Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/7303 E. 2023/1320 K. 07.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7303
KARAR NO : 2023/1320
KARAR TARİHİ : 07.03.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istekli davada İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davalıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, bir kısım davalılar vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 07.03.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … Yapı San. Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat …, davalı … Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı … ile vekili Avukat …, davalı … geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü.

I. DAVA
Davacı vekili, davacının kızının Denizbank’a olan 50.000,00 TL tüketici kredisi borcuna karşılık dava konusu 367 ada 90 parsel sayılı taşınmazdaki 17 no.lu bağımsız bölüme ipotek tesis edildiğini ve taşınmazın icra yolu ile satışa çıkarıldığını, davalı …’in ilan üzerinden davacıya ulaşarak borçları karşılayabileceğini, dava konusu taşınmazı da teminat olarak devralacağını söylediğini, borcun ödenmesi halinde taşınmazın davacıya temlik edileceği hususunda protokol yapıldığını ve vekalet düzenlendiğini, ancak davalı …’in, taşınmazı davalı … Limited Şirketi’ne devrettiğini, davalı … Limited Şirketinin de davalı … ile el ve iş birliği içerisinde hareket ettiğini ve taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalı … Tekstil A.Ş.ye devrettiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, olmadığı takdirde 700.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı …, davacının temlikten bir yıl sonra taşınmazı tahliye etmemek amacı ile eldeki davayı açtığını, vekaletnamedeki yetkilere uygun hareket ettiğini, usulsüz işlem yapmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Davalı …. Şti. vekili; dava konusu taşınmazda malik olmadığından davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, taşınmazın 320.000,00 TL bedelle satın alındığını belirtip, davanın reddini istemiştir.

Davalı … Tekstil A.Ş. vekili; iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu, taşınmazı devraldığında tapu kaydında herhangi bir şerh veya kayıt bulunmadığını ve taşınmazı 400.000,00 TL bedelle satın aldığını belirtip davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.09.2020 tarihli ve 2014/33 Esas, 2020/148 Karar sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve durumu bilebilecek durumda olan davalı Şirketlerin iyiniyetli kabul edilmeyecekleri gerekçesi ile davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, 137.500,00 TL depo edilen bedelin davalı vekile ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar … Ltd. Şti. ve … Tekstil A.Ş. vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı … Yapı. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; 17.09.2012 tarihli “tutanak” başlıklı belgede davalı Şirket yetkilisinin imzası bulunmadığını, anılan belgenin ilk defa yargılama sonrasında görüldüğünü, davalı şirketin taşınmaz alım, satım ve inşaat işleri ile iştigal eden, bu sayede kâr elde etme amacı güden bir şirket olduğunu, davalı …’in şirkete emlakçı vasıtası ile ulaşarak davacının Denizbank A.Ş.ye borcu olduğunu, bankanın … 7. İcra Müdürlüğünün 2011/2219 Talimat sayılı dosyasından davaya konu taşınmazın satışını talep ettiğini, İcra Müdürlüğü tarafından taşınmaza 380.000-TL kıymet takdir edildiğini, davacının taşınmazın icradan ucuza satılmasını istemediğini ve acil bir müşteri bulunmasını talep ettiğini, aksi halde taşınmazın icra yolu ile kıymet değerinin %50’si olan 190.000 TL bedel ile ihale edileceğini, davacının kendisini vekil tayin ettiğini ve taşınmazı şirkete satış suretiyle devretmeyi teklif ettiğini, davalı şirketin 12.09.2012 tarihinde emlakçı komisyonu sözleşmesi imzalamak suretiyle 320.000,00-TL bedel karşılığı + komisyoncu için 10.000,00-TL + tapu harçları + davacının taşınmazda 1 yıl boyunca bila bedel oturacağı taahhüdü ile taşınmazı devraldığını, davalı şirketin vekil olarak işlem yapan davalı … ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, davalı …’in … …’i tanıdığına dair dosyada delil bulunmadığını, usulüne uygun düzenlenen vekaletname ile işlem yapıldığını, bakiye 140.000 TL’nin ahzu kabz yetkisi çerçevesinde davalı vekile makbuz karşılığında, satış bedelinin 73.000-TL lik kısmının bankanın ipotek alacağı için banka vekiline, 107.000-TL kısmının da davacı lehine keşide edilen 3 adet çekle ödendiğini, 30.000-TL bedelli çek’in …, 37.000-TL bedelli çekin …, 40.000-TL bedelli çekin de … … tarafından tahsil edildiğini, davacının taşınmazın icra yolu ile satışını engelledikten, bankaya olan borçları ödendikten ve çekleri tahsil ettikten sonra dava açmasının kötüniyetli olduğunu, icra dosyasındaki kıymet takdirine konu binanın yıkıldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise bilirkişilerin görmedikleri bina üzerinden değer tespiti yaptıklarını, bu nedenle bedeller arasında aşırı nispetsizlik bulunmadığını, tapu memurunun el yazısı ile vekaletnamenin üstüne yazmış olduğu nota göre davacının tapu memuru tarafından telefon ile arandığını ve davacının devirden haberdar olduğunu, Mahkemenin imzanın kimden sadır olduğu ile ilgili şüphesi varsa ilgili Tapu Müdürlüğüne yazı yazarak bu hususu sorması gerektiğini, davacının satışın yapıldığı 14.09.2012 tarihinde sağlık raporu alarak bu raporu tapu müdürlüğüne sunduğunu, davacı tanığı … … Dolay’ın beyanlarının çelişkili olduğunu, ayrıca davacı ile davalı vekilin yakın ilişkisini de ortaya koyduğunu, soruşturma dosyasındaki tanık ifadelerinin dikkate alınmadığını, satış bedeli olan 320.000 TL veya resmi akitte yazan değer iade edilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, depo bedelinin de davalı vekile ödenmesine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, davalı … Tekstil yetkilisi … … …’in davalı … şirketinin ortağı olduğu başka bir şirkette bir dönem çalıştığını, daha sonra Yalova’da kendi tekstil işletmesini kurduğunu, davalı şirketler arasında zaman zaman fason iş ticareti yapıldığını, bu hususun temliki muvazaalı hale getirmeyeceğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı …. vekili temyiz dilekçesinde özetle; soruşturma dosyasının dikkate alınmadığını, davalının 400.000 TL karşılığında dava konusu taşınmazı satın aldığını, bilirkişi raporunda yazan değerin çok yüksek olduğunu, ilk satış ile ikinci satış arasında kısa bir süre olmadığını, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu gösterir tanık ifadesi de bulunmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ile davalı … arasında düzenlenen 17/09/2012 tarihli sözleşmeye göre 14/12/2012 tarihine kadar ödeme yapılmaması durumunda taşınmazın davacı … veya kendisinin belirleyeceği kişilere devredileceğinin kararlaştırıldığı, ancak bu tarihten önce 14/09/2012 tarihinde vekil … tarafından taşınmazın davalı … Yapı San. Tic. Ltd. Şirketine temlik edildiği, davalı … tarafından alınan bedellerin davacıya ödendiğine ilişkin bir delil bulunmadığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı, taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri 650.000,00 TL ile resmi satış bedeli 180.000,00 TL arasında önemli ölçüde bir nispetsizlik bulunduğu, davalı vekil Sebahattin ile davalı … Yapı San. Tic. Ltd. Şti temsilcisi … …’in birbirlerini tanıdıkları, davalı ilk el durumundaki Şirketin iyi niyetli hareket etmediği, vekil Sebahattin ile el ve iş birliği içerisinde hareket ettiği, ikinci el durumundaki davalı … Tekstil San. Tic. A.Ş. yetkilisi … … …’in bir dönem davalı … Yapı San. Tic. Ltd. Şti’nin yetkilisi olan … …’in yetkili olduğu … Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin çalışanı olması, … isimli kişinin davalı … Yapı San. Tic. Ltd. Şti.nin çalışanı olması, resmi satış bedeli ile gerçek değer arasındaki nispetsizlik, ilk satışla ikinci satış arasında geçen kısa süre dikkate alındığında vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilmesi gerektiği gerekçesi ile bir kısım davalıların istinaf isteğinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar … Ltd. Şti. ve … Tekstil A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar … Ltd. Şti. ve … Tekstil A.Ş. vekilleri temyiz dilekçelerinde; istinaf dilekçelerindeki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu … unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan … sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’da benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup bir kısım davalılar vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Bir kısım davalılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına,

Aşağıda yazılı 29.190,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,

07/03/2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.