Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/9319 E. 2023/1197 K. 01.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9319
KARAR NO : 2023/1197
KARAR TARİHİ : 01.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasında görülen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine 07.09.2021 tarihli ek karar ile de hükmün vekalet ücreti bakımından tavzihine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı ve ek karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babaannesi …’un 888 ada 15 parsel sayılı taşınmazını oğlu davalıya, davalının da dava dışı 3. kişiye satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı karşılığı şimdilik 11.500,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 19.10.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile, bilirkişi raporunda belirlenen 45.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, mirasbırakanın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla zaman zaman taşınmazlarını sattığını, satış işlemlerinin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 06.04.2016 tarihli ve 2012/283 Esas, 2016/246 Karar sayılı kararıyla; muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 16.10.2019 tarihli ve 2016/9863 Esas, 2019/5304 Karar sayılı kararı ile; “Mirasbırakan ile davalı arasında hayatın olağan akışına uygun bir anne oğul ilişkisi bulunmadığı, mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla temlikte bulunmadığı, mirasbırakanın dava konusu taşınmaza komşu taşınmazlarını da üçüncü kişilere sattığı, ayrıca davalının taşınmazın temlikinden önce kıdem tazminatı aldığı dosya kapsamı ile sabit olmakla, mirasbırakanın temlikteki gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu söylenemeyeceği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuş; davacı vekilinin karar düzeltme istemi, Dairemizin 03.06.2020 tarihli, 2020/862 Esas, 2020/2109 Karar sayılı kararı ile, karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenlerin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hükmüne uyulan bozma kararındaki gerekçe benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş; davalının talebi üzerine verilen 07.09.2021 tarihli ek karar ile, hükümde davalı lehine hükmedilen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin 6.650,00 TL nispi vekalet ücreti (45.000,00 TL üzerinden) olarak tavzihine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına ve ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, dinlenen tanık beyanları ile davalarının ispatlandığını, delillerin toplanmadığını, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini ileri sürerek asıl ve ek kararın davacı lehine bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulü kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09/05/1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).

2.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 305. maddesi;
“(1)Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
(2)Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklindedir.

3. Değerlendirme
1. Davacının 07.09.2021 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Vekâlet ücretine ilişkin hükmün 6100 sayılı HMK’nın 305. maddesinin ikinci fıkrası gereğince tavzih yoluyla değiştirilmesine olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, anılan düzenlemeye aykırı olarak hükmün vekalet ücreti yönünden ek kararla değiştirilmesi doğru değildir.

2. Davacının asıl karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK’nun 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı; davanın 11.500,00 TL değer üzerinden harçlandırılarak açıldığı, daha sonra davacının 11.535,65 TL üzerinden 197,00 TL ıslah harcı yatırdığı, toplam harçlandırılan dava değerinin 23.035,65 TL olduğu, anılan değer üzerinden hesaplanan nispi vekalet ücretinin maktu vekalet ücretinin altında olamayacağı gözetildiğinde davalı lehine 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının 07.09.2021 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazının kabulü ile EK KARARIN ORTADAN KALDIRILMASINA.

2. Davacının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının
gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye 120,60 TL onama harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

01.03.2023 tarihinde dava değeri itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.