Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/3203 E. 2023/985 K. 22.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3203
KARAR NO : 2023/985
KARAR TARİHİ : 22.02.2023

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : Başvurunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Palu Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, zilyet ve tasarrufunda olan Elazığ ili, Arıcak ilçesi, … mahallesinde bulunan dava konusu 267 ada 1 parsel ve … Yavuz mahallesinde bulunan 119 ada 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazların kadastro işlemleri sırasında davalı vakıf adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazların ataları ve rızai taksim ile kendisi tarafından kullanılgeldiğini ve halen de kendisinin kullandığını, davalının dayandığı vergi kayıtlarının dava konusu taşınmazları ait olmadığını, taşınmazlara davalı vakıf tarafından hiçbir zaman zilyed olunmadığı gibi vakfın taşınmazları kiralamasının da söz konusu olmadığını, davalı dayanağı olan vergi kayıtlarına taşınmazları kapsamadıklarından ve zilyedlikle birleşmediklerinden itibar edilemeyeceğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
1. Davalı …, taşınmazların tespitlerinin doğru yapıldığını, 18/12/1765 tarihli vakfiye üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığında taşınmazların vakfiye içinde kaldığının anlaşılacağını, Vakıflar Kanunu’nun 23. maddesine göre zilyedlikle iktisabın mümkün olmadığını, taşınmazlar vakfiye kapsamında kaldığından gerçek kişiler adına ya da kamu kurumları adına kayıt ve tescil edilemeyeceğini, tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde taşınmazların davacının kullanımında olduğunun belirtildiğini, davacının kadastro tespiti esnasında bu beyana rağmen sonrasında tespite itiraz etmemesinin ve tespitin kesinleştiği tarih olan 15/09/2009 tarihinden bu yana herhangi bir hukuki yola başvurmamasının kötü niyet göstergesi olduğunu, tespitlerde esas alınan vergi kayıtlarının zemine uyduğunu, davacının 903 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1967 yılından önce kazandırıcı zamanaşımı şartlarını sağladığına ilişkin delil sunamadığını, toprak tevzi komisyonu kararlarına göre de taşınmazların vakıf arazisi ve davacının işgalci konumunda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı Vakıf Mütevellisi, taşınmazların vakfiye kapsamında, vakfa ait olduğunu, davacı ve mirasbırakanlarının taşınmazlara hiçbir zaman asli zilyed olmadıklarını, zira 1957 yılına kadar vakıf arazilerini tasarruf eden köylülerin vakıf evlatlarına ecrimisil ödediklerini, vakıf adına 1937 yılında oluşturulan vergi kayıtları olduğunu, Arıcak ilçesinde yapılan kamulaştırmada arz bedellerinin vakfa ödendiğini, muhdesat bedellerinin ise şagillere ödendiğini, 1957 yılında da toprak tevzi çalışmaları yapılarak vakıf adına olan tüm arazilerin tespit edilip haritaya bağlandığını, davacının ancak 9 yıllık zilyedliğinden bahsedilebileceğini, 20 yıllık süreyi dolduramadığını, 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 713. maddesindeki koşullarının oluşmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Vakfiyenin ilk olarak 1179 H. (1765 M.) tarihinde düzenlenmiş olduğu, vergi kayıtlarının sabit sınırlı olmaması nedeniyle vakfiye kapsamını tayin etme olanığının bulunmadığı, vergi kayıtlarının dava konusu taşınmaza uymadığı, dava konusu taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı, dava konusu taşınmazların kadastro tutanaklarında ve daha sonra düzenlenen tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde kullanıcı olarak davacının adı şerh düşüldüğünden murisin vefatı sonrası yapılan rızai taksimle davacıya bırakıldığının anlaşıldığı, vergi kaydının zilyetlikle birleşmediği ve zilyetlikle birleşmeyen vergi kayıtlarının hiç bir değer ifade etmeyeceği, davalı vakfın nitelik olarak doğrudan ve tamamen hayrat şeklinde olmadığı, 903 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki dönemde kazandırıcı zaman aşımı süresine ulaşan zilyetlikle Vakfın taşınmazının mülkiyetinin kazanılabileceği, davacının vakıf mallarının zilyetlikle kazanımı yasaklayan ilk yasal düzenleme olan 903 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 24/07/1967 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl nizasız, fasılasız ve aralıksız malik sıfatıyla zilyet olduğunu ispatladığı, dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen yerlerden olmadığı, davalı vakfın doğrudan doğruya hayrat vakıflardan olmayıp, mallarının doğrudan hayrat mal olmadığından zilyetlikle kazanılabilen mallardan olduğu, dava konusu taşınmazların imar ihyasının en az 100 yıl önce davacının ailesi tarafından gerçekleştirildiği, atalarının ölümü ile ve rızai taksimle davacının dava konusu taşınmaza malik sıfatıyla zilyet olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki şartların 903 sayılı Kanun’un yürürlüğünden önce davacı taraf lehine oluştuğu, kadastro tutanaklarının edinme sebebi kısmında ve tapu kaydının beyanlar hanesinde dahi davacının kullanıcı olarak yazıldığı, kadastro sırasında yapılan tespitin ve mevcut tapu kaydının gerçek fiili durumu yansıtmadığı, davacının zilyetlikle taşınmaz mal iktisabına dair yasal koşulların sağlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, dava konusu yerlerin vakfiye sınırları içerisinde kaldığını, Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre de vakfiyelerin tapu kaydı hükmünde olduğunu, yerel mahkemece alınan bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların mahkemece göz ardı edildiğini, dava konusu vakıf taşınmazlarının zilyetlikle kazanımını yasaklayan 903 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1967 senesinde taşınmazların imar ve ihya edilmiş olması ekili dikili alanların bulunması davacının taşınmazları zilyetlikle kazanmasının haklı olduğu sonucunu doğurmayacağını, vakfın mazbut ya da mülhak vakıf olduğuna bakılmaksızın vakıf malları üzerinde zilyetlik hükümlerinin uygulanmayacağını, 1945 senesine ilişkin … fotoğraflarının incelenmesi taraflarınca talep edilmişse de inceleme yapılmadığını, yanlış tespitlere dayalı bilirkişi raporunun esas alınarak karar verildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, her ne kadar … Bey oğlu … … Bey Vakfının niteliğine dair mahkeme tarafından ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmamış ve vakfiye kapsamı tayin edilmemiş ise de; gerek dosya içerisindeki Vakıflar Genel Müdürlüğünün yazı cevabı, gerekse de aynı vakıf ile ilgili olarak Yargıtay denetiminden geçmiş pek çok emsal dosya bulunduğu, bu itibarla adı geçen vakfın doğrudan doğruya hayrat vakıflardan olmayıp, İcare-i Vahideli akarından istifade olunan mülhak, sahih ve zürri bir vakıf olduğunun hükmen kabul edilmiş olmasına göre vakfedilmiş mallarının doğrudan hayrat mal olmadığından, çekişmeli taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılabilecek nitelikte olduğu, vakıf mallarının zilyetlikle kazanımını yasaklayan ilk düzenleme olan 903 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki şartların davacı taraf yararına oluştuğu, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi ile hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Mülga 2762 Vakıflar Kanunu’nun;
1. maddesinin ilgili kısımları şöyledir; “(Değişik: 3513 – 28.6.1938) 4 birinci teşrin 1926 tarihinden önce vücud bulmuş vakıflardan;
A – Bu kanundan önce zabtedilmiş bulunan vakıflar,
B – Bu kanundan önce idaresi zabtedilmiş olan vakıflar,
C – Mütevelliği bir makama şartedilmiş olan vakıflar,
D – Kanunen veya fiilen hayrî bir hizmeti kalmamış olan vakıflar,
E – Mütevelliliği vakfedenlerin ferilerinden başkalarına şart edilmiş vakıflar,
Vakıflar Umum Müdürlüğünce idare olunur. Bunların hepsine birden (Mazbut vakıflar) denir.
(Değişik: 5404 – 31.05.1949) Mütevelliliği vakfedenlerin fer’ilerine şart edilmiş vakıflara (Mülhak Vakıflar) denir. Bunlar mütevellileri tarafından idare olunur. Mütevelliler Vakıflar Genel Müdürlüğünün ve Genel Müdürlük de İdare Meclisinin kontrolü altındadır.”

8. maddesi şöyledir: “Vakıfların doğrudan doğruya hayrattan olan gayrimenkulleri rehnedilemezler. Bunlardan mülkiyet ve irtifak … için iktisap müruru zaman işlemez ve bu kanunun gösterdiği haller dışında satılamazlar. Bu gayrimenkuller Vakıflar idaresinin istemesi üzerine vakıflar adına tapuca tescil olunurlar. Bu tescilde hiç bir resim ve harç aranmaz.”

41. maddesi şöyledir: “Kanunu Medenideki müruruzaman hükümleri vakıf mallar hakkında da tatbik olunur. Ancak vakfın rakabesine ait olup şimdiye kadar tamam olmamış bulunan eski 36 yıllık müruruzaman, bu kanun hükümleri yürümeğe başladıktan itibaren beş yıl geçmedikçe tamam olmuş sayılmaz. Bununla beraber müddetlerin mecmuu 36 yılı geçemez.”

2. 903 sayılı Kanun ile 13.07.1967 tarihinde 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine eklenen 81/B maddesi şöyledir; “Vakıfların malları üzerinde zilyetlik yolu ile iktisap hükümleri tatbik olunmaz.”

3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi şöyledir:
“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40,kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

4. TMK’nın 713/1. maddesi şöyledir:
“Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı onama harcının fazladan alınan peşin harçtan mahsubu ile bakiye 948,10 TL’nin istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.