Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/4960 E. 2022/7531 K. 15.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4960
KARAR NO : 2022/7531
KARAR TARİHİ : 15.11.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı; yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; (dava dosyası 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa’nın 45. maddesi ile eklenen 6100 sayılı HMK’nın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmekle) duruşma günü olarak saptanan 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar … v.d. vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı … vekili Avukat … geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, 2165 parsel sayılı taşınmazda davalı … ile birlikte elbirliği mülkiyeti ile ortak olduklarını, farklı bir taşınmazın devri için davacı … ve diğer davacıların mirasbırakanı olan …’den vekaletname alındığını, bu vekaletnamede davalı …’in değil eşi…’nin vekil olduğunu ve vekilin taşınmazdaki miras paylarını eşi olan davalı …’e temlik ettiğini, devir ile ilgili kendilerine bilgi verilmediği gibi satış bedelinin de ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, 2165 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile yolsuz tescilin düzeltilmesini, olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı …, davacı … ve …’in dava konusu taşınmazdaki miras paylarını satmak istediklerini, vekaletnamenin bu amaçla düzenlendiğini, satış bedelinin elden ödediğini belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamışlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16/12/2019 tarihli ve 2018/138 E., 2019/679 K. sayılı kararıyla; iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda, yalnızca davalı tanıklarının beyanlarına dayanıldığını, dosya içeriğiyle hiçbir şekilde uyuşmayan bir gerekçe yazıldığını, vekilin sadakat, özen gösterme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranarak vekâlet görevini kötüye kullandığını, davacıların zarara uğramalarına sebep olduğunu, davalı tanıklarının beyanlarının son derece çelişkili ve ütopik olduğunu, ancak buna rağmen salt davalı tanık beyanlarına göre dava kapsamındaki tüm taleplerinin reddedildiğini, davacı tanıklarının tutarlı anlatımlarından vekâletnamelerin kime ve ne için verildiği, satışın haber verilmediğini, satış bedeli verilmediğinin anlaşıldığını, davalı tanıklarından Cem Sultan Bodur’un dinlenmediğini ve bu hususta muvafakatlarının alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17/02/2021 tarihli ve 2020/459 E., 2021/201 K. sayılı kararıyla; mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 23/11/2021 tarihli ve 2021/1744 E., 2021/7101 K. sayılı kararıyla; ”…Somut olaya gelince, davacı tanıklarının beyanlarından; temlike esas vekaletnamelerin dava dışı farklı bir taşınmazın satışı için düzenlendiği, dava konusu taşınmazın temlik edildiğinin sonradan öğrenildiği, satış bedelinin davacı … ve bir kısım davacıların mirasbırakanı …’e ödendiği savunmasının usulünce kanıtlanamadığı, vekil…’nin vekalet görevini kötüye kullandığı, vekilin eşi ve aynı zamanda dava konusu taşınmazda miras payı bulunan davalı …’in durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, davalı … ve vekil…’nin el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıları zararlandırdıkları sonuç ve kanaatine varılmaktadır. Hal böyle olunca, tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur.
3. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 08/04/2022 tarihli ve 2022/34 E., 2022/107 K. sayılı kararıyla; vekil…’nin vekalet görevini kötüye kullandığı ve davalı …’in de iyi niyetli olmadığı yönündeki iddiaların, oluşan tam ve kesin kanaate göre hukuka uygun düşmediği, mahkemece verilen ve istinaf mahkemesince de uygun bulunan 16 Aralık 2019 tarihli hüküm ve gerekçelerinin yerinde olduğu, davanın ispat eylenemediği, davalı tarafın savunmalarının ise kabul edilir nitelikte olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; satış bedelinin davacılara ödenmediğini, satışın iradi olduğunu gösteren hiçbir delil bulunmadığını, vekilin, sadakat, özen gösterme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranarak vekâlet görevini kötüye kullandığını; davacıların zarara uğramalarına sebep olduğunu, satışın haber verilmediğini, satış bedelinin de verilmediğini bildirerek ve önceki beyanları tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1.Somut olayda; davacı tanıklarının beyanlarından; temlike esas vekaletnamelerin dava dışı farklı bir taşınmazın satışı için düzenlendiği, dava konusu taşınmazın temlik edildiğinin sonradan öğrenildiği, satış bedelinin davacı … ve bir kısım davacıların mirasbırakanı …’e ödendiği savunmasının usulünce kanıtlanamadığı, vekil…’nin vekalet görevini kötüye kullandığı, vekilin eşi ve aynı zamanda dava konusu taşınmazda miras payı bulunan davalı …’in durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, davalı … ve vekil…’nin el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıları zararlandırdıkları sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
6.3.2.Hal böyle olunca, tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun’un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERİLMESİNE, 15.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.