YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1692
KARAR NO : 2022/4591
KARAR TARİHİ : 07.06.2022
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptal-tescil ve ipoteğin fekki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin kararın, birleştirilen davada davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde birleştirilen davada davalı … vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 07/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı … vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı, maliki olduğu dava konusu 4672 parsel sayılı taşınmazın vekil tayin ettiği davalı … tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak hileli ve muvazaalı bir şekilde çıkar ilişkisinde olduğu diğer davalı …’e satış gösterilmek suretiyle temlik edildiğini, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu, davalıya verilen vekaletnamenin genel nitelikte olduğunu, özel yetki içermediğini, taşınmazın satışı hususunda talimat vermediğini, satışa muvafakati olmadığını, satış bedelinin gerçek değerinin çok altında gösterildiğini ve ödenme yapılmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, birleştirilen davada da ise, taşınmazın devrinden sonra davalı …’ın taşınmaz üzerine 05.10.2017 tarihinde diğer davalı … lehine 1.000.000-TL. meblağlı faizsiz ipotek tesis ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu, davalıların tamamen kötüniyetli olduklarını, aralarında gerçek borç ilişkisi olmadığını ileri sürerek, ipoteğin fekkine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı …, davalı …’in, kendisinin eski çalışanı ve arkadaşı olduğunu, inşaat işiyle ile uğraştığını, taşınmaz bulması halinde bunu değerlendirebileceğini söylemesi üzerine bahsi geçen taşınmazın kendisi üzerine geçici devir protokolü yaptıklarını, taşınmazın devri için bir bedel almadığını, taşınmazın başkasına satışı, üzerine haciz veya ipotek konulmayacağının protokolde düzenlendiğini, …’in sözünde durmadığını, kendisini kandırdığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Asıl ve birleştirilen davada davalı … ise, satışın geçerli olduğunu, vekilin yetkisi bulunduğunu, iddianın ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3. Birleştirilen davada davalı …, davacının vekil olan babasını halen azletmediğini, tapudaki tescile dayanarak ayni hak kazanan iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, diğer davalı … ile 2017 yılı 8., 9. ve 10. aylarda olmak üzere 4 adet kat karşılığı gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığını, banka havaleleri, taşınmaz satımı, cirolu müşteri çekleri ve araba satışıyla toplam 1.000.000 TL ödeme yaptığını ve bu bedel üzerinden resmi senetle ipotek tesis edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 09.12.2020 tarihli 2018/279 E., 2020/617 K. sayılı kararıyla, temliğin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiği, vekil ve devralanın el ve iş birliği içinde hareket ettikleri gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, ipoteğin dava dışı ayrı bir tüzel kişiliği olan şirketten satın alınan daire bedellerinin teminatına ilişkin olduğunun anlaşıldığı, taşınmazın şirket adına kayıtlı olmadığının basit bir araştırma ile tespit edilebileceği, iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’in en büyük hissedarı ve müdürü olduğu şirketle arasında dört adet kat karşılığı gayrimenkul satış sözleşmesi düzenlendiğini, ödenen 1.000.000 TL’nin teminatı olarak dava konusu taşınmazın tapu maliki olan davalı … ile tapuda resmi senet düzenlendiğini, 1. derecede, faizsiz ve F.B.K. süreli resmi senetle ipotek tesis edildiğini, davalı …’in işlerinin bozulması, iflasın eşiğine gelmiş olması ve daireleri teslim edemeyeceğinin anlaşılması üzerine Kadıköy 22. Noterliği’nin 12.04.2018 tarih ve 13486 yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, herhangi bir ödeme yapılmayınca, davalı … aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla İstanbul Anadolu 16. İcra Dairesi 2018/12668 Esas sayılı dosyası üzerinden 15.5.2018 tarihli ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe başlandığını, kesinleşen icra takibinde satış işlemlerine başlandığı ve kıymet takdir raporunun beklendiği aşamada eldeki dosyada ihtiyati tedbir kararıyla satış işlemlerinin durdurulduğunu, davacı tanıklarının doğruyu söylemediği gibi görgüye dayalı bilgileri olmadığını, davalı tanıklarının savunmaları doğruladığını, davacının babası davalı …’a taşınmazlarla ilgili her türlü yetkiyi içeren geniş yetkili bir vekâletname verdiğinin sabit olduğunu, vekil babanın kızına yardımcı rolünde usule aykırı bir şekilde birleşen davada, ipoteğin muvazaalı olduğunu, daire satışlarının dava dışı şirketçe yapıldığını söylediğini, sözlü yargılamanın usulüne uygun yapılmadığını, iyiniyetli olduğunu, davacının aksini ispat edemediğini, vekilin azli gerçekleşmeden davacının iddiasını iyiniyetli üçüncü kişiye karşı ileri süremeyeceğini, tapu iptal ve tescil davasında yolsuz tescile ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamışken, birleşen ipoteğin terkini davasında, muvazaaya dayalı yolsuz tescil değerlendirmesi yapılmasının dayanaktan yoksun olduğunu, hükümde tedbire ilişkin değerlendirme yapılmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 31.12.2021 tarihli ve 2021/504 E., 2021/1938K. sayılı kararıyla; davaya konu ipoteğin …’ün … İnşaat Gıda Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti’nden olan alacağının teminatı olarak tesis edildiği belirtilmiş ise de, ipotek akit senedinde …’in …’e olan borcu için ipotek tesis edildiğinin belirtildiği, davalı …’in, davalı …’ın hissedarı ve müdürü olduğu dava dışı şirketten satın aldığı ve teslim edilmeyen daire bedelleri dolayısıyla anılan şirketten alacaklı olduğu iddia edildiği gözetildiğinde, Recep’in …’a (1.000.000,00TL) borç vermesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı … ile davalı …’ın uzun yıllara varan tanışıklıkları olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı …’in istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı … vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; önceki beyanları tekrarla, iyiniyetli olduğunu, davacı ve babasını tanımadığını, davacı tanıklarının beyanının hükme esas alındığı davalı tanıklarının ise kendisini doğruladığını, davanın ispatlanamadığını, davalı … çelişkili ifadelerde bulunmuş olup, sonradan düzenlendiği açık olan protokolün geçerliliği olmadığını, baba-kız çıkar birliği için hareket ettiklerini, …’ın hissedar olduğu şirketle kat karşılığı inşaat sözleşmeleri uyarınca, banka havaleleri, cirolar, araç satışları ile 1.000.000 TL ödeme yapıldığının sabit olduğunu, vekilin azledildiğini bilmediğini, bilmesinin mümkün olmadığını, ipotek veren kişinin borçlu olması gerekmediğini, şirket yerine davalı …’ın ipotek temin etmesinin olağan olduğunu, gerekçede delillerin değerlendirilmediğini, sözlü yargılamaya, tedbire ilişkin kararlara yer verilmediğini, tanık anlatımları ile savunmanın doğrulandığını, tarafların kendisine kumpas kurduğunu, birleşen davada taraf olmayan baba Zekai’nin davacıya yardımcı şekilde tanıklarına soru sormasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada ipoteğin fekki istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1.Bilindiği gibi, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
3.2.2.Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nin 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
3.2.3.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
3.2.4.Nitekim, vakıa ve karinelerden, halin icaplarından kendisinden beklenen özeni sarfetmemiş olması itibariyle kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirmiş olan kimsenin TMK’nın 1023. maddesinden yararlanamayacağında bir tereddüt bulunmamaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle birleştirilen davada davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz eden davalı …’den alınmasına, aşağıda yazılı 51.231,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 07.06.2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.