Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/4493 E. 2022/8552 K. 28.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4493
KARAR NO : 2022/8552
KARAR TARİHİ : 28.12.2022

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istekli asıl ve birleştirilen davalar sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalıların istinaf isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı, dava dışı …’dan bağış yoluyla devraldığı 366 ada 8 parsel (imar uygulaması sonucunda 5118 ada 1 parsel) sayılı taşınmazda, şirkete ilişkin işleri yapması hususunda şirket müdürü olan davalı …’a vekaletname verdiğini, satışa yönelik bir talimatı bulunmadığı halde davalı …’in, akrabası olarak tanıştırdığı diğer davalı …’ya dava konusu taşınmazı satış suretiyle temlik ettiğini, satışın muvazaalı olduğunu, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, davalı …’in vekalet görevini kötüye kullandığını ve davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini istemiştir.
2. Birleştirilen davada davacı; asıl dosyadaki iddialarını tekrar ederek, dava konusu taşınmazın, asıl davanın açıldığı gün davalılardan … tarafından davalı … …’ya devredildiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde bedelin tahsilini istemiş ve eldeki dava asıl dosya ile birleştirilmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı …; davalı … ile herhangi bir akrabalığı bulunmadığını, taşınmazın satılık olduğunu duyunca, …’la 60.000,00 TL’ye anlaştıklarını ve bunun 25.000,00 TL kısmını daha önceden başka bir husus için çektiği kredi nedeni ile elinde mevcut olan bu parayı ödediğini, 20.000,00 TL kısmının Garanti Bankası …. Şubesinden kredi çekerek ödediğini, kalan kısmı için ise kendisine miras yolu ile gelen Bilecik ili, …. ilçesi, …. Mah.17 ada-2 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini davalı …’a temlik ettiğini ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
2. Birleştirilen davada davalı …; diğer davalılarla bir ilgisinin bulunmadığını, dava konusu taşınmazı satış bedelini ödeyerek davalı …’dan satın aldığını, imar uygulaması nedeni ile Nilüfer Belediyesinin de paydaş haline geldiği taşınmazda Nilüfer Belediyesinin payını da devraldığını, iyi niyetli 3. kişi olduğunu ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davalı …’nın davalı sıfatı devam ettiğinden feri müdahale talebinin reddine karar verilmesi gerekirken davalı … yanında feri müdahil olarak kabulünün doğru olmadığı, ayrıca dava konusu taşınmazda dava dışı Nilüfer Belediyesinden temlik edilen pay yönünden de iptal tescile karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmış ve İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda davalı …’in kredi kullandığı tarihler ile dava konusu taşınmazın satış tarihinin uyuşmadığı, resmi akitteki bedel ile gerçek bedel arasında fark bulunduğu, davalı …’nın taşınmazı satın almasına rağmen kullanmadığı, taşınmazın fiilen davacıdan da önceki malik olan … tarafından kullanıldığı, davalı …’in vekalet görevini kötüye kullandığı ve davalı …’in durumu bildiği, davalı …’ın ise taşınmazın mülkiyetinin çekişmeli olduğunu bilmesi nedeni ile iyi niyetli sayılmayacağı gerekçeleri ile asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulü ile taşınmazın davalı … adına olan 1336/1823 payının tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davalı … ve birleştirilen davada davalı … vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davalı …; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesinin yanlış yorumlandığını ve dava konusu taşınmazı temlik etmiş olması nedeni ile kendisi hakkındaki davanın reddi gerektiğini, birleştirilen davanın, asıl dava ile aynı talepleri içerdiğini, asıl davanın reddedilip, birleştirilen davanın kabulünün çelişkili olduğunu, davacının HMK’nın 125. maddesi gereğince talebinin tapu iptal tescil olarak tercih etmesinin ve davalı …’nın malik sıfatı bulunmaması nedeni ile kendisi hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı …’ın hizmet nedeni ile emniyeti suistimal suçundan beraatine karar verildiğini, Ceza Mahkemesince belirlenen maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağını, kendi tanıklarının dinlenmediğini, davacının ise süresinde tanık listesi sunmamasına rağmen davacı tanıklarının dinlendiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davalı …; davacının aynı gerekçelerle yaptığı şikayet üzerine kendisi ile diğer davalı … hakkında takipsizlik kararı verildiğini, vekil davalı … hakkında ise dava açıldığını fakat beraatine karar verildiğini, vekil … ile diğer davalı … arasında akrabalık, tanışıklık, iş ortaklığı, komşuluk gibi bir durum olduğunun ispatlanamadığını, bu nedenle kendisinin ve davalı …’nın iyi niyetli 3. kişi olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; davacıya yapılan ihtaratta delil gider avansının miktarının bildirilmemesi nedeni ile kesin sürenin geçerli olmadığı, davacı tanıklarının dinlenmesinde usule aykırı bir durum bulunmadığı, davalı … dava konusu taşınmazı satmış olması nedeni ile davalı sıfatının bulunmadığını savunmuş ise de; eldeki davada iyiniyet-kötüniyet ayrımının tespiti ve sonucuna göre de davanın kabulü halinde vekille birlikte ara malik ve son malikin de yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğinden, davalı …’nın davalı sıfatının devamının doğru olduğu, tüm davalılar hakkındaki taleplerin birleştirilen dosyada toplanmış olması nedeni ile yerinde olduğu ve çelişki içermediği, dava konusu taşınmazın vekil davalı … tarafından davalı …’ya ve onun da davalı …’ye devredilmesine rağmen halen davacıdan önceki paydaşlardan … tarafından kullanıldığı, vekil davalı …’ın, davalı … ile tanışıklığı olduğu, son malik … ile babası…..’nin dava konusu taşınmazın mülkiyetinin çekişmeli olduğunu bilmesine rağmen taşınmazı satın aldığı ve iyiniyetli 3. kişi olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesi ile bir kısım davalıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davalı … ve birleştirilen davada davalı … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Birleştirilen davada davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; vekilin vekil edenin menfaatlerine aykırı hareket ettiğine yönelik dosya kapsamında somut tek bir delil dahi bulunmamasına rağmen farazi yorumlardan yola çıkılarak hüküm tesis edildiğini, hükme esas alınan ceza dosyasında beraat kararı verildiğini, davalı … ve davalı … yönünden ise takipsizlik karar verildiğini, davalılar … ve … arasında herhangi bir akrabalık bağı, geçmişe dayalı tanışıklık, komşuluk, iş ortaklığı vs. bulunmadığını, davalı …’nin dava konusu taşınmazı iyiniyetli olarak satın aldığını ve satış bedelini ödediğini, deliller yeteri karar incelenmeden karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.2. Asıl ve birleştirilen davada davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalılar … ile … arasında hiçbir beşeri ilişki olmadığını, asıl beşeri ilişkinin … ile davacı ve tanıkları arasında olduğunu, davalı satıştan önce çektiği krediyi tasarruf amaçlı kullandığını ve satış bedelinin bir kısmını bu krediden karşıladığını, dava dışı … tarafından davalı …’nın taşınmazı kullanmasının engellendiğini, bu yöne ilişkin olarak yetkili makamların işlem yapmadığını, anılan kişinin davalının işyerine bir takım kişileri göndererek taşınmazı devri için davalıyı tehdit ettiğini, davalının ortaklığın giderilmesi davası açtığını, son kayıt malikinin davada haberdar olduğu şeklindeki gerekçenin yerinde olmadığını, davalı …’nın davalı sıfatının bulunduğu sonucuna varılmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK’da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK’nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2. Diğer taraftan, TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” ve 1024. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) no.lu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, kararın (IV/3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; bir kısım davalılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 6.090,58 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 28/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.