Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2022/1641 E. 2022/4829 K. 14.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1641
KARAR NO : 2022/4829
KARAR TARİHİ : 14.06.2022

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – BEDEL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil – bedel davası sonunda Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 09/11/2021 tarihli ve 2021/53 Esas, 2021/403 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 14/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalıdan aldığı 45.000,00 TL borcun teminatı olarak maliki olduğu 53 ada 61 parsel sayılı taşınmazını davalıya temlik ettiğini, davalının anlaşmaya aykırı şekilde taşınmazın 1/4 payını dava dışı 3. kişiye satış suretiyle devrettiğini, taşınmazın değerinin borçtan fazla olması nedeniyle aldığı borcun taşınmazın değerinden mahsup edilerek bakiye miktarın kendisine ödenmesi veya borcun ödenerek taşınmazın iade edilmesi hususunda davalı ile anlaşamadıklarını, Edremit 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/857 Esas sayılı dosyasında davalının taşınmazı teminat amaçlı aldığını ikrar ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının 2/4 payının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde 65.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; ıslahla istemini 105.000 TL’ye çıkartmıştır.
II. CEVAP
Davalı, davacıya 192 adet küçükbaş hayvan sattığını, satış bedeli olarak 65.000,00 TL’ye anlaştıklarını ancak bedel ödenmeyince taşınmazın devredildiğini, 2009 Mayıs – Haziran aylarına kadar satış bedeli ödenmez ise taşınmazın borca sayılmasına karar verildiğini, borcun ödenmediğini, kötü niyetli davanın açıldığı belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/07/2017 tarihli ve 2014/689 Esas, 2017/329 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasındaki inanç sözleşmesi gereği davacının edimini zamanında ifa etmediği, taşınmazın mülkiyetini iade borcu doğmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, taşınmazın borca karşılık bir yıl sonra ödenmek üzere davalıya inançlı işlem ile devredildiğini, davalının anlaşmaya aykırı olarak bir yıl dolmadan ve davacıya bilgi vermeden üçüncü kişiye 1/4 payı 20.000,00 TL bedel ile devrettiğini, evin değerinin borçtan fazla olduğunu, evin devredilmemesi nedeniyle davalıdan alacaklı hale geldiğini, devrettiği evin bakiye parasının borcundan mahsup edilerek kendisine ödenmesi ya da borcun ödenerek evin devri konusunda anlaşamadıklarını, davalının haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, davalının evi inançlı işlem ile aldığını ikrar ettiğini, devrettiği kısım için 20.000,00 TL’nin mahsubu ile alacağına isabet eden kısım için 2/4 payın iptalinin istendiğini, inançlı işlemin varlığının taraflarca kabul edilmesine rağmen vadenin bir yıl değil üç ay olduğundan söz edilerek tüm taleplerinin reddinin isabetli olmadığını, taşınmazın şu anki değerinin 700.000,00 TL olduğunu ve davacının mağdur olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 19/02/2018 tarihli ve 2017/2099 Esas, 2020/5855 Karar sayılı kararıyla; kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 10/11/2020 tarihli ve 2018/1850 Esas, 2020/5855 Karar sayılı ilamıyla, “Somut olayda, davalının dosya kapsamındaki ifadelerinden taraflar arasındaki inanç sözleşmenin varlığını ikrar ettiği hususunda bir tereddüt bulunmamakta olup, uyuşmazlık davacının borcunun net bir şekilde tespit edilmesi noktasında toplanmaktadır. Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle davacının davalıya olan borcu, net bir şekilde tespit edildikten sonra davalının 3 kişiye devrettiği ve dava konusu olmayan 1/4 payın değerinin borçtan mahsup edilmesi, kalan kısmın TBK’nın 97. maddesi gereği Mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya süre tanınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 09/11/2021 tarihli ve 2021/53 Esas, 2021/403 Karar sayılı kararıyla; iddianın sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüyle, davalı adına kayıtlı 53 ada 61 parsel sayılı taşınmazın 3/4 payının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Verilen Karara Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili, Mahkemece talepten fazlasına hükmedildiğini, taraflar arasında inanç ilişkisinin varlığında şüphe olmayıp davadan önce 6 yıl boyunca edimini yerine getirmeyen davacıya yıllar sonra çok düşük bir depo bedeliyle tapu verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının kötüniyetinin korunmaması gerektiğini, davaya cevap dilekçesinde ileri sürdükleri defi ile davalının tüm alacak ve zararlarının ödenmesinin talep edildiğini, mahkemeye sundukları veteriner bilirkişi tarafından hesaplanan güncel alacak ve zarar toplamının da Mahkemece mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerektiğini, dava dışı…’ye devredilen 1/4 payın davalının alacağından mahsup edilmesinin doğru olmadığını, zira bu payın devrinden davacının ve babasının gelir elde ettiğini, bu hususun tanık olarak dinlenen davacının babası İbrahim’in beyanı ile de sabit olduğunu, dosyaya sundukları uzman bilirkişi raporları ile mahkemece aldırılan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
6.2.3. Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 26. maddesi hükmü gereğince hakim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Buna usul hukukunda taleple bağlılık ilkesi denilmektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının maliki olduğu 53 ada 61 parsel sayılı taşınmazı 23/02/2009 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının da taşınmazın 1/4 payını 05/05/2009 tarihinde dava dışı …’a satış suretiyle devrettiği sabittir.
6.3.2. Somut olayda, davaya konu taşınmazın davacı tarafından teminat olarak davalıya devredildiği, davacı tarafından taşınmazın yalnız 1/2’sinin iadesinin istendiği, davacı vekilinin bozmadan önce 04/04/2017 tarihli duruşmadaki beyanı ile taşınmazın geriye kalan 1/2 payı borca mahsup edildiğinden hak talep edilmediği anlaşılmaktadır.
6.3.3. Ne var ki, Mahkemece, davalının 3. kişiye devrettiği 1/4 payın bedelinin borçtan mahsup edildiği gözetilerek davalı üzerinde kalan 1/4 payın da borçtan mahsup edilmesi, davacının borcu kalır ise mahkeme veznesine depo ettirilmesi için önel verilmesi ve bu husus yerine getirildiğinde neticede taşınmazın 1/2 payının iptal – tesciline karar verilmesi gerekirken talep aşılmak suretiyle 3/4 payın iptaline karar verilmesi doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.