YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9941
KARAR NO : 2022/7188
KARAR TARİHİ : 02.11.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davasında bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davalılar … ve … yönünden davanın kabulüne, davalılar …, … ve … yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde bir kısım davalılar (davalı … dışındaki) vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; 24/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat … geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar … vd.vekili Avukat gelmedi.Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Önceki günlü geri çevirme kararı ile getirtilen evrakla birlikte dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan …’ün bir takım taşınmazlarındaki intikal işlemleri için Kandıra Noterliği’nin 17.01.2007 tarih ve 300 yevmiye nolu vekaletnamesi ile yeğeni davalı …’ü vekil tayin ettiğini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak çekişme konusu 111 parsel sayılı taşınmazdaki 3/6 payı babası diğer davalı …’e satış göstermek suretiyle devrettiğini, mirasbırakanın vekaletname tarihinde fiil ehliyetini de haiz olmadığını, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline olmadığı takdirde dava tarihindeki değerinden paylarına isabet eden bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişler, yargılama aşamasında davacılardan … davasından feragat etmiş, diğer davacılar da ehliyetsizlik yönünden taleplerinden vazgeçmişler, yargılama sırasında davalı …’ün ölümü üzerine temlik edilen payın mirasçılarına intikal ederek, bir kısım mirasçının paylarını diğer mirasçılar … ve …’e devretmeleri nedeniyle, davacılar tarafından HMK’nın 125. maddesi uyarınca davaya … ve …’e karşı iptal ve tescil istemli olarak devam edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı …, mirasbırakan tarafından vekaletmanenin satış için verildiği, kendisinin de vekalete istinaden mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki payını 12.000,00TL bedelle babası diğer davalı …’e satış suretiyle devrettiğini, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını, davalı …’ün felç nedeniyle yatağa bağımlı ve konuşamaz halde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama aşamasında davalılardan …’ün ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, taşınmazın gerçek değeri ile satış değeri arasında fahiş fark olduğu, davalıların baba oğul olup el ve işbirliği içinde davacıları zararlandırma kastı ile hareket ettikleri, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olduğu gerekçesiyle çekişme konusu 111 parseldeki 3/6 payın iptali ile miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 27/11/2018 tarih ve 2018/2271 E., 2018/14944 K. sayılı kararıyla; “ Mirasbırakan … ün ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Hemen belirtilmelidir ki, elbirliği halinde mülkiyet, yasa ya da yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya bir hakka birlikte malik olma durumudur. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp herbirinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bu itibarla elbirliği halinde mülkiyette, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Bu nedenle de ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur. Bu itibarla ortaklardan bir kısmının davadan feragatine de değer verilemez. Hâl böyle olunca, vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemli davada tereke elbirliği mülkiyetine tabi olduğundan TMK’nun 640.maddesi uyarınca terekeye mümessil tayin ettirilerek mümessil huzuru ile dava görülüp işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken usulüne uygun biçimde taraf teşkili sağlanmaksızın yargılama sürdürülüp yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetli olmamıştır.” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuş; davalılar vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 30/05/2019 tarihli ve 2019/1154 E., 2019/3540 K.sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 25/03/2021 tarihli ve 2019/307 E., 2021/275 K. sayılı kararıyla; yapılan keşif sonucu dava konusu taşınmazın 2007 tarihindeki toplam değerinin 489.670,00 TL, dava konusu temlik edilen ½ pay değerinin ise 244.835,00 TL olarak tespit edildiği, satış bedeli olarak resmi senette gösterilen 12.000,00 TL ile tespit edilen değer arasında fahiş fark bulunduğu,vekaletnamenin geçerli bir işlemin tamamlanması için verildiği kabul edilse bile davalı vekil … ile taşınmazı devrettiği diğer davalı …’nın baba oğul olup el ve işbirliği içinde hareket ettikleri, taşınmazın satış değeri ile gerçek değeri arasında açık ve aşikar bir fark bulunduğu, davacıları zararlandırma kastının gerçekleşmiş olduğu, yargılama sırasında tapu maliki olan davalı …’ün ölümü üzerine mirasçılarının davaya dahil edildiği, taşınmazın muris … mirasçıları adına intikalinin yapıldığı, yargılama sırasında bir kısım mirasçının paylarını, yine …’ün mirasçısı olan davalılar … ve …’e devrettikleri, davacıların HMK’nın 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkını tapu iptal ve tescil olarak kullandığı, devrin yapıldığı tarih itibariyle taşınmaz
üzerinde davalıdır şerhi bulunduğu, tarafların kardeş oldukları ve nihayetinde davada zaten taraf oldukları, devirlerin kötü niyetli ve muvazaalı olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olduğu, … ve … dışındaki davalıların kayıt maliki olmadıkları, tapu iptal ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılabileceği gerekçesiyle davalılar … ve … yönünden davanın kabulüne, davalılar …, … ve … yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, HMK’nın 125. maddesi uyarınca yargılama giderlerinden tüm davalıların sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili (davalı … dışındaki) temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacıların mirasbırakanı … ile davalıların mirasbırakanı …’ün kardeş olduklarını,dava konusu ½ payın kardeşler arasında yapılan anlaşma sonucu davacıların mirasbırakanı … tarafından vekili … aracılığı ile kardeşi …’e satıldığını, satış bedelinin mirasbırakan …’e tanıklar huzurunda ödendiğini, …’ün devir işleminden 2 yıl sonra öldüğünü, …’in ölene kadar satış bedelinin verilmediği iddiasında bulunmadığı gibi, vekili azil yönünde bir işlem de yapmadığını, davalı …’in…’in vekaleti ile, …’e ait başka taşınmazlar için de işlem yaptığını, ancak … ‘in yaptığı diğer devirler için bir sıkıntı olmadığını, ancak dava konusu temlik için dava açılmasının, davacıların kötü niyeti gösterdiğini, davacı tarafça iddianın ispat edilemediğini, pasif husumet nedeni ile ret kararı verilen davalılar … ve … yönünden, anılan davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini,davacılardan …’ün yargılama sırasında davadan feragat ettiğini, ancak, …’ün bozma ilamından sonra yeniden 8.11.2019 tarihinde davacılar vekiline vekaletname vermiş ise de, bu durumun önceden yapılmış feragati ortadan kaldırmayıp, sadece davaya muvafakat anlamı taşıyacağını,bu nedenle davanın bozmaya uygun yürütülmediğini, feragat eden … payına ilişkin olarak da tescil hükmü kurulmasının doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin olup, davacılar aşamada ehliyetsizlik iddialarından vazgeçmişlerdir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
6.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
6.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.2.4. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1.Dosya içeriğine, toplanan delillere , (IV/6.2.) no.lu paragrafta yer alan yasal ve hukuksal gerekçeye göre (IV/3) no.lu paragrafta belirtilen şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bir kısım davalılar vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekir.
6.3.2. Ancak, bilindiği üzere, kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Öte yandan, Devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olaya gelince; yargılama aşamasında dava konusu 111 parsel sayılı taşınmaz 3402 sayılı Kanun’un 22/A maddesi uygulamasına tabi tutulup 252 ada 3 parsel numarasını aldığı halde kaydı kapatılan eski parsel üzerinden hüküm kurulması doğru değildir. Ne var ki; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
1. (IV/6.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; bir kısım davalılar vekilinin yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine,
2. (IV/6.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazının değinilen yönden kabulüne; Hükmün 1. bendinde yer alan ” 111 numaralı parselin” ibaresinin hüküm yerinden çıkarılmasına, yerine ”252 ada 3 parsel sayılı taşınmazın” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden bir kısım davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.