Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/4453 E. 2023/3495 K. 20.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4453
KARAR NO : 2023/3495
KARAR TARİHİ : 20.06.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince iptal-tescil isteği yönünden davanın reddine, 100.000,00 TL bedelin davalılar … ve …’tan tahsiline karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, eşi … …’ın davalı …‘tan aldığı 100.000,00 TL borcun teminatı olarak maliki olduğu 20 parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümü davalı …’ya temlik ettiğini, ancak …’ın alacağını tahsil ettiği halde taşınmazı iade etmediği gibi eşi …’e devrettiğini, …’in de taşınmazı …‘a, onun da Abdulselam …’a devrettiğini, ara malikler arasında yapılan tüm temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin davalılardan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP
1. Davalılar … ve …, davacının tüm iddialarının doğru olduğunu, davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.

2. Davalı … davaya cevap vermemiştir.

3.Davalı …, taşınmazı davalı …‘den 375.000,00 TL bedelle satın aldığını, bu bedelin 200.000,00 TL‘sini nakden ödediğini, bakiye 175.000,00 TL için ise 03.12.2017 tarihli bono düzenlendiğini, vadesi geldiğinde bu bedelin de nakden ödendiğini, iyi niyetli malik olduğunu, aslında davacının …’a hiç borcu olmadığını, bu nedenle borcunu ne zaman ve nasıl ödediğini belirtmediğini, taşınmaz kendisine devredilene kadar da almak için hiç bir girişimde bulunmadığını, davacının iddialarının haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.02.2020 tarihli ve 2018/69 Esas, 2020/105 Karar sayılı kararı ile; davacının muvazaanın tarafı olduğu, davalılar … ve …’in davayı kabul etseler dahi sonraki kayıt malikleri … ve … yönünden iddiaların yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle iptal-tescil isteği yönünden davanın reddine, davalılar … ve …’in davayı kabul etmeleri nedeniyle taleple bağlı kalınarak 100.000,00 TL bedelin … ve …’tan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının eşi … …’ın davalı …’tan aldığı 100.000 TL borcun teminatı olarak, davacının maliki olduğu dava konusu taşınmazı davalı …’a devrettiğini, …’ın ise alacağını almasına rağmen taşınmazı iade etmeyerek, davacıyı oyaladığını, bu arada da taşınmazı diğer davalılara devrettiğini, yapılan tüm devirlerin bedelsiz olduğunu, davalılar … ve …’in davayı kabul ettiklerini, …’e yapılan temlikin de muvazaalı olduğunu, …’ın davacıya, taşınmazın …’ın borçları nedeniyle yapılacak icra takiplerinden korunması amacıyla …’e devrettiğini beyan ettiğini, davalı …’in Savcılıkta verdiği ifadesinde, …’ın işlerinin bozulması nedeniyle, alacaklısı … olan icra dosyalarını …’tan temlik aldığını, dava konusu taşınmazı ise diğer davalı …’dan temin ettiği 350.000,00 TL borçla aldığını, ancak …‘e olan borcunu ödeyemeyince dava konusu taşınmazı devrettiği yönünde beyanda bulunduğunu, davalı …’in taşınmazı haciz ve rehinlerle yüklü olarak temlik aldığını, olayın aydınlatılması için davalı …’in isticvabına başvurulmadığını, Mahkemece olayın yeterince aydınlatılmadığını, muvazaa iddiaları yönünden de yeterli araştırmanın yapılmadığını,taşınmazın halen davacının zilyetliğinde olduğunu,diğer davalıların hiç bir zaman taşınmaza zilyet olmadığını,bu durumun dahi davalılar arasındaki temliklerin muvazaalı olduğunu gösterdiğini, tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 06.04.2022 tarihli ve 2021/1063 E., 2022/544 K. sayılı kararıyla; davalı …’in tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet kazanan üçüncü kişi konumunda olduğu, TMK’nın 1023. maddesine göre; tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı, üçüncü kişi konumundaki davalı …’in kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, davalı …’in, TMK’nın 1024. maddesindeki düzenleme gereğince bir ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi konumunda da olmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlere ek olarak, …’un davalı …’ın çalışanı olduğunu, …’ın maddi durumu bozulunca, alacaklı olduğu icra dosyalarını …’e devrettiğini, bu takipleri … aracılığı ile tahsil etmeye çalıştığını,daha sonra …’in de bu dosyaları tanıdığı … …’a devrettiğini, …’in de … …’ın eniştesi olduğunu, son kayıt maliki …’in iyi niyetli kabul edilemeyeceğini, …’in taşınmazı satın aldığına dair hiç bir belge ibraz edemediğini, ve üzerindeki bir çok haciz ve rehin ile yüklü olarak taşınmazı devraldığını, iptal-tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

2. TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” ve 1024. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyi niyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının maliki olduğu 240 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 2 no.lu tripleks mesken niteliğindeki taşınmazını 3.08.2016 tarihli 14500 yevmiye nolu akitle hacizler ve ipotekle yüklü olarak 336.000,00 TL bedelle davalı …’ya satış suretiyle devrettiği, …’ın da taşınmazı 26.12.2016 tarihli 24375 yevmiye no.lu akitle eşi olan diğer davalı …’ya devrettiği, …’in 30.12.2016 tarihinde taşınmazı tekrar eşi …’ya iade ettiği, …’ın da taşınmazı 03.01.2017 tarihli 92 yevmiye no.lu akitle 340.000,00 TL bedelle davalı …’a, …’in ise 18.08.2017 tarihinde 375.000,00 TL bedelle davalı … …’a satış suretiyle temlik ettiği, davalı … ile davalı …’in bir dönem birlikte çalıştıkları, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/5187 Soruşturma sayılı dosyası ile davalı … … ve dava dışı üçüncü şahıslar hakkında davacıya karşı mala zarar verme ve hakaret suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğü ve anılan kişiler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, dava konusu taşınmazın değerinin …’tan …’e temlik edildiği 3.01.2017 tarihi itibariyle 1.120.000,00 TL, …’den davalı …’e temlik edildiği 18.08.2017 tarihi itibariyle taşınmazın değerinin 1.180.000,00 TL olarak keşfen saptandığı anlaşılmaktadır.

2. Hemen belirtmek gerekir ki; taşınmazı davacıdan temlik alan ilk el davalı … ve eşi …’nın davayı kabule yönelik beyanları göz önüne alındığında, davacı ile davalı … arasında inanç sözleşmesi kurulduğu ve çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem gereği …’a temlik edildiği sabittir. Ne var ki; eldeki davada iptal tescil isteğinin reddine ilişkin karar davacı tarafça temyiz edilmiş olup, dava konusu taşınmazı ilk el davalı …’tan satış yolu ile edinen ikinci el davalı … ile son kayıt maliki davalı …’ın iktisabının iyiniyetli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiği açıktır.

3. Somut olaya gelince; davalı … ile davalı …’ın birlikte çalıştıkları, …’ın maddi durumu bozulunca, alacaklı olduğu icra dosyaları ile dava konusu taşınmazı …’e devrettiği, …’in de icra dosyalarını tanıdığı … …’a, dava konusu taşınmazı ise … …’ın eniştesi olan davalı … …’a devrettiği, davalı …’in davaya cevap vermeyip, herhangi bir savunmada bulunmadığı, taşınmazı birçok haciz ve ipotek ile yüklü olarak devraldığı, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazı davalı …’tan satış yolu ile edinen ikinci el davalı …’un iktisabının iyiniyetli olmadığı açıktır. Son kayıt maliki davalı …’in taşınmazı …’den 375.000,00 TL bedelle satın aldığını, bu bedelin 200.000,00 TL‘sini nakten ödediğini, bakiye 175.000,00 TL için ise 03.12.2017 tarihli bono düzenlendiğini,vadesi geldiğinde de bu bedelin nakden ödendiğini beyan ettiği, ancak, herhangi bir ödeme belgesi ibraz edemediği, taşınmazın davalı …’e temlik tarihindeki keşfen saptanan değeri 1.180.000,00 TL olup, …’in ödediğini beyan ettiği satış bedeli ile taşınmazın keşfen saptanan gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, davacı ile davalı … arasında dava konusu taşınmaza ilişkin yaşanan olaylar nedeniyle, hakaret ve mala zarar verme suçundan dolayı soruşturma dosyası bulunduğu, o dosyadaki davalı …’in beyanlarına göre, dava konusu taşınmazı davalı …’in kendisine olan borcu nedeniyle devir aldığını, daha sonra dava konusu taşınmazda davacının ailesi ile birlikte ikamet ettiğini öğrendiğini ifade ettiği, dava konusu taşınmazda halen davacının ikamet ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde son kayıt maliki davalı …’in iktisabının da iyiniyetli olmadığı, başka bir ifade ile TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.

Hâl böyle olunca, iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bedele hükmedilmesi doğru değildir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.