Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/2928 E. 2022/6179 K. 27.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2928
KARAR NO : 2022/6179
KARAR TARİHİ : 27.09.2022

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; verilen davanın reddine ilişkin karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 27/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; çekişme konusu 2979 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastroca … adına tespit ve tescil edildiğini, daha sonra Bezm-i Alem Valide Sultan Vakfı adına tahsisen tescil olduğunu, oysa anılan taşınmazın Eşhası Hükmiye cetvelleri ve 2762 sayılı Yasa hükümlerine göre vakıflara verilen ve 1936 yılı beyannamesinde yer alan taşınmazlardan olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; eldeki davanın 5737 sayılı Vakıflar Kanun’un 11. maddesi kapsamında yer almadığını, kayıt malikinin gerçek kişi olduğunu ve davacının çekişmeli taşınmazı edinmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2015/521 E., 2017/379 K. sayılı kararıyla; iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarını yineleyip ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27/02/2018 tarihli ve 2017/1588 E., 2018/327 K. sayılı kararıyla; taşınmazın Sened-i Hakan-i sınırları içinde yer aldığı, taşınmazın esasında davacı vakfa ait olmadığı ve 5737 sayılı kanunun geçici 7. maddesinin b bendinde sayılan koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 11/11/2020 tarihli ve 2018/1867 E., 2020/5904 K. sayılı kararıyla; ”… Somut olayda, davacı her ne kadar dava konusu taşınmazın 1936 beyannamesinde yer alan taşınmazlardan olduğunu ileri sürmüşse de, davacı adına kayıtlı dava dışı 4 parsel sayılı taşınmazın edinme sebebinde de, anılan beyannamede adı geçen 3-4 numaralı taşınmazlara işaret edildiği görülmektedir. Öte yandan, beyannamede belirtilen bu numaraların parsel numaraları olmadığı da açıktır.
Öte yandan, bilirkişi raporunda; davacı tarafça sunulan 1936 beyannamesindeki taşınmaz ile dava konusu taşınmazın aynı taşınmaz olup olmadığının denetime elverişli bir şekilde açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; mahallinde uzman bilirkişilerce yeniden keşif yapılarak, dava konusu taşınmazın 1936 tarihli beyannamede yer alıp almadığının, beyannamede belirtilen 3-4 numaralı yerlerin dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının, yine Şubat 327 tarihli Senedi Hakani’nin sınırları itibariyle dava konusu taşınmaza uygunluğunun belirlenmesi ve sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 24/02/2022 tarihli ve 2021/190 E., 2022/318 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın başında konusunda uzman üçlü bilirkişi kurulu ile birlikte keşif yapıldığı, bilirkişi kurulunun keşif sonrası sunduğu raporundan, dava konusu taşınmazın 1936 tarihli beyannamede yer almadığı gibi nam-ı müstear veya mevhum şahıslar adına kayıtlı olmayıp, tarla vasfı ile Evkafı Hümayun Nezareti Celilesi nam-ı aliyesine kayıtlı iken, kadastroca 2979 ada 3 parsel numarası ile “iki oda ve iki çeşmesi olan kabristan: tarla” olarak Vakıflar Başmüdürlüğü adına tespit ve tescil edilmiş olup, halen mazbut Berzm-i Alem Valide Sultan Vakfının mülkiyetinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge adliye mahkemesi kararının bozma ilamına, usule ve hukuka uygun olmadığı gibi, yasa hükümlerinin dava konusu olaya doğru uygulanmadığını, bozma sonrası yapılan eksik ve hatalı inceleme ve değerlendirmeye dayalı bilirkişi raporuna istinaden, gerekçesi yeterli ve açık olmayan bir karar verildiğini, dosyanın bir bütün olarak değerlendirilmediğini, delillerin tartışılmadığını, maddi vaka incelemesi yapılmadığını, gerekçeli kararda bilirkişi raporunun aktarılması ile yetinildiğini, bilirkişi kuruluna ve sunulan rapora karşı itiraz ve beyanlarını içeren dilekçenin dikkate alınmadığını, bilirkişilerin … bünyesinde çalışan/çalışmış kişiler olduklarının dikkate alınmadığını, huzurdaki tapu iptali ve tescili davasında teknik ve hukuki değerlendirmede bulunabilecek uzmanlıkta olmadıklarını, rapordaki inceleme ve değerlendirmenin bariz şekilde hatalı, eksik ve hüküm kurmaya elverişsiz olduğunu, şüpheden uzak olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından açıkça hukuki nitelemenin yapıldığını ve takdir hakkının kullanılarak, taraflı rapor verildiğini, Nam-ı Müstear kayıtların, Cemaatin ileri gelen ve kendisine güvenilen gerçek kişiler adına olan kayıtlar, Nam-ı Mevhum kayıtın ise; gerçek kişi olarak var olmayan, aziz veya kutsal isimlerden biri adına olan kayıt olduğunu, gerçek kişi olan Rahip …Efendi’nin, Ermeni Cemaati mensubu güvenilir kişilerden olduğundan, dava konusu taşınmazın muvazaalı olarak üzerinde kayıtlı olmasının son derece doğal olduğunu, bu taşınmazın nam-ı müstear kayıt olduğunu, bilirkişi raporundaki değerlendirmenin gerçeğe aykırı ve hatalı olduğunu, komşu tek parça (4 parsel sayılı) taşınmaza bütün kapı numaralarının uygulandığını, bu duruma ilişkin hiç bir inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporunda komşu parsellerin irdelenmediğini, Senedi Hakani kapsamında kalan dava konusu taşınmazın kapı numarasının belirlenmediğini ve Yargıtay’ın aradığı şekilde tespit yapılmadığını, dosyadaki eksik bilgi ve belgeler üzerinden söz konusu hatalı rapor tanzim edildiğini, sunulu belgeler ve durumun, halihazırda Ermeni mezarlığı olan taşınmaz malikinin davacı olduğunu gösterdiğini, dosyaya celbedilmesi gereken kayıtlar ile Üniversitelerin Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Kürsüsünde öğretim görevlisi Vakıf Hukuku Uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak heyet ile keşif yapılması ve dosyadaki tüm belgelerin birlikte değerlendirilerek rapor tanziminin gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 5737 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesi:
“Cemaat vakıflarının;
a) 1936 Beyannamelerinde kayıtlı olup, halen tasarruflarında bulunan nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar,
b) 1936 Beyannamesinden sonra cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle halen; Hazine veya Genel Müdürlük ya da vasiyet edenler veya bağışlayanlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onsekiz ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescilleri yapılır”,
6.2.2. Aynı Kanun′un geçici 11. maddesi:
“Cemaat vakıflarının;
a) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup malik hanesi açık olan taşınmazları,
b) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamulaştırma, satış ve trampa dışındaki nedenlerle Hazine, …, belediye ve il özel idaresi adına kayıtlı taşınmazları,
c) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamu kurumları adına tescilli olan mezarlıkları ve çeşmeleri, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren oniki ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescil edilir.
Cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan üçüncü şahıslar adına kayıtlı olanların Maliye Bakanlığınca tespit edilen rayiç değeri Hazine veya Genel Müdürlük tarafından ödenir” hükümlerini içermektedir.
6.2.3. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna göre hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, Bölge Adliye Mahkemesince (V.3.) no.lu paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
6.3.2. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6100 sayılı HMK’nın 373/3 maddesi gereğince bozma kararına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak iş bozmaya ve HMK’nın 297. maddesine uygun yeni bir karar vermekten ibarettir. Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2015/521 E., 2017/379 K. sayılı kararının daha önce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 27/02/2018 tarihli ve 2017/1588 E., 2018/327 K. sayılı kararı ile kaldırıldığı gözetilerek, yeniden hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek istinaf incelemesi yapılır gibi hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ne var ki, değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. SONUÇ:
1.(V/6.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine,
2.(V/6.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazının kabulüne;
3.Hükmün A bendi ”A-Davalı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/09/2017 tarih, 2015/521 Esas ve 2017/379 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereği KALDIRILMASINA, aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmasına,” cümlesinin hükümden çıkarılmasına, hükmün bu şekli ile 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.