YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/419
KARAR NO : 2022/4352
KARAR TARİHİ : 31.05.2022
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili istemli dava sonunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince verilen 07.10.2021 tarihli, 2021/220 Esas ve 2021/1008 Karar sayılı ilamı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 31/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, dava konusu 214 ada 66 parsel sayılı taşınmazı zirai amaçlı kullandığı ve kazandırıcı zamanaşımı ile mülkiyetin iktisap edildiğini ileri sürerek kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın adına tescili için açtığı Marmaris Kadastro Mahkemesinin 2008/316 Esas sayılı davasında taşınmazın 2. derece sit alanı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, yargılanmanın yenilenmesi taleplerinin de reddedildiğini, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 30.01.2016 tarihli kararı ile çekişmeli taşınmaz ve çevresinin 3. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesine ve haritaların düzeltilmesine karar verildiğini, 3. derece arkeolojik sit alanlarının zilyetlikle iktisabının mümkün olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine, Marmaris Kadastro Mahkemesi’nin 2008/316 Esas sayılı davasının eldeki dava için kesin hüküm teşkil ettiğini, anılan dava için davacının yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunduğu ve o davanın da reddine karar verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 25.04.2019 tarihli, 2018/1129 Esas ve 2019/446 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında kesin hüküm şartlarının oluşup oluşmadığı tartışılmadan, yargılamanın iadesi talep olunan dosyada verilen kararın kesinleşmesi beklenmeden ve yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine verilen karar ile bu hususta herhangi bir değişiklik olup olmadığı değerlendirilmeden karar verilmesi isabetsiz olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına, dosyanın yeniden yargılama yapılması için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine istinaf dilekçesinde özetle, Marmaris Kadastro Mahkemesi’nin 2008/316 Esas ve 2008/704 Karar sayılı kararının 28.09.2009 tarihinde kesinleştiğini, taraflar arasında kesin hüküm bulunduğunu, davacı tarafça yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulduğunu ve bu talebinde reddine karar verildiğini, mahkemece kesinleşmiş karar sonrasında ortaya çıkan olayların kesin hükmü engelleyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiğini, olayda imar ihya ve zilyetlik koşullarının da gerçekleşmediğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 07.10.2021 tarihli, 2021/220 Esas ve 2021/1008 Karar sayılı kararı ile; Marmaris Kadastro Mahkemesi’nin 2008/316 E – 2008/704 K ve 2016/23 E – 29 K sayılı dosyalarının taraflar arasında kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın önceki yıllarda Selimiye Köyüne ait ilkokul alanı iken, ilkokulun taşınması nedeniyle köy tüzel kişiliği ve Hazine tarafından ihale yoluyla 1960 yılında …’e satıldığını, onun da 2001 yılında kendisine temlik ettiğini, zilyetlik konusunda bir tartışma olmadığını, zilyetliğin halen kendisi tarafından sürdürüldüğünü, Hazinenin sattığı parseli şimdi özel mülk olamaz iddiası ile geri almaya çalıştığını, dava konusu parselin kadastro tespiti anında hatalı olarak 2. derece arkeolojik sit olduğu kanaatiyle hazine adına tespit gördüğünü, dava konusu parselin bulunduğu alandan kadastro tespiti geçerken zilyetlik gerçekleşmiş olmasına rağmen 2. derece arkeolojik sit alanı olduğu gerekçesiyle davalı adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın aslında 3. derece arkeolojik sit alanı olduğunu ama kayıtlarda idari olarak 2. derece sit göründüğünü ve özel mülkiyet kurulamayacağı için kadastro mahkemesindeki davanın reddedildiğini, Hazine tarafından dava konusu parselin bulunduğu alanın 2.derece arkeolojik sit derecesinden 3. derece arkeolojik sit derecesine düşürülmesine karşı herhangi bir dava açılmadığını, ortada kesin hüküm olmadığını, iş bu davanın kadastro tespitinden sonra arkeolojik sit derecesinin 2. dereceden 3. dereceye düşürülmesi sonucunda ve 10 yıllık süre içerisinde açıldığını, kesin hüküm olabilmesi için önceki davadaki durum ile eldeki davanın aynı özellikte olması gerektiğini, kadastro mahkemesi zamanında dava konusu parselin 2. derece arkeolojik sit, iş bu davanın açılma anında ise 3. derece arkeolojik sit durumunda olduğunu, bu davanın delillerinin, kadastro mahkemesi davasındaki delillerden farklı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinin birinci bendinin “i” fıkrası ile aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
3.2.2. Aynı Kanunun’un 303 üncü maddesinde ise “ (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. (2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. (3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir. (4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır. (5) Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda (V.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (IV.3.) numaralı paragrafta belirtilen kararın verilmesi yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve Yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, 31.05.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.