Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/6793 E. 2023/3531 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6793
KARAR NO : 2023/3531
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, davalı ile emlak ve inşaat işleri nedeniyle tanıştıklarını, davalıya bir taşınmaz sattığını, satılan bu taşınmazın tapu devrinin yapılması amacıyla dava konusu 51, 52 ve 53 parsel sayılı taşınmazların teminat amaçlı davalıya devredildiğini, 23.07.2018 tarihli “Ev (Daire) Satış Sözleşmesi” başlıklı sözleşme yaptıklarını, taşınmazın teminat olduğuna dair başka belgeler de bulunduğunu, dava dışı taşınmazın sürecinin tamamlandığını ve davalıya devredildiğini, davalıdan dava konusu taşınmazları tekrar devretmesini istediğini ancak davalının buna yanaşmadığını, kendisinin edimlerini yerine getirdiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazların rayiç bedelinin yasal faizi ile birlikte tazminat olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı, dava dışı … Mimarlık … Taahhüt Tic. ve San. Ltd. Şti. ile aralarında 23.07.2018 tarihinde ev (daire) satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede dava dışı 37455 ada 9 parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmaz üzerine yapılacak olan 3 nolu dairenin satışının yapıldığını, sözleşmeye göre sözleşme tarihinden en geç üç ay içinde kat irtifak tapusu düzenleneceğini ve tapunun devredileceğini, dairenin ise eksiksiz bir şekilde 31.03.2019 tarihinde teslim edileceğini, kendisinin yazılı bedellerin tamamını ödediğini, ancak dairelerin 31.03.2019 tarihinde eksiksiz olarak teslim edilemediğini, 31.03.2019 tarihinde yapılması gereken tapu devrinin eksiklerle beraber 22.06.2020 tarihinde yapıldığını, tapu devrinden sonra arsanın devri için herhangi bir yazılı ve sözlü teslim talebi olmadığını, teslim talebinden bu dava ile haberdar olduğunu, … 9. Noterliği’nin 10.09.2020 tarihli ve 31399 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile eksik teslim nedeniyle meydana gelen zararların karşılanması durumunda teminat olarak verilen arsanın tapusunu devre hazır olduğunu belirtildiğini, taşınmazın tapusu devredilmiş ise de tam ve eksiksiz bir ifa olmadığından davacının teminatının halen devam ettiğini, davacının sözleşmenin tarafı olan … Ltd. Şti.’nin yetkili ortağı, teminat veren kişi olduğunu, bilirkişi incelemesi yaptırılarak eksikliklerin tespiti ile belirlenecek miktarın mahkeme veznesine depo ettirilmesi suretiyle eksik ifanın tamamlanmasından sonra tapu iptali ve tescile gidilmesi gerektiğini, devrin kat irtifak tapusu niteliğinde olduğunu, henüz ifanın gerçekleşmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dava konusu 51, 52 ve 53 parsel sayılı taşınmazların davacı adına tesciline ilişkin koşulların yerine getirildiği, bu bağlamda davacı tarafın davasında haklı olduğu, davalı taraf 37455 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün eksik … bedelinin olduğunu ve teslimin zamanında yapılmadığını beyan etmiş ise de bu iddialara ilişkin koşulların sözleşmede yer almadığı, davacının eldeki davadaki talebine engel olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; teminat almanın amacının verilen paranın karşılığında daireyi sözleşmede belirlenen özellikleriyle eksiksiz şekilde almak olduğunu, daire tamamlanmamış olup bundan dolayı teslimin gerçekleşmediğini, irtifak tapusunun da üç ay içinde çıkarılmadığını, tapu devrinin dairenin teslimini içerdiğini, dava tarihine kadar davacı tarafın parsellerin tapusunun devri ile ilgili herhangi bir talebi olmadığını, davacının davalıya bildirimde bulunmadığını, sözleşmede belirlenen ifanın henüz gerçekleşmediğini, sözleşmenin 8. maddesinde dairelerin eksiksiz olarak teslim edileceğinin kayda alındığını, davacının sözleşmede belirlenen koşullarla tapunun devrine kadar taşınmazını teminat olarak verdiğini, tam ve eksiksiz bir ifa olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, teminat altına alınanın sadece kat irtifakı tapusunun verilmesi olduğu, aksine taşınmazın tamamının eksiksiz olarak davalıya teslimi veya yüklenici tarafından ödenmesi gereken kira bedellerinin ödenmemesinin davacı tarafından taahhüt edilmediği, taşınmazın kat irtifakı tapusunun da davalının eşine temlik edildiği, davacının taahhüt ettiği edimin yerine getirildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak sözleşme gereği davalının iade yükümlülüğünün davacının talebi ile gerçekleşeceği, davadan önce davacının davalıya ulaşan dava konusu taşınmazların iade talebi olduğunun ispatlanamadığından davalının bu davanın açılmasına sebebiyet vermediği dikkate alınarak aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti yüklenmemesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına yeniden hüküm kurularak, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden düzeltilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesi kararını davacı lehine vekalet ücreti verilmemesi ve yargılama giderleri yönünden temyiz ettiklerini, önceden ihtar vs çekilmesine gerek olmadığı gibi böyle bir usuli şart da bulunmadığını, davalı tarafın böyle bir davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, Yargıtay’ın kökleşmiş uygulamalarına göre eğer ihtar vs çekilmesi halinde dahi sonucun değişmeyeceği ortada ise ve davalı tarafın cevapları ile birlikte çekişme devam ediyorsa o zaman sonucu itibariyle böyle bir usule gerek olmadığına dair çok sayıda içtihat bulunduğunu, sonuca etkili olmayan bir usuli nedenden ötürü davacı lehine vekalet ücreti verilmemesinin ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasının doğru olmadığını, davalı tarafın istinaf talebinde bu yönde özel bir başvurusu olmadığını, talebi aşar şekilde karar verildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını yada düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, İstinaf mahkemesi tarafından yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden verilen kararın doğru olduğunu, ancak davanın kabulüne karar verilmesi bakımından hukuka aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK);
“Yargılama giderlerinin kapsamı” başlıklı 323. maddesinde yargılama giderlerinin neler olduğu sayılmıştır.
“Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326/1. maddesi ise şöyledir:
“Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda, davacı tarafından tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteği ile açılan davanın kabulüne karar verildiğine göre, davalının davayı kabul etmediği de nazara alınarak, yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden aleyhie hüküm verilen davalı tarafın sorumlu olması gerekirken, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediğinden bahisle yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesi doğru değildir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 … maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Böl
ge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının; (A-2-) numaralı bendinde yer alan “davacıdan” ibaresinin çıkartılarak yerine “davalıdan” ibaresinin yazılması, (A-3-) numaralı bendi çıkartılarak yerine (A-3-) bendi olarak; “Davacı tarafından yapılan harç ve diğer yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre hesap edilen 21.750,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” cümlelerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

,,,,,,,,,,,