Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/1673 E. 2022/4998 K. 20.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1673
KARAR NO : 2022/4998
KARAR TARİHİ : 20.06.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil – tenkis davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asil; mirasbırakan annesi …’nın kayden maliki olduğu 14 parça taşınmazdaki hisselerini davalı … ve …’a mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini, davaya konu taşınmazlardan bir kısmının mirasbırakan babası …’den kaldığını ve davalıların uzun süre malları taksime yanaşmayarak taşınmazları müstakilen 2002 yılına kadar kullandıklarını, ortaklığın giderilmesi davası açan bir kısım kardeşlere karşı mirasbırakanın öfkeli olduğunu, daha fazla davalı olmamak adına davacı dahil bir kısım mirasçıların babadan gelen hisselerini bedelsiz olarak davalı …’e devrettiğini, ancak eldeki davanın annelerinden intikal etmesi gereken hisseye ilişkin olduğunu, mirasbırakanın terekesinde başkaca malvarlığının bulunmadığını ve paraya ihtiyacı olmadığını, bakıma muhtaç hale geldiğinde sırayla bakıldığını ileri sürerek 14 parça taşınmazda davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, aksi takdirde saklı payının tenkisini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesi sunmamış, aşamada davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15/03/2013 tarihli ve 2013/321 E. 2013/267 K. sayılı kararıyla; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 15/05/2014 tarih ve 2014/7260 E., 2014/9955 K. sayılı kararıyla; “…tefrik kararı verildikten sonra, asıl dosya üzerinden yargılamaya devamla eldeki davanın işlemden kaldırılmasına ve buna bağlı olarak açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması doğru değildir. Hâl böyle olunca, eldeki davanın tefrik edilen dava dosyası üzerinden yürütülmesi, taraflara duruşma gününün tebliği ve müteakip işlemlerin usulüne uygun olarak tamamlanması için hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 21/10/2021 tarihli ve 2014/588 E. 2021/415 K. sayılı kararıyla; Mahkemenin 2017/386 E. – 2018/142 K ve 2013/307 E, 2016/203 K sayılı dosyalarında mirasbırakanın diğer mirasçılarının aynı taşınmazlar hakkında aynı hukuki nedene dayalı olarak dava açtığı, ilgili dava dosyalarında deliller toplanarak davaların kabulüne karar verildiği, kararların kesinleştiği, anılan dosyaların eldeki davada güçlü delil teşkil ettiği, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararda istinaf yolunun açık bırakılmasının hatalı olduğunu, dosyaların birleştirilip ayrılması nedeniyle kesinleşen dosyada dinlenen tanık beyanlarının eldeki dava dosyası içerisine alınması yönünde ara karar kurulmasına rağmen davalı tanık beyanları hususunda bir araştırmaya girilmediğini ve bu tanık beyanlarının karara yansıtılmadığını, yargılama giderlerinin hatalı hesaplandığını, dosya içerisinde bulunan 10/12/2004 tarihli ek protokol ve Milas Satış Memurluğunun 2004/5 sayılı dosyasındaki ibranameler nedeniyle davanın reddinin gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1 Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
6.2.2. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
6.2.3. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.2.4. Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
6.2.5. 6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”, 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosyanın incelenmesinden, mirasbırakan 1923 doğumlu …’nın 25/11/2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak 7 çocuğunun kaldığı, mirasbırakanın eşinden intikal eden davaya konu 11 parça taşınmazdaki ¼ miras payını intikal tarihi olan 08/07/2002 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu …’a devrettiği, davaya konu 2 parça taşınmazdaki ¼ payını da aynı tarihte diğer oğlu…’e devrettiği, bunlar dışında mirasbırakanın kayden maliki olduğu 2 parça taşınmazı da 05/07/2002 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu…’e devrettiği, mirasbırakanın dava dışı bir kısım taşınmazlarını da oğlu … ve…’den olma torunu …’ye devrettiği, aynı hukuki sebebe dayanılarak davacının diğer kardeşleri … ve … tarafından davalı … aleyhine ikame edilen 2010/151 Esas (bozma sonrasında 2017/386 Esas) sayılı davanın kısmen kabul edildikten sonra düzeltilerek onanmakla 30/11/2020 tarihinde kesinleştiği, aynı şekilde … ve … tarafından … aleyhine ikame edilen 2010/152 Esas (bozma sonrası 2013/307 Esas) sayılı davanın da kabul edikten sonra düzeltilerek onanmakla 16/11/2020 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ilk etapta 2010/151 Esas sayılı davayla birleştirildikten sonra yeniden tefrikine karar verildiği anlaşılmıştır.
6.3.2. Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın 122. maddesi uyarınca dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir ve tebliğ zarfında davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceği gösterilir. Mezkur Kanun’un 126. v.d. maddelerinde göre de cevap dilekçesinde davalının savunma ve delillerine yer verilmesi gerektiği gibi, süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.
6.3.3. Somut olayda, dava dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmeksizin dosyanın tensiben diğer mirasçılar tarafından açılan dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği, birleştirilen dosyada da eldeki davaya ilişkin dilekçenin davalılara tebliğine ilişkin bir mazbata bulunmadığı, bu nedenle cevap dilekçesinin sunulmasına ilişkin olarak HMK’nın 126. v.d. maddelerinde öngörülen usulün işletilmediği, davalı tarafa savunma ve delillerini sunmak üzere süre ve imkan tanınmaksızın emsal dosyalarda verilen kararlar esas alınmak suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile tanınan hukuki dinlenilme hakkını ihlal etmek suretiyle bu şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi isabetsizdir.
6.3.4. Hal böyle olunca, Mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 126.v.d. maddelerinde düzenlenen muhakeme usulüne göre davalı tarafa cevap hakkı tanınmalı, sunulması halinde cevap dilekçesindeki savunma ve deliller de dikkate alınarak toplanan ve toplanacak tüm deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmelidir.
6.3.5. Kabule göre de; davalılardan her birine devredilen dava konusu taşınmazlar farklı olup yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilirken her bir davalının sorumluluğunun kendisine devredilen dava konusuyla sınırlı olarak ayrı ayrı belirlenmesi gerekirken bu giderlere davalılar arasında ayrım yapılmaksızın hükmedilmesi isabetsizdir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa’nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.