Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/6344 E. 2023/3521 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6344
KARAR NO : 2023/3521
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile kararın gerekçesinde hata edilmiş olması nedeniyle hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, kendisine mirasbırakan eşinden intikal eden …, … ilçesi, … köyündeki 57 parça taşınmazdaki paylarının 05/05/2016 ve 16/05/2016 tarihli resmi akitler ile davalılar … ve …’e satış suretiyle devredildiğini, davalıların ölen eşinin kendilerine bazı dükkanlar sattığını ve bu dükkanların devir işlemlerinin yapılması gerektiğini belirterek temlikleri sağladıklarını, kimsenin hak kaybına uğramaması için ve iyi niyetle bu işlemi yapmak için tapuya gittiğini, sadece dükkan için tapuda devir işlemi yaptığını düşündüğünü, taşınmazlardaki paylarının eşinin yakın akrabası olan davalılara tapuda devredildiğini sonradan öğrendiğini, işlemlerin hile ve aldatma ile gerçekleştirildiğini, okuma-yazması olmadığını, Türkçe bilmediğini, davalıların kötüniyetli olarak yaşından, tecrübesizliğinden ve bilgisizliğinden faydalanarak hileli işlemler ile temlikleri sağladığını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalılar, davacının murisi olan …’in amcaları olduğunu, ihtiyaçlarını taşınmazlarını satarak sağladığını, dava konusu taşınmazların tamamında davacının murisi ile babaları …’in müşterek malik olduğunu, taşınmazların tamamının babaları … tarafından davacının murisi olan …’den 1992-2008 yılları arasında farklı zamanlarda satın alındığını, satışlardan davacının haberinin olduğunu, birkaç defa ödemenin davacının kendisine yapıldığını, bu hususta tanıklarının da olduğunu, 1 ay önce de davacının …’e 75 dönümlük bir satış gerçekleştirdiğini, kandırılma iddiasının gerçekle ilgisi olmadığını, dükkanların devir işlemi için Tapu Müdürlüğüne gittiği iddiasının doğru olmadığını, devir işlemi gerçekleştirilirken tüm satıcılara, özelikle okuma yazma bilmeyen satıcılara ve tanıklara devir işleminin neyi kapsadığının açıkça anlatıldıktan sonra devir işleminin tamamlandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2019/51 Esas, 2020/141 Karar sayılı kararı ile, davacının herhangi bir ispata yarayan bilgi ve belge sunmadığı gibi “davacı vekilinin 3 nolu celsede keşif talebinden vazgeçiyoruz dava hile sebebine dayandığı için keşfe gerek yoktur” şeklinde beyanda bulunduğu, taşınmazın aynına ilişkin davaların keşif yapılamadan ispat edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.11.2020 tarihli ve 2020/390 Esas, 2020/485 Karar sayılı kararıyla, “…Dava, 6098 sayılı TBK’nın 36. maddesi uyarınca hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu … İlçesi … köyündeki 256,257, 265, 266. 327, 328, 329, 342, 352, 373, 375, 432,462, 463, 469, 475, 471, 477, parsellerdeki davacı adına kayıtlı payların 16/05/2016 tarihli ve 567 yevmiyeli resmi akitle davalı …’e, 325, 326, 338, 343, 357, 359, 361, 364, 323 parsellerdeki payların 05/05/2016 tarihli ve 474 yevmiyeli resmi akitle davalı …’e, 268, 291, 298, 299, 305, 306, 307, 314, 315, 330, 337, 340, 341, 344, 353, 354, 376, 319, 320, 321 parsellerdeki payların 05/05/2016 tarihli ve 471 yevmiyeli resmi akitle davalı …’e, 287, 300, 331, 350, 351, 358, 360, 366, 370, parsellerdeki payların 05/05/2016 tarihli ve 473 yevmiyeli resmi akitle davalı …’e ve … İlçesi … Mahallesi 154 ada 5 parseldeki payın davalılar … ve …’e aynı resmi akitle, 170 ada 10 parseldeki payının davalılar … ve …’e, 16/05/2016 tarihli ve 565 yevmiyeli resmi akitle satış suretiyle temlik edildiğini, anılan temliklerin davalıların hileli davranışlarıyla iradesi fesada uğratılmak suretiyle gerçekleştirildiği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Dava Şartları” başlıklı 114/1-f bendinde usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamenin bulunması, dava şartları arasında sayılmış, aynı Kanun’un “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115/1. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” düzenlemesine yer verilmiş ve devamında dava şartı noksanlığının tespiti halinde uygulanacak hükümler düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nin “Davaya vekalette özel yetki verilmesini gerektiren hâller” başlıklı 74. maddesinde dava açılması ve takip için özel yetki gereken haller sayılmış, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaların açılamayacağı ve takip edilemeyeceği vurgulanmış, Kanun’un 77/1. maddesinde “Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.“ hükümlerine yer verilmiştir. Somut olay yukarıda açıklanan Kanun hükümleri ve ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde, dava açılırken dava dilekçesine ekli olarak ibraz edilen … 19. Noterliğinin 18/12/2016 tarihli ve 11581 yevmiye sayılı vekaletnamesinde dava açma ve takip yetkisi bulunmadığı, daha sonra da bu yetkileri içeren bir vekaletname ibraz edilmeden 6100 sayılı HMK’nin 74 ve devamı maddelerinde belirtilen usul hükümleri yerine getirilmeden yargılamanın sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletname bulunmasının dava şartları arasında sayıldığı ve dava dilekçesine ekli olarak ibraz edilen vekaletnamede dava açma ve takip yetkisi bulunmadığı gözetilerek öncelikle vekaletnameye ilişkin usul hükümlerinin yerine getirilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 77. maddesi hükmü de gözetilerek gerektiğinde davacının açılan davaya ve sonrasında gerçekleştirilen her bir usulî işleme ayrı ayrı muvafakatı bulunup bulunmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması gerekirken anılan hususların göz ardı edilmiş olması doğru değildir.” gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın yeniden görülmek üzere kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 26.01.2022 tarihli ve 2021/5 Esas, 2022/87 Karar sayılı kararıyla, tüm dosya kapsamı itibariyle davacının, dava konusu taşınmazlarının hile ile elinden alındığını ispat edemediği, ayrıca hak düşürücü sürenin de geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; okuma yazması olmayan ve Türkçe bilmeyen, çocuk sahibi olmayan, erkek egemen bir toplumda yaşayan dul bir kadın olduğunu, miras yolu ile hak sahibi olduğunu, gelin olduğu ailenin …’nin en büyük ailelerinden biri olduğunu,yaşadığı toplumda örf ve adetlere göre erkek egemenliğinin ve aşiretciliğin baskın olması nedeniyle özellikle kız çocukları ile kadınlara miras yolu ile gayrimenkul veya menkul verilmesinin hoş karşılanmadığını, davalıların, eşinin onlara dükkan sattığını ancak devir işlemini yapmadığını bu nedenle tapuya giderek devir işleminin gerçekleştirilmesini talep ettiklerini,dükkanın devir işlemini gerçekleştirmek üzere davalıların tanıdığı tanıklarıyla tapu dairesine gittiğini, davalıların Türkçe bilmemesinden yararlanarak kendi getirdikleri tanıklar aracılığıyla taşınmazların hisselerini kendilerine devrettirdiklerini, yeminli tercüman bulunmamasının, davalıların kendi getirdikleri danışıklı tanıkların, okuma yazma ve Türkçe bilmeyen kandırılarak yapılmış olan devir işlemini geçersiz kılması gerektiğini, tapu memurunun satışa yönelik gerekli soruları sormadıklarını, taşınmazların değerlerinin de satış işleminde oldukça düşük gösterildiğini, yeminli tercüman bulundurulmadığı için işlemin geçersiz olduğunu, eşinin ailesi tarafından psikolojik baskıya maruz kaldığını, davalıların, eşi öldükten sonra ve taşınmazların intikal işlemleri yapıldıktan sonra bu hisseleri devraldıklarını, bunun hileli biçimde taşınmazların devralındığını gösterdiğini, öte yandan eşinin sattığı oldukça değerli olan taşınmazların satışı sonucunda zengin biri olması beklenirken hiç para alamadığını, geçimini dahi kardeşlerinin ve ailesinin yardımlarıyla sağladığını, tanıklara gerekli soruların sorulmadığını, satışların düzmece olduğunu, keşifte tüm taşınmazların gezilmediğini, tanıkların beyanlarının tam alınmadığını, davalı tanığı Şehmus Emlük’ün beyanlarının soyut olduğunu, yapılan incelemenin yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

F. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.05.2022 tarihli ve 2022/460 Esas, 2022/665 Karar sayılı kararı ile, tüm dosya kapsamına göre bir yıllık hak düşürücü sürenin hileye maruz kalan kimsenin bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı değerlendirilerek mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup buna göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, eldeki davada davalının, öğrenmenin (ıttılaın) daha önce olduğu iddiasını ispat etmesi gerektiği, ancak bu hususun davalı tarafca ispatlanamadığı, davalı tarafca bu yönde herhangi bir bilgi ve delil sunulmadığı çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikine ilişkin işlemde davacının iradesinin fesada uğratıldığı ve hileye maruz kaldığı iddiasının kanıtlanamadığı, temlikin iradi olarak gerçekleştirildiği, eldeki davada sonradan vekaletname sunan Avukat …’e davacı tarafından verilen 10.03.2020 tarih ve 01048 yevmiye sayılı vekaletnamede, davacı tarafından davalılara gönderilen 28/02/2020 tarih ve 00913 yevmiye sayılı azilnamede, dava açılırken yetkisiz vekil tarafından sunulan 18/12/2014 tarih ve 11581 yevmiye sayılı vekaletnamede de tercüman bulundurulmadığı, davacının mahkemeye bizzat sunmuş olduğu 11/10/2021 tarihli reddi hakim dilekçesi, 04/06/2021 tarihli mahkeme keşif zaptı ve dosya içerisinde mevcut 18 Aralık 2014 tarihli vekaletnameler birlikte değerlendirildiğinde davacının Türkçe bilmediği ve tercüman bulundurulmasının zorunlu olduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken hem esastan hem de hak düşürücü süre yönünden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı,mahkemenin ret gerekçesine ilişkin anılan bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun açıklanan nedenden ötürü kabulü ile kararın gerekçesinde hata edilmiş olması nedeniyle hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
2. … Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”,
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesinde; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” düzenlemeleri mevcuttur.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 … maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 … maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
1. Dava hile hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Dava davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle ret edilmiş, Sayın Çoğunluk tarafından da karar onanmıştır. Çoğunluğun kararına aşağıda belirtilen nedenlerle iştirak etmek mümkün olmamıştır.

2. Davacı okuma-yazması olmayan ve Türkçe bilmeyen dul bir kadın olup 5/5/2016 ve 16/5/2016 tarihindeki iki ayrı akitle 57 parça taşınmazdaki tüm hisselerini eşinin yakın akrabası olan davalılara onların kendisini aldatması sonucu devrettiğini iddia etmektedir. Davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca tüm deliler toplanmadan ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede davacının bildirdiği tanıklardan …’in Mahkemece dinlenmediği anlaşılmaktadır. Bir kişinin sadece iki ayrı tarihte düzenlenen akitlerle 57 parça taşınmazını satmasının hayatın olağan akışına uygun olmaması, davacının ataerkil özelliklerin baskın olduğu kırsal bir yerde okuma yazma bilmeyen yalnız bir kadın olması ve Türkçe bilmediği yönündeki iddiası birlikte ele alındığında tüm delillerin toplanmasının ayrı bir önem kazandığı tartışmadan uzaktır.

3. Açıklanan gerekçelerle davanın özellikli durumu da gözetilerek davacının belirttiği tanığın dinlenmesi ve akabinde tüm delillerin birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle araştırma bozması yapılmasına karar verilmesi gerekirken kararın onanması yönündeki Sayın Çoğunluk kararına iştirak edemiyorum.