Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/5753 E. 2023/2575 K. 15.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5753
KARAR NO : 2023/2575
KARAR TARİHİ : 15.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen hileye dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 2005 yılı içerisinde hastalandığını, oğlu davalı …’in davacının ilaçların etkisinde olmasından faydalanarak baskı ile davacıya ve eşine ömür boyu bakacağını vadederek dava konusu taşınmazın kendi eşi davalı … adına satışını sağladığını, davacının bu taşınmazı kendisine ve eşine bakılması amacıyla devrettiğini, herhangi bir para almadığını, ancak davalıların davacıyla müşterek yaşadıkları evden ayrıldığını, davacıya bakmadıklarını ileri sürerek, dava konusu 397 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı … adına tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline, aksi takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesinde, 01.08.2015 tarihine kadar babası davacı ile birlikte yaşadıklarını, bu tarihte ev kiralayıp davacının yanından ayrılmalarından dolayı davanın açıldığını, bedeli ödenerek geçerli bir alım-satım işlemi yapıldığını, ölünceye kadar bakım aktinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.05.2017 tarihli ve 2015/174 Esas, 2017/85 Karar sayılı kararıyla, resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım aktine dayanılarak açılan davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 20.02.2018 tarihli ve 2018/44 Esas, 2018/176 Karar sayılı kararıyla, davanın taraf muvazaasından kaynaklandığı, iddianın yazılı delille veya diğer kesin delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asil temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 26.11.2020 tarihli ve 2018/4527 E., 2020/6286 K. sayılı kararıyla; “Getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu 6537 parsel (yenileme ile 397 ada 1 parsel) sayılı taşınmazın davacı … adına kayıtlı iken, 07.12.2005 tarihli resmi akitte gelini olan davalı …′a ″satış″ yoluyla devredildiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, ″satış″ şeklinde yapılan bir işleme karşı ölünceye kadar bakma akti çerçevesinde bir değerlendirme yapılmasına olanak bulunmadığı tartışmasız olup, Yerel Mahkemenin davayı nitelendirmede yanılgıya düştüğü açıktır. (…) Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davanın 6098 sayılı … Borçlar Kanunu′nun 36.(818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 28.) maddesinde düzenlenen ″aldatma(hile)″ hukuksal nedenine dayandırıldığı anlaşılmaktadır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan ″taraf muvazaası″ nitelendirmesinin de isabetli olduğu söylenemez. (…) Hal böyle olunca, davanın ″aldatma(hile)″ niteliğinde bulunduğu gözetilerek değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı nitelendirme ile hüküm kurulması isabetsiz” olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tanıklarının birbirini destekler nitelikteki beyanlarından, davacının evini gelini davalı …’e devretme sebebinin gelini ve oğlunun bakıma muhtaç kaldıkları dönemde kendilerine bakmaları inancı olduğu, devirden sonra birlikte kalınan 10 yıl içerisinde herkesin kendi işini görebilecek vaziyette olması nedeniyle devrin karşılığında beklenen menfaatin henüz davacı tarafa gösterilmediği ve hal böyle iken davalıların evden ayrıldığı anlaşıldığından hile iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı ile davalılar arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılmadığını, sözleşme olmamasına rağmen davalıların yaklaşık 10 yıl boyunca davacıya ve eşine baktıklarını, davacı tanıklarının bozma kararı öncesi ve sonrasında verdikleri beyanların çelişkili olduğunu, Yargıtay bozma kararında hile hukuki nedenine dayalı olarak araştırma yapılması gerektiğine karar verildiğini, Mahkemece bu yönde araştırma yapılmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

2. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3. 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. “;

4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinin ilk fıkrasında “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” düzenlemeleri mevcuttur.

3. Değerlendirme
1.Somut olayda davacı taraf, dava dilekçesinde hasta olduğu dönemde ilaçların da etkisiyle ve baskıyla dava konusu taşınmazı, kendisine ve eşine ömür boyu bakılması amacıyla davalılara devrettiğini, bir süre sonra ise davalıların ayrı ev kiraladığını kendisine ve eşine bakmadığını iddia etmiştir.

2. Davacı … olan oğlu …; babasının dava konusu taşınmazı davalı …’e, kendisine ve eşine bakım amacıyla devredeceğini kendilerine bildirdiğini, babasının herhangi bir akıl hastalığı bulunmadığını, davacı … olan diğer oğlu …; dava konusu taşınmazın bakım amacıyla davalıya devredileceğinden haberdar olduğunu, davacı … Sami de; 18 yıldır tarafları tanıdığını ve o zamandan beri davacı ve davalıların birlikte oturduğunu beyan etmişlerdir.

3. Davacı tarafından dava konusu taşınmazın 2005 yılında devredildiği, davanın ise yaklaşık 10 yıl sonra 2015 yılında açıldığı, bu süreçte davacı ile davalıların birlikte yaşadıkları, dava konusu taşınmaz devredilmeden önce davacı tarafından diğer oğullarına taşınmazı devredeceğinin haber verildiği, taraflar arasında yaşanan husumet nedeniyle davalıların davacı ile birlikte yaşadıkları konuttan ayrılarak yeni bir eve taşındıkları, devre ilişkin sözleşmenin satış suretiyle yapıldığı, devir esnasında davacının iradesinin fesada uğratıldığının ispat edilemediği anlaşılmaktadır.

4. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

15.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.