Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/361 E. 2022/1635 K. 28.02.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/361
KARAR NO : 2022/1635
KARAR TARİHİ : 28.02.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davalılar Hazine, … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, paydaşı olduğu 101 ada 853 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kadastro sırasında tespit dışı yol olarak bırakıldığını, bu kısmın mirasbırakan babası… tarafından kendi taşınmazının sınırları içerisinden açtığı özel yol olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmaz bölümün kendisi ve müşterekleri adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Dahili Davalı …, davada husumetin … olduğunu, ilçe merkezlerindeki mevcut imar planında ve yeni yapılacak olan planındaki yol genişlikleri 14,50 metre ve üzerinde bulunan sokak, cadde, bulvar ve anayollarının yapım, bakım ve onarım sorumluluğunun müvekkili belediyede olduğunu, dava konusu yerin ara yol olduğundan müvekkili yönünden husumet yönünden davanın reddini savunmuş, diğer davalılar savunma getirmemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 20/11/2014 tarihli ve 2013/225 E. 2014/390 K. sayılı kararıyla; Dava konusu edilen yolun kadimden beri köy halkı tarafından yol olarak kullanılmış olduğu, bu nedenle taşınmazın öncesinin köy yolu olduğu, dava konusu taşınmazın yol olarak kullanımının köylü tarafından bırakılmış olması taşınmazın vasfını değiştirmeyeceği dosya kapsamı ve tanık anlatımları ile anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı … vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 03.03.2016 tarihli ve 2015/2409 E., 2016/2133 K. sayılı kararıyla; “…davacı, 101 ada 853 parsel sayılı taşınmaz malikleri adına tescil talebiyle dava açmıştır. Bu parsele ait tespit tutanağı ve tapu kaydı incelendiğinde taşınmazın irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iştirak halinde (elbirliği mülkiyeti şeklinde) … mirasçıları adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Elbirliği mülkiyetinde bir mirasçının tek başına tasarrufi işlem yapması mümkün bulunmamaktadır. Dava da bir tasarrufi işlem olduğuna göre davacının tek başına… mirasçıları adına tescil istemi ile açtığı davanın görülme olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacıya TMK’nın 640. maddesi uyarınca diğer mirasçıların da davaya katılmalarını veya muvafakatlarını sağlaması için ya da terekeye temsilci atanması için süre tanınmalı, bu şekilde aktif dava ehliyetinin sağlanması halinde TMK’nın 713. maddesi uyarınca Hazine yanında yasal hasım durumunda bulunan … ile … da yöntemine uygun şekilde davaya dahil edilerek davalı sıfatıyla TMK’nın 713/4-5 maddeleri gereğince yasal ilanlar yapılmalı, bundan sonra işin esasına girilerek hüküm kurulmalıdır. Mahkemece belirtilen hususlar göz ardı edilerek işin esasına girilip hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı … vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına…” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 14/03/2019 tarihli ve 2016/196 E. 2019/35 K. sayılı kararıyla; alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli ve hukuka uygun olduğu, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi…’in beyanında dava konusu yerin davacılara ait mülkiyetinde olduğunu, davacıların iyi niyetleri ile köylülere kullandırdıklarını beyan ettiği, yine keşifte dinlenen mahalli bilirkişi…’in de alınan beyanında dava konusu yerin davacının mülkiyetinde olduğunu, dava konusu yerin yanındaki evin kendisini bildi bileli olduğunu, keşifte dinlenen tanık beyanlarının da davacının iddiasını destekler mahiyette beyanlarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Hazine, … ve … vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davalı Hazine vekili, davacının TMK’nın 713. maddesinde öngörülen olağanüstü zamanaşımı ile kazanma şartlarını sağlamadığını, Kadastro Müdürlüğü’nün karar başlığında gösterilmiş olmasına rağmen hakkında hüküm kurulmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
5.2. Davalı … vekili, müvekkili belediye açısından davanın husumetten reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazın Kavak Belediyesi sınırları içerisinde kaldığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
5.3. Davalı … vekili, dava konusu taşınmazın kadim yol olduğunu, mahkemenin davacı tanıklarının beyanına itibar ederek davayı kabul etmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, TMK’nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir.
Çekişme konusu taşınmaz, 2004 yılında yörede yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak tescil harici bırakılmıştır.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti başlıklı 14. maddesinde “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 – 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.”
6.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun olağanüstü zamanaşımı başlıklı 713. maddesinin birinci fıkrasında “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
6.2.3. HMK’nın 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”,
6.2.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”, hükümlerine yer verilmiştir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriği toplanan delillerden; kadastro sonucu Çivril köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 853 parsel sayılı 2.845,08 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iştirak halinde… mirasçıları adına tespit ve tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmaz bölümü paftasında herhangi bir belirtme yapılmaksızın tescil harici bırakılmıştır.
6.3.2. Mahkemece, dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde, davacılar yararına 4721 sayılı Kanun’un 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
6.3.3. Bilindiği üzere terk edilmiş dere yatakları, kayalık, taşlık, yol ve yol boşluğu gibi taşınmazlar, ancak imar-ihya yolu ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca iktisap edilebilirken; ham toprak, hali arazi, köy boşluğu gibi basit ameliye ile zilyet edilebilecek yerler ise aynı Yasa’nın 14. maddesi gereğince iktisap edilebilir.
6.3.4. Somut olayda mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 24/08/2014 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın %10-12 eğimli olduğu, killi-tınlı toprak yapısında, organik maddece orta seviyede, toprak işleme derinliğinin normal olduğu ve tarım arazisi vasfında olduğu, parselin kadim tarım arazisi vasfında olmadığı, işlemeli tarıma uygun olmadığı, keşifte taşınmazın yol görüntüsünde olduğunun tespit edildiği, 30/04/2018 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporunda; dava konusu parselin yaklaşık %10-20 meyilli, tınlı, az derin profilli olduğu, kuru tarım yapıldığı sulama imkanının kısıtlı olduğu belirtilmiştir.
18/07/2014, 17/04/2018 ve 03/12/2018 tarihli keşiflerde dinlenen mahalli bilirkişiler, tanık beyanlarından ve keşifte çekilen taşınmaz fotoğraflarından dava konusu taşınmazın köylünün, evlerine, tarlalarına ve köyün diğer yoluna ulaşmak için gerek yaya gerekse hayvanları ile kullandıkları kadimden beri genel yol olduğu, yolun vasıta geçişinde kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
6.3.5. Hal böyle olunca; Mahkemece, temyize konu taşınmazın kadimden beri genel yol olarak kullanıldığı dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine, … ve … vekillerinin yerinde bulunan temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın yatıranlara geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.