Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/7251 E. 2023/445 K. 24.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7251
KARAR NO : 2023/445
KARAR TARİHİ : 24.01.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil – tenkis – alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce, kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Karar davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 24.01.2023 Salı günü saat 10:40’da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar, kardeşleri olan davalının kendilerini kandırarak bir kısmından vekaletname alıp vekalet görevini kötüye kullanmak, bir kısmını da tapuda bizzat hazır bulundurmak suretiyle yaptırdığı işlemle mirasbırakan babalarından kalan 72 parsel sayılı taşınmazı adına tescil ettirdiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa tenkise, bu da mümkün olmazsa alacağa karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP
Davalı, satış işleminin davacıların iradesine uygun olarak yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 09.10.2015 tarihli ve 2014/303 Esas, 2015/173 Karar sayılı kararıyla; tapudaki işleme vekaletname vererek katılan davacılar yönünden vekalet verilen kişinin davada yer almaması nedeniyle

pasif husumet yokluğundan; diğer davacılar yönünden ise tapudaki işleme bizzat katılmış olmaları nedeniyle esastan, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 22.10.2019 tarihli, 2016/8937 Esas, 2019/5390 Karar sayılı kararıyla; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, somut olayda, tapudaki işleme vekaleten katılan davacılar yönünden “vekaletnamenin hile ile alınıp kötüye kullanıldığı” iddiasına; bizzat katılan davacılar yönünden de “hile” iddiasına dayanıldığı, belirtilen hukuki nedenler yönünden araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hile hukuki sebebi yönünden, taraflar arasındaki dava konusu taşınmaz paylarının devrine ilişkin uyuşmazlığın dava açılmadan uzun süre önce başladığı, tarafların akrabalığı da dikkate alındığında davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, ayrıca hile ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddialarının davacılar tarafından ispat edilemediği, tenkis hükümlerinin davada uygulanma yerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili duruşma istekli temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, dava dilekçesinde ileri sürdükleri iddiaları yineleyerek kararın eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile verildiğini, terditli talep yönünden de ret gerekçesinin denetime elverişli şekilde açıklanmadığını, davada inançlı işlem hukuki sebebi yönünden değerlendirme yapılmadığını, hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, bozma kararına uygun şekilde inceleme yapılmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis, bu da mümkün olmazsa alacak isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

2. TBK’da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan … sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

3. Bilindiği üzere; bozma kararına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır.

3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.