YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6578
KARAR NO : 2023/2972
KARAR TARİHİ : 29.05.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların paydaşı olduğu 85, 333, 394, 576 ve 577 parsel sayılı taşınmazların satışı için davalı …’ın vekil tayin edildiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak 576 ve 577 no.lu parselleri kardeşi davalı …’a, 85, 333 ve 394 no.lu parselleri babası davalı …’a satış suretiyle devrettiğini, sonrasında diğer davalılara tapuda danışıklı devirler yapıldığını, tahliye için gönderilen ihtarname ile devirden haberdar olduklarını, satışlar sonucu kendilerine bir bedel ödenmediğini, davalıların iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile davacıların payları oranında tescilini, mümkün bulunmadığı takdirde tespit edilecek tazminatın davalı …’tan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazlarda davacılarla birlikte davalının da payı bulunduğunu, dava konusu taşınmazlardan 85, 333 ve 394 parsel sayılı taşınmazın davalı …’a satıldığının öğrenilmesi üzerine yasal önalım davası açıldığını, yargılama sırasında davalı … ile dava konusu taşınmazların satımı konusunda anlaşıldığını ve taşınmazların satım sonucu davalı adına tescil edildiğini, 576 ve 577 parsellerin satıldığı ise dava sırasında öğrenildiğinden önalım davası açma süresinin geçmesi nedeniyle bu taşınmazlarla ilgili dava açılamadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalının 394 parsel sayılı taşınmazı davalı …’den tapu kaydına güvenerek satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazlardan 85, 333 ve 394 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak diğer davalı …’in önalım davası açması üzerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu olmamak için bu taşınmazların önalım davası sırasında davalı …’e satıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
4.Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı …’ın davalının kardeşi, … ise davalının babası olduğunu, davacı … ile davalının 10.11.2006 tarihinde dava konusu taşınmazlarla ilgili harici alım sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmede ödeme planı yapıldığını ve bedelin ödendiğini, davacıların vekaletname içeriğinden haberdar olduğunu, diğer davalı … tarafından önalım davası açılması üzerine dava konusu taşınmazların yarı oranda değerle satılmak zorunda kaldığını, davalının zarara uğradığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04.07.2013 tarihli ve 2010/283 Esas, 2013/441 Karar sayılı kararıyla; davalı … dışındaki davalılar yönünden davanın reddine, davalı … yönünden ise vekâletnamenin hata ve hile ile alındığı iddiasının davacılar tarafından, satış bedelinin de davacılara ödendiğinin vekil tarafından kanıtlanamadığı gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 14.10.2015 tarihli ve 2015/9979 Esas, 2015/11844 Karar sayılı kararıyla; “Somut olaya gelince; davacı … ile vekil …’ın imzası bulunan ve çekişme konusu taşınmazların satışına ilişkin bir takım düzenlemeler içeren 10 Kasım 2006 tarihli adi yazılı belge davalı … tarafından yargılama sırasında dosyaya ibraz edilmiş, ancak davacı …’nin imza inkarında bulunmasına rağmen mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmamış, hüküm kurmaya yeterli araştırma yapılmadan sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca; Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak taraf delillerinin bu yönde irdelenmesi, 10 Kasım 2006 tarihli belge altındaki imza yönünden Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınması, imzanın davacıya ait olduğunun belirlenmesi halinde anılan belgenin değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla davalılardan …’in taşınmazda hissedar olduğu, davacıların 85, 333 ve 394 no.lu parsellerdeki hissesinin davalı vekil olan … tarafından diğer davalı …’a devredildikten sonra davalı …’in yasal önalım hakkını kullandığı ve mahkeme aşamasında kendi aralarında anlaşarak davalı …’a devredilen hisselerin …’e geçtiği, …’in dava konusu taşınmazlardan 394 no.lu parseli diğer davalı …’a devrettiği, …’un ödeme olgusunu ispat ettiği, davalı …’in taşınmazları kötü niyetle edindiğinin kabul edilmeyeceği, yine davalı …’un …’in önalım hakkını kullandığı 394 no.lu parseldeki hissesini aldığı, onun da kötü niyetli olarak kabul edilemeyeceği, Adli Tıp Kurumunca davacı …’nin imzasının incelendiği, imzanın davacı …’ye ait olduğunun kesin olarak belirlenemediği, davacılardan …’nin yemin ile alınan beyanında, taşınmazların bedelini almadığına dair Mahkeme huzurunda yemin ettiği, bu nedenle dava konusu 85, 333 ve 394 no.lu taşınmazların satım bedelinin davacılara ödendiğinin davalı vekil … tarafından ispatlanamadığı, dava konusu 85, 333 ve 394 no.lu taşınmazlar yönünden davalı …’ın tazminat bedelinden sorumlu tutulmasına, dava konusu 576 ve 577 no.lu parsellerdeki davacı hisselerinin vekil …’ın diğer davalı aynı zamanda kardeşi olan … devrettiği, … vekalet görevini kötüye kullanmasının bilebilecek kişilerden olduğu anlaşılmakla bu parseller yönünden ise tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacılar ile davalı … arasında husumet bulunduğunu, davalılar …, … ve … bu husumeti öğrendikten sonra davalı … ile … birliği yaptığını, vekil davalı …’ın davacıların yararına hareket etmediğini, vekil … tarafından hem 2007 yılında kardeşi … hem de 2009 yılında babası …’a yapılan devirlerde vekilin sadakat ve özen borcuna aykırı davrandığını, davalı …’ın dava konusu taşınmazlara ilişkin bedeli ödediğini ispatlayamadığını, dava konusu parsellerin vekile devredilmediğini, dava konusu parsellerde bulunan konutu davacı …’nin kullanmaya devam ettiğini davalı …’ın kabul ettiğini, ayrıca diğer parsellerin de davacı tarafından kiraya verildiğini, davalı …’in devraldığı taşınmazı 2 gün sonra davalı …’a devrinin de muvazaalı olduğunu belirterek, Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Bilindiği üzere, … Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği … ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda … ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk 818 sayılı BK’da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’da benzer alanda … ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
2.Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Düzenlemeleri mevcuttur.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 1.791,27 TL bakiye onama harcının davacılardan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
29.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.