YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9280
KARAR NO : 2022/2768
KARAR TARİHİ : 05.04.2022
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 05/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat …, temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat …, davalı Ç.. B.. vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı İ.. V.. vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, … Mahallesi … parsel sayılı taşınmazın davacıya ait iken … köyü tüzel kişiliği adına tespit, daha sonra davalı … İl Özel İdaresi adına hükmen tescil edilerek, bilahare davalı Hazineye bedelsiz devrolunduğunu, davacı Vakfın … bölgesinde kilise vasıflı …, bahçeli iki kargir okul üç adet kargir öğretmen evi vasıflı …, çalılık ve tarla vasıflı … ve köy odası ve kargir kahvehane vasıflı … parsel sayılı taşınmazlarının olduğunu belirlediklerini, bu dört taşınmazın da … Cematine mensup kişilerin ortak kullanımında olan yerler olduğunu, … köyü tüzel kişiliğine/İl Özel idaresine/Hazineye veya 3. kişilere ait olmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığını bildirerek, tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, mülkiyetin devri için hukuksal engel olması halinde taşınmazın mülkiyetinin davacıya aidiyetine ve mülkiyetinin tespitine, 50.000 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Ç.. B.. vekili, dava konusu taşınmazın okul ve okul tesisi olarak kullanıldığını ve mülkiyetinin belediyeye ait olmadığını belirterek davanın husumet nedeniyle reddini savunmuştur.
2.Davalı İ.. V.. vekili, 6360 sayılı Kanun gereği 30/03/2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerle birlikte … İl Özel İdaresinin tüzel kişiliğinin sona erdiğini, bu nedenle husumet yönünden davanın reddinin gerektiğini, hak düşürücü sürenin de dolduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
3.Davalı Hazine vekili, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, taşınmazın tapu kaydında 2/B şerhi bulunduğundan, dava tarihi itibariyle 2/B’ye tabi taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında yer aldığını, özel mülkiyete konu olamayacağını, 6292 sayılı Yasa’da taşınmazın iadesi için aranan koşulların davacı Vakıfta bulunmadığını, davacı Vakfın 5737 sayılı Yasa’nın geçici 11. maddesi uyarınca taşınmazı iade talebi Vakıflar Meclisince reddedildiğini, bu kararın idari yargıda iptal davasına konu edilebileceğini, idari yargının görevi olduğunu, köy tüzel kişiliğince taşınmaz için bedel ödendiğini, taşınmazın 5737 sayılı Yasa’nın geçici 11. maddesi kapsamında iade edilecek yerlerden olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın davacı Vakfa ait olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, çekişmeli taşınmazın davacı Vakfa bağlı eski Ermeni okulu olduğunu, Ermenilerin padişah fermanı ile …’da iskan edildiklerini, Evkaf Nezaretinin 25 Eylül 1915 tarihli tezkiresine göre Ermeniler bu bölgeyi terk ettikten sonra Türk muhacirlerin buraya yerleştirildiğini, dava konusu taşınmazın evveliyatından beri okul olduğunun uyuşmazlık konusu olmadığını, 1933 tarihli eski tapu kaydında taşınmazın okul olduğunun açıkça ifade edildiğini, ilk kez 1933 yılında … köyü tüzel kişiliği adına senetsizden tapu kaydı oluşturulduğunu, dava konusu taşınmazın Ermeni okulu iken devlet okuluna dönüştürülerek 1933 yılında senetsizden oluşturulan tapu kaydı ile … köyü tüzel kişiliği adına yolsuz olarak tescil edildiğini, Mahkemenin delillerin takdirinde hataya düştüğü gibi mevzuatı da yanlış yorumladığını, Vakıflar Kanunu’nun yeterince incelenmediğini, dava konusu taşınmazın okul vasfında olup hayrat niteliği taşıdığını, bu sebeple 1936 beyannamesinde belirtilen akar vasıflı taşınmazlar arasında yer almasına gerek olmadığını, beyannamenin 1. ve 2. liste bölümünde sadece emlak ve akarların gösterildiğini hayrat niteliğinde olan mektep, kilise ve mezarlığın yazılmadığını, Mahkemenin davanın reddine dair kararı davacının mülkiyet hakkını ihlal ettiği gibi ulusal ve ulusalüstü mevzuatı da ihlal ettiğini, öte yandan 2002 yılı ve sonrasında çıkartılan 4771, 4778 ve 4928 sayılı Kanunlar ile Vakıflar Kanunu’na eklenen geçici 7. ve 11. maddelerindeki yasal düzenlemelerin konuluş amacına da aykırılık teşkil ettiğini belirterek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 12.09.2019 tarihli ve 2018/1982 E., 2019/1218 K. sayılı kararı ile; “Hatalı tespit iddiasına dayalı isteğin 2613 sayılı Yasa uyarınca yapılan kadastro tespitinden önceki nedene dayalı olduğu anlaşılmaktadır. 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu’nda her ne kadar tespit öncesi nedenlere dayanılarak açılacak davalar yönünden hak düşürücü süre öngörülmemişse de daha sonra yürürlüğe giren Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde hak düşürücü süre düzenlenmiş, geçici 4. maddesinin 3. fıkrası ile “2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmişse bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler” düzenlemesi getirilerek, 2613 sayılı Kanun uyarınca yapılan tespitlere ilişkin kadastro öncesi nedenlere dayanılarak dava açma hakkı belirli süre ile sınırlandırılmıştır. Hak düşürücü süreler konusunda takdir hakkı olmayıp, her somut olayda re’sen nazara alınmak zorundadır. Her ne kadar davacı taraf tazminat talebinde bulunmuş ise de, talebin dayanağı tespitin hatalı yapıldığı iddiasına ve tespit öncesi nedene dayalı olduğundan, taşınmazın aynına ilişkin isteğin dinlenemeyeceği durumda tazmin isteğinin de dinlenemeyeceği açık bulunmaktadır.
Bundan ayrı davacı taraf, 2002 yılı sonrasında 4771, 4778 ve 4928 sayılı yasalar ile yapılan düzenlemeler ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’na eklenen geçici 7. ve 11. maddelerindeki yasal düzenlemeler gereğince de nizalı taşınmazın vekil edeni vakıf adına tescili gerektiğini ileri sürmüştür. 5737 sayılı Yasa’nın geçici 7. ve 11. maddesi kapsamına, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun geçici 11. maddesinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerine ve toplanan delillere göre, geçici 7. madde bakımından taşınmazın 1936 öncesi ve halen davacı tarafın tasarrufunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Geçici 11. madde bakımından değerlendirildiğinde ise, maddede açıklanan tüm fıkralar gereğince öncelikle 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun Muvakkat (A) bendine göre vakfın verdiği 1936 tarihli beyannamede yer almadığı anlaşılmakla davacı tarafın bu maddeye dayalı istekleri de yerinde görülmemiştir. Buna göre, Hazine ve Ç.. B.. aleyhine 5737 sayılı Yasa’nın geçici 7. ve 11. maddelerine dayalı açılan davanın reddinde ve İ.. V.. aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
4721 sayılı TMK’nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, buna ilişkin davada Hazinenin taraf gösterilmesi gerekir. Somut olayda, davanın tespit öncesi nedene ve 5737 sayılı Yasa’nın geçici maddelerine dayalı açıldığı anlaşıldığına göre, davacı vekilinin buna ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.” gerekçesiyle istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun geçici 7 ve 11. maddelerine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1.3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.
3.2.2.5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun geçici 7. maddesi “Cemaat vakıflarının;
a) 1936 Beyannamelerinde kayıtlı olup, halen tasarruflarında bulunan nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar,
b) 1936 Beyannamesinden sonra cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle halen; Hazine veya Genel Müdürlük ya da vasiyet edenler veya bağışlayanlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onsekiz ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescilleri yapılır. ”
3.2.3.5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun geçici 11. maddesi “Cemaat vakıflarının;
a) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup malik hanesi açık olan taşınmazları,
b) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamulaştırma, satış ve trampa dışındaki nedenlerle Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediye ve il özel idaresi adına kayıtlı taşınmazları,
c) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamu kurumları adına tescilli olan mezarlıkları ve çeşmeleri, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren oniki ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescil edilir.
Cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan üçüncü şahıslar adına kayıtlı olanların Maliye Bakanlığınca tespit edilen rayiç değeri Hazine veya Genel Müdürlük tarafından ödenir.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. 3402 sayılı Yasa’da mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüştür. Hak düşürücü süre dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi yasal zorunluluktur.
3.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV/3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 29/11/1978 ile davanın açıldığı 22/03/2016 tarihleri arasında 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü süre geçmiş bulunmasına ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun geçici 7 ve 11. maddelerindeki şartların oluşmadığının anlaşılmasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen davalılar Hazine ve Ç.. B.. vekilleri için 3.815,00’er TL vekâlet ücreti ile aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 05/04/2022 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.