Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/3829 E. 2022/7336 K. 08.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3829
KARAR NO : 2022/7336
KARAR TARİHİ : 08.11.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında Datça Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil, bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece; İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, Datça Asliye Hukuk Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı … ve vekili Avukat … ile diğer temyiz eden davalı … vekili Avukat … ve temyiz edilen davalı … vekili Avukat… geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, vekil tayin ettiği eski eşi davalı …’un, maliki olduğu 2857 ve 2327 parsel sayılı taşınmazlarını vekalet görevini kötüye kullanarak değerinden düşük bir bedelle emlakçılık yapan diğer davalı …’e satış suretiyle devrettiğini, kendisine bir bedel ödenmediğini, davalıların iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde devir tarihindeki rayiç bedelin davalı …’dan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07/12/2017 tarihli ve 2016/370 E., 2017/189 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların el ve iş birliği içerisinde davacıyı zararlandırdıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri
2.1.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının emlakçılık yaptığını, ucuza alıp pahalı satmasının son derece doğal olduğunu, taraflar arasında sözleşme bulunduğunu, tanık beyanlarının da satış olgusunu doğruladığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.2.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı yönünden davanın reddi gerektiğini, bu nedenle de lehine vekalet ücreti takdiri gerekirken yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığını bildirerek kararın bu yönüyle düzeltilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 10/04/2018 tarihli ve 2018/624 E., 2018/610 K. sayılı kararıyla; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 10/11/2020 tarihli ve 2018/2802 E., 2020/5856 K. sayılı kararıyla; ”…davalı … ile davalı vekil …’un davacıyı zararlandırma kastıyla el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri hususu mevcut deliller ile ispat edilemediği gibi, davalı vekilin, vekil edene hesap borcu çerçevesinde taşınmazların satış bedelini davacıya ödediğini ispat külfeti davalı vekile düşmekle, davalı vekil …. tarafından davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davalı … yönünden tapu iptali-tescil isteğinin reddedilmesi, davalı vekil Görol yönünden ise bedel isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 16/11/2021 tarihli ve 2021/72 E., 2021/237 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davalı … yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin reddine; davalı … yönünden bedel isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili duruşma istekli olarak ve davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya, adalete aykırı olduğunu, bozma kararından sonra davalı … vekilinin bozma kararı kendi aleyhlerine olmasına rağmen Yargıtay bozma kararına uyulmasını talep etmesinin her iki davalının birlikte hareket ettiklerinin bir kanıtı olduğunu, davalılar arasındaki hesap hareketlerinin incelenmesi taleplerinin kabul görmediğini, ancak muvazaa hususunun re’sen araştırılması gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

5.2.Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı … yönünden tazminata karar verilmesinin isabetli olmadığını, bozma kararından önce yapılan harç ve masrafların önceki kararın bozulması sonucunda davalıya iadesi hakkında bir karar verilmesinin de bozmayı gerektirdiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (V./2.) no.lu paragrafta yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, (V./3.) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan İlk Derece Mahkemesi hükmünün ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalı …’dan alınmasına, gelen temyiz edilen davalılar vekilleri için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 37.399,72 TL bakiye onama harcının hükmü temyiz eden davalı …’dan alınmasına, onama harcı peşin yatırıldığından davacıdan yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 08/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.