YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6474
KARAR NO : 2023/3228
KARAR TARİHİ : 06.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 2179, 2181, 2184, 2186, 2196, 2210, 2211 parsel sayılı taşınmazlardaki payını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ancak işlemin ehliyetsizlik, hata, hile ve gabin hukuksal nedenleriyle geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, temlikin davacı ile aralarında yapılan takas sözleşmesi gereğince gerçekleştirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.03.2014 tarihli ve 2013/291 Esas, 2014/305 Karar sayılı kararıyla, davacının … Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden alınan sağlık kurul raporu ile şizofren hastası olduğunun saptandığı, ayrıca Mahkeme gözlemi ile de davacının ehliyetinin bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 24.12.2015 tarihli ve 2014/12596 Esas, 2015/15096 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda, ehliyetsizlik iddiası yönünden yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bir araştırma yapılmamış ve Adli Tıp Kurumu 4. ihtisas Kurulundan rapor alınmamıştır.Hâl böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın 2659 sayılı Yasa’nın 7 ve 16. maddeleri hükümleri gereğince Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, davacının ehliyetli olmadığının anlaşılması halinde vasi huzuru ile eldeki davanın görülmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde hata, hile ve gabin hukuksal nedenleri üzerinde durularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2019 tarihli ve 2016/214 Esas, 2019/205 Karar sayılı kararıyla, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 19.08.2019 tarihli raporuna göre, davacının akit tarihinde ehliyetsiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
C.İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 28.09.2020 tarihli ve 2019/4507 Esas, 2020/4542 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu ile Adli Tıp … İhtisas Dairesinin raporları arasında çelişkinin olduğu açıktır. Hâl böyle olunca, dosyanın tümüyle Adli Tıp Kurumu 1. Üst Kuruluna ( 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 7/3. ve 25/5. maddeleri gereğince) gönderilmesi, belirtilen raporlar irdelenerek aralarındaki çelişkinin giderilmesi, temlik tarihi olan 08.03.2012 tarihinde davacı …’un hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının tespit edilmesi, davacının ehliyetli olmadığının anlaşılması halinde vasi huzuru ile eldeki davanın görülmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde hata, hile ve gabin hukuksal nedenleri üzerinde durularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemesince İkinci Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.04.2022 tarihli ve 2020/649 Esas, 2022/162 Karar sayılı kararıyla, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp Birinci Üst Kurulunun 17.08.2021 tarihli raporuna göre, davacının akit tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığı, davalının davacının kardeşinin eşi olup, davacının ehliyetsiz olduğunu bilebilecek konumda olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,Adli Tıp raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden hüküm kurulduğunu, Adli Tıp Üst Kurulundan alınan rapora yapılan itirazlarının dikkate alınmadığını, davalı tarafından dava konusu taşınmazlara karşılık olarak 219 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların verildiğini, bu taşınmazların kadastro tespiti sırasında davacı adına tescil edildiğini, bu taşınmazların karşılığında da davacının dava konusu taşınmazlardaki paylarını davalıya devrettiğini, yapılan işlemlerde herhangi bir usulsüzlük ve geçersizlik bulunmadığını,davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, hata, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim … Medeni Kanunu’nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. Maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta … (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK’nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 1.617,68 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.