YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3949
KARAR NO : 2023/275
KARAR TARİHİ : 18.01.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Ret
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, ölen davacının bir kısım mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 1196 parsel sayılı taşınmazı kendisine bakması amacıyla davalı oğluna devrettiğini, ancak davalının bakım görevini yerine getirmediğini, okuma yazma bilmediğini, tapuda yapılan işlemin iki şahit huzurunda ve parmak basmak suretiyle yapılması gerektiğini, şekil şartlarına uyulmadan yapılan işlemin geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, zamanaşımının geçtiğini, davacının muvazaa iddiasıyla tapu iptali ve tescil talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, satış işleminin tapu memuru huzurunda resmi yazılı şekilde şartlara uygun olarak yapıldığını, davacı olan annesine bakmaya hazır olduğunu, davacının davayı diğer çocuklarının baskısı ve etkisiyle açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 16/10/2012 tarihli ve 2009/303 E., 2012/557 K. sayılı kararıyla, davacının okuma yazma bilmediği, satış işleminde davacının ”okudum” yazarak, imza kullanmış olmasının yeterli olmadığı, iki tanık bulundurulmadan yapılan satış işleminin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 24/12/2013 tarihli ve 2013/3409 E., 2013/18502 K. sayılı kararıyla; ”…2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca; temlik işleminde kullanılan imzanın sahte olduğu iddiası, başka bir ifadeyle imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı hususunun Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince saptanması gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmış değildir. Hal böyle olunca, öncelikle Tapu Sicil Müdürlüğünden söz konusu “Resmi Senet” aslının getirtilmesi, davacının, resmi ve özel kurumlarda bulunan imza ve yazılarını havi belgelerin temini ile dosyanın kül halinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmesi, Fizik (Grafoloji) İhtisas Dairesi’nden resmi senetteki imza ve yazının davacının eli ürünü olup olmadığı hususlarında rapor alınması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme isteği Dairenin 16/02/2015 tarihli ve 2015/1100 E., 2015/2154 K. kararıyla reddilmiştir.
B. Mahkemece İlk Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 28/01/2016 tarihli ve 2015/101 E., 2016/108 K. sayılı kararıyla; satış işlemi yapılırken şekil şartlarına uyulmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 20/06/2019 tarihli ve 2016/11018 E., 2019/4024 K. sayılı kararıyla; ”…Davacı …’in çekişme konusu 1196 parsel sayılı taşınmazı 04.12.2003 tarihinde 3628 yevmiye numaralı resmi senetle oğlu …’e satış suretiyle temlik ettiği, anılan resmi senette …’nin imzasının yer aldığı, nüfus kayıtlarına göre …’nin baba adının …, baba soyadının ise … olduğu, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen müzekkere cevabında … TC kimlik numaralı …’e ait belge bulunamadığı ancak, 1931 doğumlu … kızı …’in kaydına rastlanıldığı, onun da 08.10.1938 yılında 118 numaralı öğrenci olarak 1. sınıfa kayıt yaptırdığı 1942-1943 eğitim yılında 3. sınıfa geçtiği daha sonra ailesinin Söke kazasına yerleşmesi nedeniyle 28.03.1945’te okuldan ayrıldığı hususunun tespit edildiği sabittir. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi 17.11.2015 tarihli raporu ile 04.12.2003 tarihli resmi senetteki imzanın basit olduğu gerekçesiyle imzanın kime ait olduğunun saptanamadığı şeklinde görüş bildirmiştir. Satışa ilişkin resmi senette davacının imzası olması nedeniyle Tapu Sicil Tüzüğünün 17. maddesindeki koşulların aranmasına gerek yoktur. Dolayısıyla, davacı tarafın sahtecilik iddiasını ispatlayamadığı açıktır. Hal böyle olunca, sahtecilik iddiasının ispatlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.
Ç. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 23/11/2021 tarihli ve 2019/390 E., 2021/916 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ölen davacının bir kısım mirasçıları (…, …, … ve …) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Bir kısım mirasçılar (…, …, … ve …) vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın, müteveffa …’e eşi tarafından bağışlama yoluyla devredildiği, yapılan işlem sırasında davacının okur yazarlığının olmadığı, iki tanık huzurunda ve mühür yoluyla devir yapıldığının tapudan gelen resmi senetlerle sabit olduğunu, davalı tarafın, müteveffa …’in okuma yazma bilmediğini kabul ettiğini, davacının okuma yazma bilmediğinin sabit olduğunu, şekil şartlarına uyulmadığından yolsuz olan tescil işleminin iptali gerektiğini, davacının yargılama sırasında öldüğünü, taraf teşkilinin sağlanmadığını, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun;
702. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“…
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.”,
705. maddesi şöyledir:
“Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”,
1022/1. maddesi şöyledir:
“Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”,
1023. maddesi şöyledir:
“Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”,
1024/2. maddesi şöyledir:
“Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”,
1025. maddesi şöyledir:
“Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî … zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.
İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır.”
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK’nın 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2.Özellikle; davacının yargılama sırasında ölümü nedeniyle mirasçıları arasında iştirak halinde mülkiyet söz konusu olduğundan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 702/4. maddesi gereği mirasçılardan birinin davaya devam etmesi yeterlidir.
3.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı mirasçıları vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
18.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.