Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/3029 E. 2022/6474 K. 06.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3029
KARAR NO : 2022/6474
KARAR TARİHİ : 06.10.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının, bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonucunda; Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalıdan modern tefecilik adı altında aldığı borç paralar karşılığında adına kayıtlı 12 numaralı bağımsız bölümü teminat amacıyla davalıya devrettiğini, “belge 1” ve “belge 2” başlıklı anlaşmalarda yer alan hesaplamalara göre borcunu fazlasıyla ödemesine rağmen davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile her türlü takyidattan ari şekilde adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının edimini ifa etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında davalının ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 13/04/2016 tarihli ve 2014/53 E., 2016/161 K. sayılı kararıyla; davacının inançlı işlem kapsamında davalıya olan borcunun bir kısmını ödediği ancak kalan borcu kabul etmediği, bu nedenle kalan borç tutarının depo edilmesi için süre verilmesine gerek görülmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 05.02.2020 tarihli ve 2016/12315 E., 2020/592 K. sayılı kararıyla; “…Somut olayda; taraflar arasında inançlı işlem sözleşmesi bulunduğu sabittir. Uyuşmazlık davacının sözleşme gereğince üzerine düşen borçları yerine getirip getirmediği konusunda çıkmaktadır. Davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Yasası’nın 97. maddesi (818 sayılı Borçlar Yasası’nın 81. maddesi) uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur. Hal böyle olunca, öncelikle kullanılan kredi borçlarına ait ödemelerin kimin tarafından hangi tarihte ve hangi miktarda yapıldığının ilgili bankalardan sorulması, daha sonra dosyada yer alan dekontlarla ve tarafların imzasını taşıyan belgelerle birlikte değerlendirilerek bu konuda 3 kişilik uzman bilirkişi heyetinden, davacının imzasını taşımayan 18.07.2013 tarihli belgeden sorumlu tutulamayacağı da gözetilerek, denetime elverişli rapor alınması, 6098 TBK’nın 97. maddesi gereğince var ise kalan borç miktarını Mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya önel verilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 10/02/2022 tarihli ve 2020/443 E., 2022/102 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında inançlı işlem kapsamında davacının davalıdan aldığı borç para karşılığı, taksitleri davacı tarafından ödenmek üzere davalı adına banka kredileri çekildiği, borcun teminatı olarak borç ödendiğinde geri verilmek üzere davacıya ait taşınmazın davalıya teminat olarak tapuda devrinin yapıldığı, bu konuda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davalı tarafın da inançlı işlem iddiasını kabul ettiği; ancak taraflar arasındaki uyuşmazlığın borcun tamamen ödenip ödenmediği konusunda olduğu, Yargıtay bozma kararı dikkate alınarak alınan 19/09/2021 tarihli bilirkişi raporu da dikkate alındığında, davacının borcundan daha fazlasını davalıya ödemiş olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili, davacının aldığı kredileri mal varlığını arttırmak maksadıyla kullandığını, lüks otomobiller, tırlar aldığını, borcu ödeyemez hale geldiğini, davacının belge-2 diye adlandırdığı ara hesap tablosunda ödeme kalemi olarak yazılı olan 550.000,00 TL’yi davacı kendisi ödemiş gibi göstererek borcun bittiği iddiasına dayanmış olmasının yersiz ve hukuksuz olduğunu, Yargıtay bozma kararı sonrası alınan bilirkişi raporunda 408.927,96 TL borçlu olduğunun belirtildiğini, raporda belge-2 ye göre değerlendirme yapılarak davacının 67.000 TL alacaklı olduğunun değerlendirilmesinin yetki aşımı olduğunu, Mahkemenin belge-1’e göre hüküm kurması gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulüne karar vermiş olmasının hak ve adalete aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
6.2.2. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
6.2.3. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
6.2.4. İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
6.2.5. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
6.2.6. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
6.3. Değerlendirme
Hükmüne uyulan (IV/2.) numaralı paragraftaki bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3.) numaralı paragrafta gösterilen şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 27.665,50 TL bakiye onama harcının davalılardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.