2001 yılında ise taşınmazın …’ın kızı olan davalıya satıldığı; ilk devir işleminin yapıldığı 1970 yılında murisin ekonomik olarak sıkıntı yaşandığı ve borçlarını ödeyen eşine taşınmazı bu sebeple devrettiği; ilk devir işleminde bu sebeple muris muvazaasının bulunmadığı, ikinci devir işleminin yapıldığı 2001 yılında davalının taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün de bulunduğu, yapılan devir ve satış işleminin gerçek işlemler olduğu, murisin, davacının babası olan …ve davacı ile her hangi bir sorunun da bulunmadığı, mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir başkaca bir durumda bulunmadığı, davacı tarafın yemin deliline de başvurmak istemediğini beyan ettiği, dolayısıyla muris muvazaasının ispat edilemediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, murisin borçları olduğunu ve o borçları eşi …’ın ödediğine dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığını, davalı tarafın yakınlarından oluşan birkaç tanık beyanı dışında bir gerekçeye gerek duymaksızın ve yeterli araştırma yapılmadan karar verildiğini, davacı tanığının dinlenmediğini, müvekkilin hem dedesinin kaçırdığı mal üzerinde hem de mal devredilen 2. eş müvekkilin dedesinden önce öldüğü veçhile dedesine isabet edecek mal yönünden hak talebi bulunduğunu, yapılan işbu muvazaalı işlemler ile müvekkilinin miras hakkının zedelendiğini, davalı tarafın satış işlemini ispatlayamadığını, ayrıca ekonomik olarak zor durumda olduğu iddia edilen kişinin Beyoğlu’ndaki 213.000 TL değerindeki taşınmazını, değerinin çok çok altında bir bedel olan 40.000 TL’ye eşine sattığı iddiasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yapılan ikinci satışın da gerek ortada yatan bir para bulunmayışı, gerek satışı gerektirir bir ihtiyacın olmaması, gerekse de davalının iş bu gayrimenkulü alacak ekonomik gücünün olmaması nedeniyle açıkça muvazaa ile sakatlandığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08/12/2021 tarihli ve 2021/112 E., 2021/1709 K. sayılı kararıyla; muris …’ın emekli olduktan sonra bir süre ticaret ile uğraştığı ve ticari işlerinden kaynaklı olarak borçlandığı; taşınmazın 1970 yılında murisin eşi davalının annesi …’a devredildiği; muris …ve ailesinin bu taşınmazda yaşamaya devam ettikleri; 2001 yılında ise taşınmazın …’ın kızı olan davalıya satıldığı; ilk devir işleminin yapıldığı 1970 yılında muris …’in ekonomik olarak sıkıntı yaşadığı ve borçlarını ödeyen eşine taşınmazı bu sebeple devrettiği; ilk devir işleminde bu sebeple muris muvazaasının bulunmadığı, ikinci devir işleminin yapıldığı 2001 yılında davalının taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün bulunduğu, yapılan devir ve satış işleminin gerçek işlemler olduğu, …’ın davacının babası olan …ile mal kaçırmayı gerektirecek ihtilafının bulunmadığı, muris …’in ve …’ın mal kaçırma iradesinin davacı tarafından ispat edilemediği, devrin yapıldığı tarih itibari ile davacının murisin mirasçısı olmadığı, kök muris …’in hayatta olduğu, davacı tarafın yemin deliline başvurmadığı, bu nedenle tapu iptal ve tescilin şartlarının oluşmadığı, davaya konu satış akdi ivazlı olduğundan tenkis talebine de konu olamayacağı, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı yön bulunmadığı gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararında yemin deliline başvurulmadığı belirtmiş ise de; İlk Derece Mahkemesince 20/02/2020 tarihli celsede delillerinin değerlendirilmediğini, yemin teklif etmek için kendilerine süre verildiğini, bu husustaki 04/03/2020 tarihli ara kararından rücu taleplerinin de hukuka aykırı olarak reddedildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararında bu hususun dikkate alınmadığını, yine istinaf mahkemesince devrin yapıldığı tarih itibariyle davacının murisin mirasçısı olmadığı, bu nedenle muris muvazaası şartlarının oluşmadığı gerekçesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu’nun (TK) 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”,
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına ve özellikle davalının muvazaalı olduğu iddia edilen işlemin tarafı olmadığı, bu nedenle yemin teklifinin mümkün olmadığı, yine davacının devir tarihi itibariyle murisin mirasçısı olmadığı hususunun gerekçe yapılmış olması doğru değil ise de sonucu etkili olmadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, fazla yatırılan 228,60 TL onama harcının davacıya iadesine, 01/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.