YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3800
KARAR NO : 2022/7183
KARAR TARİHİ : 02.11.2022
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BEYŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki bedel istemli dava sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince verilen 23.12.2021 ve 31.03.2022 (ek karar) tarihli ve 2020/106 Esas, 2021/2450 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan Mürüvet İmriz’in maliki olduğu 358 ada 52 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2 ve 3 nolu bağımsız bölümleri mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalıların mirasbırakanı olan oğlu …’ya satış suretiyle devrettiğini, …’nın ölümü üzerine taşınmazların dava dışı üçüncü kişilere temlik edildiğini ileri sürerek taşınmazların bedelinin payı oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/94 Esas sayılı dosyasında verilen kararın eldeki dava için kesin hüküm teşkil ettiğini, ayrıca satış işlemlerinin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 50.000,00 TL’ye dava tarihinden itibaren, kalan bedele ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle toplam 230.280,00 TL bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.07.2017 tarihli ve 2017/32 Esas, 2017/688 Karar sayılı kararı ile; temlikin muvazaalı olduğu ancak davacının miras payına düşen değerin 170.600,00 TL olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.07.2017 tarihli ve 2017/32 Esas, 2017/688 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 26.11.2019 tarihli ve 2017/4096 Esas, 2019/6077 Karar sayılı kararıyla; “…Hemen belirtilmelidir ki, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle kök mirasbırakan Mürüvet tarafından çekişme konusu taşınmazların mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıların mirasbırakanı …’ya temlik edildiği saptanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Taraf vekillerinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarına gelince;… hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur… Öte yandan; davalılar çekişme konusu taşınmazlarda toplam 6/8 payı dava dışı üçüncü kişilere devretmiş olup (2/8 pay dava dışı anneleri … tarafından devredilmiştir), taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin tamamı üzerinden davacının miras payı oranında tazminata hükmedilmesi de doğru değildir… Yukarıda açıklandığı üzere taraflardan da sorulmak suretiyle emsal satışların sunulması halinde, dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin denetime elverişli, mukayeseli, somut verilere dayalı olarak dosyaya ibraz olunan raporlar da tartışılmak suretiyle raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesinin sağlanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporları hükme esas alınarak eksik inceleme ile sonuca gidilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.12.2021 tarihli ve 2020/106 Esas, 2021/2450 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda işlem yapılarak davanın kısmen kabulü ile 50.000,00 TL’ye dava tarihinden itibaren kalan bedele ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle toplam 52.051,94 TL bedelin davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
4. Bozma Kararı Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin 31.03.2022 tarihli ek kararı ile değer yönünden kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş, davacı tarafından ek karara karşı da süresi içerisinde temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, kararın kesin olmadığını, taşınmazın 6/8’i değil tamamı üzerinden miras payına hükmedilmesi gerektiğini, davalıların annesi …’in dava tarihinden önce öldüğünü ve mirasçılarının da davalılar olduğunu, peştamaliye ücreti hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, raporun hatalı olduğunu ve bedelin eksik tespit edildiğini, değer tespitine ilişkin itirazları karşılanmadan hüküm kurulduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
6.Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında “Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.” hükmü düzenlenilmiştir.
6.2.2. Muris muvazaasında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu’nun 237 nci ve Tapu Kanunu’nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
6.2.3. Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usûli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (9.5.1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
“Usûli kazanılmış hak” kurumunun bir çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile Yargıtay içtihatlarıyla getirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
a)-Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkarsa, bu yeni İçtihadı Birleştirme Kararının mahkemede ve Yargıtayda görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Buna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında bulunulamaz (9.5.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
b)-İçtihadı Birleştirme Kararında olduğu gibi, bozmadan sonra yürürlüğe giren ve geçmişe etkili bir yeni yasa karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla meydana gelen usûli kazanılmış hak, hukukça değer taşımaz.
c)- Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir(Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli, 2004/10-44 E, 19 K.).
d)-Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, “kamu düzeni” ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar veya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve E:2006/4-519, K:527; 31.05.2006 tarihli ve E:2006/10-307, K:337; 10.05.2006 tarihli ve E:2006/4-230, K:288; 04.03.2009 tarihli ve E:2009/10-34, K:104; 14/07/2010 tarihli ve E:2005/8-368, K:2010/385 sayılı kararı).
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda, usulünce dosyada delil olarak dayanılan ve uyuşmazlığın esasına etkili olacak bir belge veya delilin incelenmesinde veya bunlara benzer durumlarda, yapılan inceleme sırasında gözden kaçma veya yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar ve maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı ve daha da ötesinde Anayasa ile korunan “Hukuk Devleti” ilkesini sarsacaktır.
O nedenledir ki; Yargıtay, bugüne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir. (Aynı yönde bakınız: Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99 23.10.2002 tarihli ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 tarihli ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99 15.03.1972 tarihli ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 tarihli ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 tarihli ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 tarihli ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 tarihli ve E:2009/13-370, K:2009/480; 13.03.2013 tarihli ve 2013/5-10, 2013/348 E.K. sayılı kararları)
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Somut olayda, eldeki davanın açıldığı 14.10.2010 tarihinde 6100 sayılı HMK’nın henüz yürürlükte olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda 6100 sayılı HMK’nın geçici 1 inci maddesinin 2. fıkrası gereğince 6100 sayılı HMK’ye ilişkin kesinlik sınırı uygulanamayacağından temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru değildir.
6.3.2. İşin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dosya içeriğine, Bölge Adliye Mahkemesince hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinin yerinde olmasına göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
6.3.3. Dosya içeriğinden, mirasbırakan …’in 358 ada 52 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerini 29.06.1999 tarihinde oğlu …’ya temlik ettiği, …’in 10.03.2004 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları …,…,…,ve kendisinden sonra ölen oğlu …’nın eşi … ile çocukları … ve Selda’nın kaldığı, …’in de 14.09.2010 tarihinde öldüğü, dava konusu taşınmazların …’nın ölümü ile 22.06.2009 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği, onların da aynı gün taşınmazları dava dışı kişilere temlik ettikleri, eldeki davanın mirasçı …’in ölümünden sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
6.3.4. Bu durumda … mirasçıları olan davalılar aynı zamanda …’in de mirasçıları oldukları ve davacının dava konusu taşınmazların tamamı üzerinden payını istediği gözetildiğinde, davacının … tarafından üçüncü kişilere devredilen paylar yönünden de davalılardan talepte bulunabileceğinde kuşku yoktur. Daire’nin 26.11.2019 tarihli ve 2017/4096 Esas, 2019/6077 Karar sayılı kararında dava konusu taşınmazlardaki 2/8 payın davalıların anneleri … tarafından üçüncü kişilere devredildiği, bu nedenle taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin tamamı üzerinden davacının miras payı oranında
tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı belirtilmiş ise de bu durum açık bir maddi hata niteliğindedir. (V/6.2.3.) numaralı paragrafta da belirtildiği üzere belirtilen bu maddi hata usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır. Bölge Adliye Mahkemesinin bedele hükmederken dava konusu taşınmazların 6/8 payı üzerinden davacıların paylarını hesaplaması hatalı olmuştur.
6.3.5. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm kısmının düzeltilerek onanması, HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
VI. SONUÇ
1. (V/6.3.1.) numaralı paragrafta belirtilen gerekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından verilen 31.03.2022 tarihli EK KARARIN KALDIRILMASINA.
2. (V/6.3.2.) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
3. Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile;
3.1. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 23.12.2021 tarihli ve 2020/106 Esas, 2021/2450 Karar sayılı hükmünün 1. fıkrasında yer alan “52.051,94” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “69.402,60” ibaresinin yazılmasına, hükmün 2. fıkrasında yer alan “2.051,94” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “19.402,60” ibaresinin yazılmasına, hükmün 2. fıkrasında yer alan “3.555,66” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “4.740,89” ibaresinin yazılmasına, hükmün 2 fıkrasında yer alan “266,84” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “918,39” ibaresinin yazılmasına, hükmün 3 fıkrasında yer alan “7.566,75” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “9.822,34” ibaresinin yazılmasına, hükmün 4. fıkrasında yer alan “20.888,72” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “19.233,35” ibaresinin yazılmasına, hükmün 5. fıkrasında yer alan “4.950,83” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “5.327,95” ibaresinin yazılmasına, hükmün 6. fıkrasında yer alan “747,70” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine “674,78” ibaresinin yazılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının yatırana iadesine, 02.11.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.