Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/4542 E. 2023/6969 K. 30.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4542
KARAR NO : 2023/6969
KARAR TARİHİ : 30.11.2023

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1414 E., 2022/349 K.
DAVA TARİHİ : 11.02.2019
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Burhaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/64 E., 2021/22 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı …, çekişmeli 122 ada 7 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kadastro tespitinden önce dedesi tarafından zilyedinden satın alındığını, ardından taşınmazın irsen intikalen kendisine geçtiği, zilyetliğin aralıksız ve çekişmesiz olarak 40-50 yıldan beri devam ettiğini öne sürerek taşınmazın iddiaya konu bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafın tapu iptali ve tescil iddiasına dayanak olarak gösterdiği zilyetliğin devrine dair noter senedinin düzenleme tarihinin dava konusı taşınmazın kadastrosunun kesinleştiği tarihten öncesine isabet ettiği, hal böyle iken davacının iddiasının kadastro öncesi hukuki sebebe dayandığı ve bu nitelikte bir iddia ile dava açılması için yasada belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiğini, ayrıca yörede dava tarihinden önce yapılan uygulama kadastrosunun mülkiyete ilişkin iddialara yönelik itiraz hakkı doğurmadığını öne sürerek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; eldeki davanın zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarından davacının dayandığı noter senedinin içeriğine konu olan çekişmeli 122 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 1.243,37 metrekarelik kısmının tespitten önce ve sonra davacının mirasbırakanın ve halen davacının zilyetliğinde bulunduğu, zilyetliğin aralıksız devam ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 122 ada 7 parsel ile 122 ada 8 parsel arasında kalan bilirkişiler tarafından düzenlenen 17.06.2020 havale tarihli raporda (A) harfi ile gösterilen 1.243,37 metrekarelik kısmının tapu kaydının iptali ile davacıya ait 122 ada 8 parsel sayılı taşınmaza eklenmesi sureti ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, Mahkeme kararında hangi hukuki sebebe dayanılarak davanın kabulüne karar verildiğine dair herhangi bir açıklama bulunmadığını, dava konusu taşınmazın tesis kadastrosunun 30.10.1985 tarihinde yapıldığı ve 04.04.1988 yılında kesinleştiğini, taşınmaza ilişkin 2015 yılında yenileme kadastrosu yapıldığını, yenileme çalışmalarında parseller arasından yeniden bir sınırlandırma yapılmadığı, kaldı ki yenileme kadastrosunun amacının ölçüm hesaplamalarındaki hataları gidermek olup mülkiyete ilişkin iddiaların dinlenmeyeceğinin Yargıtay kararlarında net bir şekilde belirtildiğini, davacı tarafın dayandığı kadastro öncesine uzanan 1977 tarihli noter senedi esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin çok açık bir kanun maddesinin davaya konusu olaya uygulanmadığını ve dolayısıyla iş bu kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu net bir şekilde ortaya koyduğunu, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davalının dava konusu tapulu taşınmazını ekip biçmemesi ya da yerini bilmemesinin taşınmaza malik olduğunu ve malik sıfatıyla hareket ettiği gerçeğini değiştirmediğini, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek taşınmaz vasfını haiz olmadığını zira tapulu bir taşınmaz olduğunu, davacının zilyetliğinin haklı hukuki gerekçesinin bulunmadığını bu nedenle davacının haksız işgalci sıfatında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taraflar arasındaki ihtilafın mülkiyete ilişkin olduğu, bu nedenle uyuşmazlığın uygulama kadastrosu kapsamında değil tesis kadastrosu ile oluşan tapu kaydına karşı açılan tapu iptal ve tescil davası olarak değerlendirilmesi gerektiği, dava konusu taşınmazların öncesini oluşturan 795 ve 796 parsel sayılı taşınmazların tesis kadastrosunun 04.04.1988 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 11.02.2019 tarihinde açıldığı, bu haliyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin anlaşıldığı; yine kadastro tespitinden sonraki hakka dayalı istem yönünden ise çekişmeli eski 795 yeni 122 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapuya kayıtlı bir taşınmaz olduğu, tapuya kayıtlı taşınmazların kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği ile kazanılması mümkün olmadığı gibi somut olayda TMK’nın 713 üncü maddesinde belirtilen tapulu taşınmazların kazanılmasına dair istisnaların davacı yönünden gerçekleşmediğinin anlaşıldığı, hal böyle iken davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu taşınmaz üzerinde davacı tarafın zilyetliğinin 50-60 yıldır nizasız fasılasız malik sıfatıyla devam ettiğini, davalarının tespitten önceki ve sonraki zilyetliğe dayandığını, 2015 yılında yörede yenileme kadastrosu yapıldığı böylelikle hak düşürücü sürenin yeniden işlemeye başladığını, hal böyle iken hak düşürücü sürenin dolduğuna dair verilen kararın isabetsiz olduğunu iddia ederek kararın bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali tescili istemine ilişkindir

2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesi

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, davacının iddiasının kadastro öncesi mülkiyet ihtilafına yönelik olduğu, hal böyle olunca dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 04.04.1988 tarihi ile davanın açıldığı 11.02.2019 tarihi arasında kanunda dava açılması için belirlenen hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.11.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.