Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/5083 E. 2023/1611 K. 16.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5083
KARAR NO : 2023/1611
KARAR TARİHİ : 16.03.2023

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Akşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, eşi … Kılınçarslan’a kiracıları tahliye ettirmesi için vekaletnatme verdiğini, eşinin vekalet görevini kötüye kullanarak müvekkili adına kayıtlı 8, 10 parsel sayılı taşınmazlar ve 3 parsel sayılı taşınmazdaki 26 no.lu bağımsız bölümü davalı kardeşi …’e, …’in de tekrar vekil …’ye satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin bilgisi dışında yapıldığını, kendisine satış bedeli ödenmediğini, …’nin ölümü ile taşınmazların diğer davalılar olan çocuklarına miras payları oranında intikal ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
1.Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların tarafların ortak mirasbırakanı … Kılıçaslan’dan intikal ettiğini, müvekkillerinin intikal işlemlerini yapması için davacıya vekalet verdiğini, davacının vekalet görevini kötüye kullanarak dava dışı …’i vekil kıldığını ve taşınmazların satış suretiyle davacıya temlik edildiğini, müvekkilleri tarafından davacı aleyhine açılan Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/320 Esas, 2020/151 Karar sayılı kararı ile tapu kayıtlarının iptali ile müvekkillerinin miras payları oranında tesciline karar verilerek kesinleştiğini belirterek, davanın kesin hüküm nedeniyle reddini savunmuştur.

2. Davalı … cevap dilekçesinde; davacının Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/320 Esas, 2020/151 Karar sayılı, aleyhine açılan davada eldeki davadaki iddialarının aksini beyan ettiğini, cevap dilekçesinde “… dürüstlük kuralına uygun olarak taşınmazları eşime devretmiştir…” şeklinde beyanı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının, muris eşi … …’ı Rotterdam Başkonsolosluğunun 31.10.1995 tarihli 17646 yevmiye no.lu vekaletnamesi ile vekil kıldığı, vekilin anılan vekaletnameyi kullanarak; 8 parsel sayılı taşınmazı 21.11.1995 tarihinde, 10 parsel sayılı taşınmazı 24.11.1995 tarihinde davalı …’e, …’in de her iki taşınmazı 04.12.1995 tarihinde muris …’ye satış suretiyle devrettiği, 3 parsel sayılı taşınmazdaki 26 no.lu bağımsız bölümün ise tahsis yöntemi ile kooperatiften muris … adına kayıt edildiği, bu taşınmazın dava konusu vekaletname ile murise devredilmediği, davalı mirasçıların dava konusu taşınmazların mirasbırakan …’den intikali işlemleri için davacıyı vekil kıldıkları, davacının vekalet görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/320 Esas, 2020/151 Karar sayılı dosyasında davalılar tarafından dava açılıp davanın kabulüne karar verilerek kesinleştiği, davacının 1995 yılında yapılan temliklerin üzerinden uzunca bir zaman geçtikten sonra murisin vekalet görevini kötüye kullandığı iddiasını ileri sürmesinin iyiniyet ve dürüstülük kuralları ile bağdaşmadığı, vekil muris …’nin vekalet görevini kötüye kullandığı hususunun davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.    

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 28.09.2021 tarihli duruşma için verilen mazeret dilekçesinin kabul edilmeyerek mazeretin reddine karar verilmesinin usulü bir hata olduğunu, davanın terditli olmasına rağmen tazminat talepleri hakkında karar verilmediğini, bu tür davalarda lehlerine bir çok emsal Yargıtay kararı bulunduğunu, hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/320 Esas sayılı dosyasının kesin hüküm oluşturduğunun ima edildiğini, ancak; iş bu davada kesin hükmün şartlarının oluşmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanılması davasının somut deliller ile ispat edilmesi gerektiğini ve dosyada mevcut somut deliller olduğunu, bu nedenle tanık delili ile ispat edilmediği yönündeki kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.Bilindiği üzere; … Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu … unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan … sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK’nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

2.6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi şöyledir:
“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

4721 sayılı TMK’nın 6. maddesi şöyledir:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 … maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 … maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.