Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/1747 E. 2022/3553 K. 27.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1747
KARAR NO : 2022/3553
KARAR TARİHİ : 27.04.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki davadan dolayı Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17/12/2012 tarihli ve 2012/156 – 2012/537 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan kapatılan Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 27/04/2021 tarihli ve 2019/2987 Esas – 2021/4050 Karar sayılı kararının düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının babası ile davalıların müştereken malik oldukları 27/10/1948 tarihli, 24 sıra numaralı tapu kaydına istinaden tarafların harici ve fiili taksim yaptıkları ve bu harici taksime göre uzun süredir kullanımın devam etmesine rağmen kadastro sırasında hatalı ölçüm yapılarak davacı tarafın babasına ait taşınmazların davalılar adına, davalılar adına tescil görmesi gereken bazı taşınmazların da davacıların murisi adına tescil edildiğini ileri sürerek, 916 parsel sayılı taşınmaz ile 920, 921, 924, 928, 930 parsel sayılı taşınmazların ise keşifte sınırlarını gösterecekleri kısmının tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılardan …, …, …, … ve … 05.06.2012 havale tarihli dilekçe ile davacının davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalılardan …, …, ve … 05.06.2012 havale tarihli imza tasdikli dilekçe ile davacının davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalılardan Gülcan Kılınç, 03.08.2012 havale tarihli dilekçe ile davacının davasını kabul ettiğini bildirmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/12/2012 tarihli ve 2012/156-537 E., K. sayılı kararıyla çekişmeli 930 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan diğer çekişmeli taşınmazlar hakkında açılan davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalıların 05/06/2012 tarihli kabul beyanına rağmen davanın dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmesinin yerinde olmadığını, hukuka aykırı olduğunu, kabul beyanının 10 yıllık dava açma süresi şartını ortadan kaldırdığını, Mahkemece işin esasına girilerek keşif yapılıp kabul beyanları doğrultusunda toplanan delillere göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ve re’sen dikkate alınacak nedenlerden dolayı ret kararının hükmen bozulmasını talep etmiştir.
3. Onama İlamı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 27/04/2021 tarihli ve 2019/2987 Esas, 2021/4050 Karar sayılı ilamıyla davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Mahkemece verilen ret kararının onanmasına karar verilmiştir.
4. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen ilamına karşı davacı vekili süresinde karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
5. Karar Düzeltme Nedenleri
Davacı vekili karar düzeltme dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme ve onama kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, temyiz dilekçelerindeki taleplerini tekrar ile re’sen görülecek nedenlerle ret kararının hükmen bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davacı taraf, tapu kaydı, harici ifraz, fiili taksim ve miras hakkına dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
6.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesi hükmüne göre feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
HMK’nın 308. maddesi uyarınca davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile davacının talep sonucuna muvafakat etmesidir ve dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermektedir.
Öte yandan, usul hukuku anlamında kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur ve ancak irade bozukluğu hallerinde kabulün iptali istenebilir (HMK mad. 311). Diğer bir anlatımla davalı irade fesadı halleri dışında kabulden dönemez.
Bilindiği üzere kabul, davaya son veren taraf işlemlerinden olup, 6100 sayılı HMK’nın 308/2. maddesinde: “Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm ifade eder.
Kesin hüküm ve hak düşürücü süre gibi benzeri durumlar ile kabul söz konusu olduğunda; kabul, bu gibi hukuki sebeplerden önce gelir. Öncelik kabule tanınır.
6.3. Değerlendirme
1- Davacı vekilinin 930 parsel sayılı taşınmaza yönelik karar düzeltme talepleri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun değildir.
2- Davacı vekilinin 916, 920, 921, 924 ve 928 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki karar düzeltme taleplerine gelince; Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, uyuşmazlik konusu 916 parselin 1992 yılında hükmen, 920 ve 928 parsel sayılı taşınmazların 1984 yılında, 921 ve 924 parsel sayılı taşınmazların 1985 yılında kadastro tutanaklarının kesinleştiği, o tarihten davanın açıldığı 09.05.2012 tarihine kadar kadastrodan önceki hukuki sebepler bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. fıkrasındaki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği doğrudur.
Ne var ki davalılardan bir kısmı sundukları dilekçeler ile davayı kabul ettiklerini bildirdikleri halde Mahkemece, bu husus üzerinde durulmadan hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamıştır. Zira, kabul kesin hükmün sonuçlarını doğuracağından hak düşürücü süreden önce gelir. Mahkemece dilekçe sahiplerinin kimlik tespitlerine dair işlem yapılmadığı anlaşıldığından, dilekçe sahiplerinin duruşmaya çağrılması ile kabul içerikli dilekçelerinin kendilerine ait olup olmadığının sorulması, beyanlarının altına imzalarının alınması ve kabul beyanlarını doğrulamaları halinde davacıların miras payları oranında iptal-tescile karar verilmesi gerekirken, kabul beyanları göz ardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
Yine davalılardan …, …, …ve …’in dava açılmadan önce öldükleri anlaşıldığından, bu pay sahiplerinin mirasçılarının iştirak halinde paydaş olmaları nedeniyle kabulün geçerli olabilmesi için tüm mirasçılarının kabul beyanında bulunmaları gerektiği halde dosya kapsamından tüm mirasçıların usulüne uygun kabul beyanları olup olmadığı tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilmemiştir.
Hal böyle olunca ölen davalıların mirasçıları belirlenerek davaya katılımlarının sağlanması, tüm mirasçılarının kabul beyanı olup olmadığı hususu netleştirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Anılan bu husus, karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşılmıştır.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin 930 parsel sayılı taşınmaza yönelik Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE,
2- Davacı vekilinin 916, 920, 921, 924 ve 928 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki karar düzeltme taleplerinin, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince kabulüne, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 27.04.2021 tarihli ve 2019/2987 Esas, 2021/4050 Karar sayılı onama kararının 916, 920, 921, 924 ve 928 parsel sayılı taşınmazlar yönüyle ORTADAN KALDIRILMASINA, Mahkemenin 17.12.2012 tarihli ve 2012/156 Esas, 2012/537 Karar sayılı kararının 930 parsel sayılı taşınmaz dışındaki taşınmazlar yönünden açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın istek halinde davacı tarafa geri verilmesine, 27.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.