YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3991
KARAR NO : 2022/7197
KARAR TARİHİ : 02.11.2022
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, bir kısım davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde bir kısım davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma isteği değerden reddedildi, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları …’un maliki olduğu 82 ada 8 parsel sayılı taşınmazını bağış suretiyle davalı … Genel Müdürlüğüne temlik ettiğini, temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunmadığını, temlikin davalının hilesi ile yapıldığını, mirasbırakanın okuma yazma bilmediği halde resmi senedin usulüne uygun düzenlenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, davacılar …, … ve … yönünden dosya tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmiş ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya cevap vermemiş, yargılama aşamasında davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı, mirasbırakanın okuma yazma bilmediği hususunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Kaldırma Kararı
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 15/05/2019 tarihli ve 2019/1032 E. 2019/1013 K. sayılı kararıyla; temlike ilişkin resmi senetteki imzanın mirasbırakana ait olup olmadığı hususunun araştırılmadığı, tanıklara mirasbırakanın eğitim durumu ile imza kullanıp kullanmadığı hususlarının sorulmadığı, temliki işleme ilişkin video kamera kayıtları olup olmadığının araştırılmadığı, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu, bu nedenlerle tanıkların tekrar dinlenmesi, belirtilen hususların ve delillerin eksiksiz bir biçimde toplanarak mirasbırakanın okuma yazma bilmediği halde imza attığı iddiasının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu raporları ile mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu ve resmi senetteki imzanın mirasbırakanın eli ürünü olduğunun saptandığı, resmi senedin usulüne uygun düzenlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
5.1. Bir kısım davacılar (…,…,…,) vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların mirasbırakanı …’un fiil ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu bağışlama işleminin mirasbırakana hile yolu ile yaptırıldığını, mirasbırakanın temlik tarihinde 68 yaşında olup, işlem yapılırken sağlık raporu alınmadığını, yerel mahkemece alınan Adli Tıp raporuna itiraz ettiklerini ve Hacettepe Üniversitesi Ruh ve Sinir Hastalıkları Anabilim Dalına dosyanın gönderilerek, mirasbırakanın fiil ehliyeti olup olmadığı hususunda yeniden rapor alınması taleplerinin reddedildiğini, yapılan bağışlama işleminin şekil şartı yokluğundan da geçersiz olduğunu, mirasbırakan …’un okuma yazma bilmediği halde, resmi senedin okuma yazma biliyormuş gibi düzenlendiğini, rapora itiraz edildiği halde rapora göre hüküm tesis edildiğini, Adli Tıp Kurumu’nun imza incelemesinde üst ve son kurum olmadığını, mirasbırakanın resmi kurumlarda imza yerine parmak bastığını, kayıtlı bir diplomasının bulunmadığını, akit tablosunda TMK, BK, Tapu Kanunu’ndaki zorunlu yasal unsurlara uyulmadığını, kararda tanık beyanlarının değerlendirilmeye alınmadığını, mahkeme kararının kendi içinde çelişkili olduğunu belirterek kararının kaldırılmasını istemiştir.
5.2. Bir kısım davacılar (… ve …) vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakan … tarafından yapılan bağışlama işleminin yasaya aykırı olup, geçersiz olduğunu, mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunmadığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunda mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olduğu kanaatine varıldığını, rapora karşı yaptıkları itirazın reddedildiğini, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda mirasbırakana ait raporların hatalı değerlendirildiğini, bunama, parkinson ve alzheimer hastalıklarının aniden gelişen hastalıklardan olmadığını, raporun düzenlenmesi sırasında tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, raporun diğer delillerle çeliştiğini, mirasbırakanın okuma yazma bilmediğini, yapılan bağışlama işleminin şekil şartı yokluğundan geçersiz olduğunu, kaldırma kararı sonrası alınan Adli Tıp raporuna istinaden davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, mahkemece tüm delillerin hatalı ve eksik değerlendirilerek hüküm kurulduğunu belirterek kararının kaldırılmasını istemiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 28/03/2022 tarihli ve 2022/589 Esas 2022/693 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Bir kısım davacılar (…,…,…,) vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, hile ve yolsuz tescil hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa’nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
3.2.2. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
İrade sakatlığı nedeniyle iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hata ve hilenin öğrenildiği, korkutmanın ise etkisinin ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca irade sakatlığı her türlü delille ispat edilebilir.
3.2.3. TMK’nın 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.2.4. Hemen belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.04.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.
3.2.5. Bilindiği üzere, mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davalar dışında ehliyetsizlik, hile, vekâlet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır.
3.2.6. Tereke (miras ortaklığı) TMK’nın 701 ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK’nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK’nın 701. maddesinde “…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.” şeklinde belirtilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1941 doğumlu mirasbırakan …’un 28.10.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar; kardeşi …, kendisinden önce ölen kardeşlerinden olma yeğenleri …,…,…, ile yeğeni …’in çocukları … ve …’ın kaldıkları, yargılama sırasında davacı …’nin ölümü üzerine mirasçıları olan eşi Tesviye ile çocukları İsmail ve …’in davaya dahil edildikleri, mirasbırakanın maliki olduğu 117,32 m2 miktarlı, bahçeli ahşap ev vasıflı 82 ada 8 parsel sayılı taşınmazını 16.12.2009 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak kuru mülkiyetini kayıtsız ve şartsız olarak davalı …’na bağış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Ehliyetsizlik, hile ve yolsuz tescil hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemli eldeki davada tereke elbirliği mülkiyetine tabi olup, davanın başında mirasbırakan …’un tüm mirasçıları davacı sıfatı ile yer alarak taraf teşkilinin sağlanmasına rağmen, yargılama sırasında davacılar …, … ve … yönünden, avukatları …’un istifa edip, kendilerinin de asil olarak duruşmalara katılmamaları nedeniyle dava tefrik edilerek, … ve … yönünden mahkemenin 2019/24 Esas, … yönünden 2019/25 Esas sayılı dosyalara kaydedilmiş olduğu, anılan bu davacılar (iştirakçiler) bakımından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek suretiyle de taraf teşkilinin bozulduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Bilindiği üzere, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp herbirinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bu itibarla elbirliği halinde mülkiyette, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Bu nedenle de ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların oy birliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur. Bu itibarla ortaklardan bir kısmının davadan feragatine, davayı geri almalarına ve takip etmemelerine değer verilebilmesi mümkün değildir.
3.3.4. Somut olayda, …’un terekesi ölüm tarihi itibariyle elbirliği mülkiyetine tabi olduğuna göre mirasçılar …, … ve …’nin duruşmalara katılmasalar dahi (başlangıçta vekilleri marifetiyle davayı takip edip, davaya muvafakat verdikleri için) diğer iştirakçiler tarafından davanın takip edilebileceği açıktır.
3.3.5. Hâl böyle olunca; öncelikle davacılar …. ve … yönünden tefrik edilerek açılmamış sayılmasına karar verilen davaların akıbetinin araştırılması, anılan davalar kesinleşmemişse eldeki dava ile birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün değilse, anılan kişilerin yeniden muvafakatlarının alınması, bunun da mümkün olmaması halinde TMK’nın 640. maddesi uyarınca terekeye mümessil tayin ettirilerek mümessil huzuru ile dava görülüp işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken usulüne uygun biçimde taraf teşkili sağlanmaksızın yargılama sürdürülüp yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, bir kısım davacılar vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 02/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.