Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/488 E. 2022/4787 K. 13.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/488
KARAR NO : 2022/4787
KARAR TARİHİ : 13.06.2022

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşmalı temyiz isteğinin değerden reddine karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan babaları …’ın dava konusu 264 ada 91 parsel sayılı taşınmazı davalıdan satın aldığını, ancak tapuda yapılan esaslı hata ile davalı adına kayıtlı 290 ada 43 parsel sayılı taşınmazın adına kaydedildiğini, babalarının 2013 yılında öldüğünü, bu tarihe kadar 91 parsel sayılı dükkan vasfındaki taşınmazı kiraya verdiğini, ölümü sonrası kendilerinin kiralamaya devam ettiklerini, annelerinin 25/03/2017 tarihinde ölümü üzerine veraset ve intikal işlemlerini yaptıkları sırada tapudaki hatadan haberdar olduklarını, 91 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ve adlarına tescilini, 43 parsel sayılı taşınmazın da davalı adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde 43 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ve davalı adına tescili ile denkleştirici adalet ilkesi gereği şimdilik 70.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, 2002 yılında resmi akit tablosunda belirtilen taşınmazın satıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/03/2021 tarihli ve 2017/619 E., 2021/255 K. sayılı kararıyla;davacıların mirasbırakanının dava konusu taşınmazı 12/02/2002 tarihinde satın aldığı, 15/05/2002 tarihinde el yazısı ile taşınmazın açık adresini yazarak bizzat vergi bildiriminde bulunduğu, birden fazla taşınmaza sahip olduğundan hareketle bu konularda bilgi sahibi olduğu, dava konusu taşınmazların birbirleri ile karıştırılması söz konusu olmayacak şekilde farklı konum ve şekillerde olduğu, 15/05/2002 tarihinde bizzat beyanda bulunduğu vergi bildirimi ile haberdar olduğu, bir yıllık hak düşürücü sürenin 15/05/2003 tarihinde dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
2.İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, müvekkilerinin mirasbırakanı …’ın emlakçı vasıtasıyla davalı ile 91 parseldeki 11 nolu bağımsız bölüm dükkan için pazarlık yapıp satın aldığını, ancak tapuda davalı adına kayıtlı 43 parsel sayılı taşınmazın devrinin yapıldığını, mirasbırakanının ölümüne kadar 91 parseldeki dükkanı kiraya verip bedelini tahsil ettiğini, 2013 yılında ölümü ile eşi…’ın 2017 yılında ölümüne kadar kiraya verme ve bedelini tahsil etmeye devam ettiğini, bu hususun dinlenen tanık beyanları ile de sabit olduğunu, davanın hatanın öğrenilmesinden sonra bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan açıldığını, Mahkemece hatanın öğrenilme tarihi olarak kabul edilen 15/05/2002 tarihli emlak vergi beyannamesinin hatanın devamı niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılması ile Yerel Mahkemeye iadesine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01/12/2021 tarihli ve 2021/1635 E., 2021/1753 K. sayılı kararıyla;dava konusu taşınmazın davacıların murisi … tarafından satın alınmasından sonra murisin 15/05/2002 tarihinde 3 adet taşınmaz için emlak vergisi bildiriminde bulunduğu, aynı beyannamede taşınmazların pafta, cilt ve sayfa numaraları ile birlikte satın alma tarihinin de bildirildiği, dolayısı ile murisin hangi taşınmazı satın aldığının bilincinde olduğu ve bu taşınmazı benimseyip maliki sıfatı ile hareket ettiği, ayrıca yıllarca kiraya verip kira geliri elde ettiği görüldüğünden, murisin en geç bu beyannameyi verdiği tarihte hata iddiasının farkına vardığı ve 1 yıllık hak düşürücü sürenin bu tarihte başladığı fakat davanın 27/10/2017 tarihinde açıldığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, müvekkilerinin mirasbırakanı …’ın davalıya ait 91 parseldeki 11 nolu bağımsız bölüm dükkan için pazarlık yapıp satın aldığını, ancak tapuda davalı adına kayıtlı 43 parsel sayılı taşınmazın devrinin yapıldığını, Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesince mirasbırakanının ölümüne kadar 91 parseldeki dükkanı kiraya verip bedelini tahsil ettiği, 2013 yılında ölümü ile eşi…’ın 2017 yılında ölümüne kadar kiraya verme ve bedelini tahsil etmeye devam ettiği husususun gözden kaçırıldığını, bu hususun dinlenen tanık beyanları, kira belgeleri, ödeme belgeleri ile de sabit olduğunu, davanın hatanın öğrenilmesinden sonra bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan açıldığını, 15/05/2002 tarihli emlak vergi beyannamesinin hatanın devamı niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğini, yanı sıra Mahkemece beyannamenin mirasbırakanın el yazısı ile yazıldığı belirtilmiş ise de, bu kanaatin nasıl oluştuğunun taraflarınca anlaşılamadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hata hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK’nın 35. ve TMK’nın 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK’nın 35. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. TBK’nın 39. maddesinde öngörüldüğü gibi hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların mirasbırakanı …’ın 12/02/2002 tarih ve 352 yevmiye numaralı satış işlemi ile davalıya ait 290 ada 43 parseldeki 11 no.lu dükkan vasıflı bağımsız bölümün tam payını devraldığı, 28/10/2013 tarihinde …’ın, 25/03/2017 tarihinde davacıların annesi…’ın ölümü üzerine 18/09/2017 tarih 17409 yevmiye ile taşınmazın davacılara intikal ettiği, davalıya ait 264 ada 91 parseldeki 2 no.lu bağımsız bölümün dükkan vasfı ile 25/07/1994 tarih 4181 yevmiye numaralı satış işlemi ile davalı … adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda; Mahkemece 15/05/2002 tarihli emlak vergi beyannamesi ile davacıların mirasbırakanının hatayı öğrendiği kabul edilerek hak düşürücü sürenin 15/05/2003 tarihinde dolduğu, davacıların mirasbırakanı tarafından süresi içerisinde ileri sürülmeyen irade sakatlığı iddiasının davacılar tarafından ileri sürülemeyeceği benimsenmiş ise de, davacıların mirasbırakanı tarafından kayden 290 ada, 43 parseldeki 11 no.lu bağımsız bölüm satın alındığına göre, 15/05/2002 tarihli emlak beyannamesine 11 no.lu taşınmazın yazılmış olması tabiidir. Bu durumun hatanın öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi doğru değildir.
Öte yandan, dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamından davacıların belirttiği öğrenme tarihinin aksinin davalı tarafından tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispat edilemediği gözetildiğinde, eldeki davanın TBK’nın 39. maddesindeki düzenleme doğrultusunda süresinde açıldığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde yanılma (hata) olgusu üzerinde inceleme ve araştırma yapılması, resmi akit ve tapu kütükleri de getirtilmek suretiyle, tarafların tüm delillerinin toplanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/06/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.