Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/5249 E. 2022/7926 K. 06.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5249
KARAR NO : 2022/7926
KARAR TARİHİ : 06.12.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemli dava sonunda Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 15.03.2022 tarihli ve 2020/79 Esas, 2022/62 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 06/12/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı … vekili Avukat…..ile temyiz edilen davalılar … vd. vekili Avukat ….. geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan babası …’ın dördüncü eşi olan davalıyla 20.01.2003 tarihinde evlendiğini, mirasbırakanın yaşlılığından istifade eden davalının mirasbırakanı kandırmak suretiyle diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak mirasbırakanın tüm mallarını evlendikten 3 ay sonra ölünceye kadar bakma akdiyle üzerine aldığını ileri sürerek, çekişme konusu 330 ada 46 parsel ve 2 ada 314 parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan kayıtlarının iptali ile tüm mirasçılar adına tescilini istemiş, aşamada dava dilekçesinde 314 parsel olarak bildirilen taşınmaz numarasını 313 parsel olarak düzeltmiş ve asıl amacın mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmak olduğunu, temlik tarihinde mirasbırakana sağlık raporu aldırılmadığını, tapunun iptali ile adına tescilini, bu talepleri kabul edilmezse tenkise karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, mirasbırakanın çocuklarıyla ilişkisinin yok denecek kadar az olduğunu, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma sözleşmesine gereksinim duyduğunu, bakım borcunun yerine getirildiğini, mirasbırakanın bakılmadığı iddiasıyla bir dava da açmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olduğu, davalının bakım borcunu yerine getirdiği, mirasbırakanın kandırıldığı ve davalı tarafından mirasbırakana bakılmadığı yönündeki iddiaların kanıtlanamadığı, iptal ve tenkis koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen mahkeme kararına karşı davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 07.11.2019 tarihli ve 2016/10224 Esas, 2019/5729 Karar sayılı kararı ile; “… Hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek ve önemine binaen öncelikle incelenmesi, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderilmesi, temlik (18.04.2003) tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetsiz çıkması halinde davanın kabulüne karar verilmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde de muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilerek soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 15.03.2022 tarihli ve 2020/79 Esas, 2022/62 Karar sayılı kararı ile mirasbırakanın temlik tarihinde ehliyetli olduğunun Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 11.10.2021 tarihli raporu ile sabit olduğu, muris muvazaası iddiası yönünden de dava konusu taşınmazların ölünceye kadar bakma sözleşmesi kapsamında devir ve temlik edildiğinin davalı tarafça ispatlandığı, muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptal ve tescil talep etme koşullarının davacı lehine gerçekleşmediği, tenkis istemi yönünden de 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra tenkis isteminde bulunulduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, davalı …’in murisin dördüncü eşi olduğunu, murisi kandırarak tüm mal varlığının adına tescilini sağladığını, çocuklardan mal kaçırıldığını ve işlemlerin muvazaalı olduğunu, murisin eşi olan davalının murise bakmasının asli görevi olduğunu, sağlık raporu olmadan işlem yapıldığını, ATK Genel Kurulundan rapor alınması taleplerinin reddedildiğini, dosya kapsamında iddialarının ispatlandığının sabit olduğunu, tenkis talebini de cevaba cevap dilekçesinde bildirdiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis istemlerine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10 uncu maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13 üncü maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282 nci maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK’nin 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611 inci maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK madde 614).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK madde 19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğinden; davacının mirasbırakan…’in ilk eşi olan …’den olma kızı olduğu, mirasbırakanın dördüncü eşi olan davalı … ile 10.01.2003 yılında evlendiği, murisin maliki olduğu 330 ada 46 parsel ve 313 parsel sayılı taşınmazlarını 18.04.2003 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı …’e temlik ettiği, murisin 25.10.2012 tarihinde ölümüyle geriye çocukları Hatice ve Ahmet ile son eşi olan …’in kaldığı, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 11.10.2021 tarihli raporu ile mirasbırakanın temlik tarihi olan 18.04.2022 tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun saptandığı anlaşılmaktadır.
6.3.2. Hemen belirtilmelidir ki, Adli Tıp Kurumu raporu ile mirasbırakanın temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu saptandığına göre davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
6.3.3. Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Somut olayda, mirasbırakan ….’in tüm mal varlığını aynı gün ölünceye kadar bakma akdi ile eşi olan davalı …’e temlik ettiği, mirasbırakanın devrettiği taşınmazların makul karşılanabilecek sınırda kalmadığı, mirasbırakanın kendisine baktırmak amacıyla değil, mal kaçırma iradesini saklama amacıyla ölünceye kadar bakma akdi yaptığı sonucuna varılmaktadır.
6.3.4. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
V. SONUÇ
Davacı vekilinin (IV/6.3.) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428 nci maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalı … mirasçılarından alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.