YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3506
KARAR NO : 2022/6885
KARAR TARİHİ : 20.10.2022
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalı … vekili ve davalı … tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince reddine dair verilen karar davalı … vekili ve davalı … tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalı eşi … ile uzun yıllar İngiltere’de yaşadıklarını, adına kayıtlı Türkiye’deki taşınmazların alım, satım, kira, vergi gibi işlemleri yapması için davalı eşini vekil tayin ettiğini, 2014 yılından beri ayrı yaşadıklarını ve boşanma davası görülmekte olduğunu, anılan vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak, 386 parsel sayılı taşınmazdaki 6 no.lu bağımsız bölümü, el ve işbirliği içerisinde olduğu yeğeni davalı …’e satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların kötüniyetli olduklarını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı …, davacı ile evlilik birliği içerisinde yaşadıkları sıkıntılar yüzünden aralarında bulunan inanç sözleşmesinin ifasını temin amacıyla, kendisine güvence olarak verdiği dava konusu taşınmazı, maddi sıkıntıları nedeniyle sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı …, teyzesi davalı … ile davacı arasındaki sorunları bilmediğini, dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.01.2021 tarihli ve 2017/534 E., 2021/40 K. sayılı kararıyla;davalı …’in diğer davalı …’ün teyzesi olduğu, aralarında 3. derece kan hısımlığı bulunduğu, davalı …’in davacı adına kayıtlı 6 no.lu bağımsız bölümü vekaleten 18.05.2017 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, resmi akitte 146.000,00 TL bedel gösterilmesine karşın keşfen temlik tarihindeki değerinin 350.000,00 TL olarak saptandığı, arada fahiş fark bulunduğu, davalı …’in dava konusu taşınmazın kendi parası ile alındığı ancak davacı üzerine kaydedildiği yönündeki savunmasına, maddi olgularla desteklenmediğinden itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ve davalı … istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davalı … vekili, davacının vekaletname verme amacını açıklayamadığını, satış yetkisi içeren vekaletnamenin veriliş nedenini, vergi borçlarının ödenmesi olarak açıklamanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın müvekkili …’e ait olduğunu, ailesinden miras kalan taşınmazların satışı ve ağabeyinden aldığı para ile taşınmazı satın aldığını ancak ataerkil aile yapısı nedeniyle davacı adına tescil edildiğini, taraflar arasında inançlı işlem bulunduğunu, davacının neden olduğu ekonomik sıkıntıları davalı …’in göğüslediğini, ancak borçları ödemek için dava konusu taşınmazı satmak zorunda kaldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davalı …, Mahkemece hukuki nitelendirme ve delillerin takdirinde hataya düşülerek karar verildiğini, mülkiyet hakkının sonlardırılması gerekçesinin teyzesi ile aralarındaki üçüncü derece kan hısımlığına dayandığını, davacı tarafından ibraz edilen hiçbir somut delil bulunmamasına rağmen davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taşınmazın parasını parça parça verdiğini ve kiraya verdiğini, satış işleminin gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 16.02.2022 tarihli ve 2021/1358 E., 2022/225 K., sayılı kararıyla;vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispat yükünün davacıya ait olduğunu, davalı …’in her ne kadar inançlı işlem gereğince taşınmazın asıl malikinin kendisi olduğu yönünde savunmada bulunmuş ise de, bu iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığını, davacının satış iradesi bulunmadığı, vekil …’in vekil eden davacının iradesine aykırı olarak taşınmazı davalı yeğenine sattığı, davalı …’ün durumu bilebilecek konumda olduğu, iyiniyetli sayılamayacağı, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları gerekçesiyle, istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1. maddesi gereği esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ve davalı … temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı … vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarlamış ayrıca, inançlı işlemin eşler arasında yapıldığını, bu nedenle yazılı delil aranmaksızın 6100 sayılı HMK’nın 203. maddesi gereği tanık beyanları ve mevcut deliller ile davanın çözülmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.2. Davalı …, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillere, (V/3.2) no.lu parağrafta yer verilen yasaya uygun gerektirici nedenlerle, delillerin takdirinin yerinde olmasına, (III.) nolu parağrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) nolu bentte yazılı olduğu üzere karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davalı … vekili ve davalı …’ün yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK’nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, aşağıda yazılı 9.605,12 TL’şer bakiye onama harcının ayrı ayrı temyiz eden davalılardan alınmasına, 20.10.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.