Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/9939 E. 2023/4566 K. 18.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9939
KARAR NO : 2023/4566
KARAR TARİHİ : 18.09.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/131 E., 2021/280 K.
DAVA TARİHİ : 06.02.2009
HÜKÜM : Davanın reddi

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının yeniden bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; karar verilmesine yer olmadığına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların babalarına ait Başkale ilçesi, Aydemir köyünde bulunan 146 ada 2 parsel sayılı taşınmaza 1990-1992 yıllarında karakol kurulacağı gerekçesiyle bedelsiz ve izinsiz olarak el konulduğunu, çekişmeli taşınmazın davacıların murisleri tarafından yıllarca ekilip biçildiğini ancak kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, 146 ada 2 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar yargılama sırasında davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 10.04.2014 tarihli ve 2009/22 Esas, 2014/77 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile çekişme konusu 146 ada 2 sayılı parselin tapu kaydının kısmen iptali ile fen bilirkişi raporunda sarı renk ile taralı (B) harfi ile gösterilen kısmın ayrı parsel altında davacılar adına müştereken tapuya tescilline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacılar vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 16.03.2015 tarihli ve 2014/22228 Esas, 2015/2178 Karar sayılı kararıyla, bir kısım davacıların kimin mirasçısı olduğunun anlaşılamadığı, davacıların birbirleriyle ilişkilerinin ne olduğu, aktif dava ehliyetleri bulunup bulunmadığı da belirlenmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16.06.2016 tarihli ve 2015/325 E., 2016/195 K. sayılı kararıyla çekişmeli taşınmazın tapu kaydının ifraz edilmek sureti ile kısmen iptali ile fen bilirkişisinin 08.10.2013 tarihli raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen kısmın aynı ada son parsel numarası ile davacılar adına müştereken tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacılar vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 24.12.2020 tarihli ve 2017/526 Esas, 2020/6352 Karar sayılı kararıyla, fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü hakkında verilen ret kararının onanmasına, raporda B harfi ile gösterilen kısımla ilgili olarak, mahalli bilirkişi beyanlarından ve dosya kapsamından dava konusu taşınmazın etrafının dikenli telle çevrilmesinden sonra davacıların taşınmazı kullanmadıklarının anlaşıldığı, herhangi bir hukuki yola başvurmak suretiyle davalı tarafın el atmasının önlenmesini istemek suretiyle asli zilyetliklerini devam ettirdiklerine dair iradelerini ortaya koyduklarını da ispat edemedikleri, uzun yıllardır taşınmazda zilyetlikleri bulunmamasının, fiili durumu kabullenmek suretiyle terk iradelerine dayalı olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen taşınmaz bakımından Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince onama kararı verildiğinden, bu kısım yönünden karar verilmesine yer olmadığına, raporda B harfi ile gösterilen kısım yönünden davacıların uzun süreli zilyetliklerinin bulunmamasının terk iradesine dayalı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; davacılardan …’ın babası Musa Kural tarafından eski karakol binasının üzerinde bulunduğu alanın 1990 yılında geçici olarak verilmesine rağmen kararda geçici olarak değil tamamen bağışlanmış gibi değerlendirme yapıldığını, karakolun yapılacağı yer belirlenene kadar geçici olarak taşınmazın verildiğini ileri sürerek, Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713 üncü maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesi

3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucu Aydemir Köyü çalışma alanında bulunan 146 ada 2 parsel sayılı 42.091.55 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle karakol binası vasfıyla davalı Hazine adına tespit ve 03.04.2008 tarihinde tescil edilmiştir.

2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Kanun’un uygulanacağı davalar yönünden 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

3.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

18.09.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
– KARŞI OY –

Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Davacı taraf dava konusu 146 ada 2 nolu parselin öncesinde babaları tarafından yıllarca ekilip biçilmiş olduğunu, babalarının ölümünden sonra ise kendilerinin ekip biçtiklerini/kullandıklarını, 03.04.2008 tarihinde kesinleşen kadastro tespitinde söz konusu taşınmazın Hazine adına tapuya tescil edildiğini, söz konusu tapunun iptal edilerek taşınmazın kendi adlarına tapuya tescil edilmesini dava etmişlerdir.

İlk Derece Mahkemesince taşınmazın A harfi ile gösterilen kısmının davacılar tarafından karakol binası yapılması suretiyle bağışlandığı, dolayısıyla bu bölüm yönünden tespit tarihinden geriye doğru zilyet olma koşulunun sağlanmadığı, ancak B harfi ile gösterilen kısımda davacıların karakol yapımından sonra da zilyetliklerinin devam ettiği, fakat daha sonra karakol tarafından bu kısmın da dikenli tel çevrilmek suretiyle sahiplenildiği, davacıların da artan terör olayları ve karakolun tel çekmesi nedeniyle burayı kullanamadığı, ancak burayı kullanamamalarının rızai bir terk iradesine değil zorunlu sebeplere dayalı olduğu, dolayısıyla bu dönemdeki kullanamama halinin taşınmazın zilyetliğe dayalı olarak kazanılmasına engel teşkil etmeyeceği değerlendirilerek B harfi ile gösterilen kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.12.2020 tarihli ve 2017/526 Esas, 2020/6352 Karar sayılı kararıyla, fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü hakkında verilen ret kararının onanmasına, raporda B harfi ile gösterilen kısımla ilgili olarak, mahalli bilirkişi beyanlarından ve dosya kapsamından dava konusu taşınmazın etrafının dikenli telle çevrilmesinden sonra davacıların taşınmazı kullanmadıklarının anlaşıldığı, herhangi bir hukuki yola başvurmak suretiyle davalı tarafın el atmasının önlenmesini istemek suretiyle asli zilyetliklerini devam ettirdiklerine dair iradelerini ortaya koyduklarını da ispat edemedikleri, uzun yıllardır taşınmazda zilyetlikleri bulunmamasının, fiili durumu kabullenmek suretiyle terk iradelerine dayalı olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak B harfi ile gösterilen kısım yönünden de davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş, Sayın Çoğunluk tarafından da anılan hüküm onanmıştır. Sayın Çoğunlukla aramızda ortaya çıkan uyuşmazlık dava konusu taşınmazın etrafının karakolca dikenli telle çevrilmesinden sonra davacıların taşınmazı kullanamamalarının ve herhangi bir hukuki yola başvurmak suretiyle davalı tarafın el atmasının önlenmesine yönelik idari veya adli bir başvuruda bulunmamalarının iradi terk olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Kanaatimizce İlk Derece Mahkemesinin gerek 10.04.2014 tarihli E.2009/22, K.2014/77 gerekse de16.06.2016 tarihli E.2015/325, K.2016/195 sayılı kararlarında da açıkça kabul ediliği üzere karakolca dikenli tel çevrilmiş olması nedeniyle davacıların söz konusu yeri kullanamamalarının iradi bir terk olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira davacıların anılan durum karşısında taşınmazı kullanıp kullanmamaları ihtiyarlarında değildir.

Davacıların İdare tarafından herhangi bir kamulaştırma işlemi olmaksızın yapılan müdahaleye karşı herhangi bir idari ve yargısal yola başvurmamış olmaları da (Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin ifadesiyle davalı tarafın el atmasının önlenmesi hususunda bir talepte bulunmamaları) bu taşınmazdan iradi olarak vazgeçtiklerine yönelik bir çıkarım yapılmasını aşağıda belirtilen nedenlerle haklı kılmamaktadır.

Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı güvence altına alınmış, 46. maddesinde ise idarelerin kamu hizmetlerini yerine getirirken ihtiyaç duydukları taşınmazları ancak söz konusu maddede belirtilen güvencelere uygun bir şekilde yapılacak kamulaştırma işlemi ile kazanabilecekleri hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede kamulaştırma işlemi olmaksızın bireylerin taşınmazlarına yapılan elatmalar “kamulaştırmasız elatma” fiili olgusunu ortaya çıkarmıştır.

Bununla birlikte gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında kamulaştırmasız elatma Anayasa ve kanun dışı dolayısıyla hukuk dışı bir eylem olarak nitelendirilmiştir. Bu çerçevede Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarihli ve 2022/(18)5-392 E, 2022/844 K sayılı kararında “Kamulaştırmada, yöntem olarak Anayasa ve kanunlara uygun bir kamulaştırma işlemi yapılması söz konusu iken, kamulaştırmasız el atmada usulüne uygun bir kamulaştırma işleminden söz edilmesi olanaklı değildir …” denilmek suretiyle bu hususa vurgu yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi de bir kararında “Hukuk devletinde idare, anayasa koyucunun özel olarak öngördüğü güvencelere aykırı eylemde bulunmamak konusunda ciddi bir hassasiyet göstermekle yükümlüdür. Özel mülkiyete konu bir taşınmaza idare tarafından fiilen el atılması anayasal bağlamda idareden beklenmeyen, hukuk güvenliğini ortadan kaldıran ve Anayasa ile güvence altına alınmış özel mülkiyet rejimini tehdit eden bir eylemdir. İdarenin Anayasa’ya açıkça aykırı bu eylemine dolaylı da olsa müsamaha gösterilmesi sonucunu doğuracak ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmak zorunda kalan kişileri daha da dezavantajlı bir konuma getirecek düzenlemeler Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvenceleri işlevsiz hâle getirebilecektir” (AYM, E.2022/61, K.2022/101, 08/09/2022) gerekçesine yer vermiştir.

Anılan kararlar çerçevesinde kamulaştırmasız elatma eylemi nedeniyle mülkiyet hakları zedelenen kişilere bir de bu müdahaleye karşı herhangi bir idari veya adli yola başvurmamış olmaktan dolayı mülkiyet sahibi kişi aleyhine çeşitli çıkarımlar yapılması Anayasa’nın anılan hükümleri ile güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacaktır.

Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin 10.04.2014 tarihli E.2009/22, K.2014/77 ve 16.06.2016 tarihli E.2015/325, K.2016/195 kararlarında belirtildiği şeklinde söz konusu terkin idari değil zorunlu bir terk olduğu ve davacıların mülklerine yönelik yapılan kamulaştırmasız elatma işlemine karşı herhangi bir başvuru yoluna gitmemiş olmalarının söz konusu terki iradi terke dönüştürmeyeceği düşünülmektedir.

Belirtmek gerekir ki, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin kararlarında da ihtiyari terk ve zorunlu terk ayrımı yapılmış ve zorunlu terk halinin zilyetlikle taşınmaz kazanımına engel olmayacağı kabul edilmiştir (Bkz Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 07.10.2008 tarihli E.2008/7386 K.2008/5886, 16.02.2018 tarihli E.2015/15861 K.2018/954 ve 04.03.2019 tarihli E.2016/6346 K.2019/1360 sayılı kararları). Zira 4721 sayılı Kanun’un 976. Maddesi çok açık olup “Fiilî hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez”.
Açıklanan nedenlerle somut uyuşmazlıkta iradi terk olgusunun gerçekleşmediğinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki onama kararına iştirak edemiyorum.