YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1101
KARAR NO : 2022/3251
KARAR TARİHİ : 19.04.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen hükmün Dairece oybirliği ile bozulması üzerine, Mahkemenin 12/03/2015 tarihli, 2015/21 Esas ve 2015/95 Karar sayılı direnme kararı davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat … ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları …’un … parsel sayılı taşınmazını gelini olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında iptal tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan tarafından davacıların babasına 1975 yılında iki parça taşınmaz bağışlandığını, çekişmeye konu taşınmazın bakım karşılığı verildiğini, muvazaanın bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, “Somut olaya gelince; murisin 1913 doğumlu olup, yaşlılıktan kaynaklanan hastalıklarının bulunduğu, mirasbırakanın eşi …’nın 1993 yılında öldüğü, murisinin, gelini davalı ve oğlu … ile aynı avlu içinde farklı evlerde yaşadıkları, murisin bakımı, yeme içme, temizliği ve ihtiyaçlarının giderilmesini yıllardır gelini davalının yaptığı görülmektedir.Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; mirasbırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapıp, ihtiyaçlarını karşılayan gelinine duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerekir. Diğer taraftan, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında fahiş fark var ise de, bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı da açıktır.Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, davacılar vekilinin karar düzeltme isteği Dairece oy çokluğuyla reddedilmiş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan …’un 2004 yılında öldüğü, davacıların torunları, davalının da gelini olduğu, çekişme konusu … parsel sayılı taşınmazını 29.11.1988 tarihli akitle gelini davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Borçlar Kanunu’nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın 1913 doğumlu olup, yaşlılıktan kaynaklanan hastalıklarının bulunduğu, mirasbırakanın eşi …’nın 1993 yılında öldüğü, mirasbırakanın, gelini davalı ve oğlu … ile aynı avlu içinde farklı evlerde yaşadıkları, mirasbırakanın bakımı, yeme içme, temizliği ve ihtiyaçlarının giderilmesini yıllardır gelini davalının karşıladığı görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.’nun 29.4.2009 tarihli 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; mirasbırakanın dava konusu taşınmazı temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapıp, ihtiyaçlarını karşılayan gelinine duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerekir. Diğer taraftan, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında fahiş fark var ise de, bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı da açıktır.
Bu durumda, davanın reddi gerektiği yönündeki bozma kararı yerinde olduğu için, bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun’un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 19/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.