YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9250
KARAR NO : 2022/3027
KARAR TARİHİ : 12.04.2022
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki mülkiyetin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 12/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile davalı Hazine vekili …geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … Belediye Başkanlığı vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, dava konusu taşınmazın 1986 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tapu kaydı nedeniyle 777 parsel numarası verilerek …ve arkadaşları adına tespit gördüğünü daha sonra Batman Barajı suyu altında kalması nedeniyle hükmen tespit harici bırakıldığını, davacının taşınmazı, tapu kayıt maliklerinin mirasçılarından harici satın aldığını ve taşınmaza zilyet olduğunu ileri sürerek tapu kaydı, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın davacı adına mülkiyetin tespiti istemiyle dava açmış, yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili ve davalı … vekili, dava konusu taşınmaz bölümünün su altında kalması nedeniyle hükmen tespit dışı bırakıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Dahili davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, dava konusu taşınmazın 6360 sayılı yasa ile Büyükşehir Belediye sınırları içerisine alındığını, Nazım İmar Planı sınırı dışında kaldığını, 5393 sayılı Belediyeler Kanunun 79. maddesi gereği belediye adına terkin ya da tescili gereken yerlerden olduğunun anlaşılması halinde davanın reddi ile belediye adına tesciline karar verilmesini aksi halde belediyenin dava konusu taşınmaz ile ilgisi bulunmadığından husumet nedeniyle açılan davanın reddini talep istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Silvan Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/05/2007 tarihli ve 2006/12 Esas – 2007/202 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Bozma İlamı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04/12/2007 tarihli 2007/5369 Esas ve 2007/6950 Karar sayılı ilamı ile “ Dava konusu taşınmazın su altında kalması nedeniyle kamu emlakine dönüştüğü böyle bir taşınmazın TMK.nun 715. maddesinde yazılı devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bir taşınmaz niteliğinde olduğundan özel mülkiyet şeklinde tapu kütüğüne tescilinin olanaksız olduğu ancak, tespit tarihine kadar kazanma koşulları oluşmuş ise, mülkiyetinin tespitini istemekte davacının hukuki yararının bulunduğu, iddialarını Hazineye karşı kanıtlamakla yükümlü olduğu, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin olmasına göre delillerin taşınmazın başında görülerek toplanması ve değerlendirilmesi gerektiği ancak, su altında kalmadan önceki evrede toplanan delillere göre davanın sonuçlandırılmasının mümkün olduğu, görülmekte olan davada taşınmaz su altında kalmadan önce toplanmış herhangi bir delil veya inceleme bulunmadığından su altında kalmasından sonra toplanan delillere göre davanın kanıtlandığı sonucuna varılamayacağını, somut olayda dava konusu taşınmazın tapu kaydı kapsamında kaldığı görüşünden hareketle tespitinin yapıldığı bu durumda, taşınmazın tapulu olduğunun kabulü gerektiği bu tür durumlarda kadastro tespiti sırasında nazara alınan tapu kaydının başka parsellere revizyon görüp görmediğinin araştırılması, revizyon görmemiş ise yüz ölçümünün belirlenip, bu miktar kadar yerin mülkiyetinin tespitine karar verilmesi gerektiği, hiç şüphesiz, miktar fazlasının zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün ise de, taşınmazın su altında kalmış olması nedeniyle delil toplanmamış bulunduğundan, kayıt miktarı fazlasının davacı tarafından kazanıldığının kabul edilemeyeceği belirtilerek ” bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen karar
Silvan Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/11/2020 tarihli 2019/179 Esas 2020/578 Karar sayılı kararı ile; Bozma ilamında açıkça dayanak tapunun revizyon görmemesi durumunda yüz ölçümünün belirlenerek bu miktar kadar yerin mülkiyetinin tespitine karar verilebileceği, miktar fazlasının zilyetlik yoluyla kazanımının mümkün olduğu ancak taşınmazın su altında kalmış olması nedeniyle öncesinde delil toplanamamış bulunduğundan kayıt miktar fazlasının davacı tarafından kazanıldığının kabul edilemeyeceğinin belirtilmesi karşısında dayanak tapunun dava konusu taşınmazdan başka 769, 770, 771, 772, 773, 774, 775, 776 ve 778 parsel sayılı taşınmazlara revizyon görmüş olması ve miktar fazlası yönünden ise taşınmaz su atında kalmadan önce delil toplanmamış olması nedeniyle mülkiyetin tespitine karar verilemeyeceği gerekçesiyle; Davacının davasının esastan reddine, asli müdahil …’ın davasının feragat nedeniyle reddine, birleşen dosya davacısı Kıymet Yıldız yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde duruşma istekli olarak davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
5.Temyiz Nedenleri
777 parsel sayılı taşınmazın, kadastro çalışmaları sırasında tapu kaydı nedeniyle tarım arazisi olarak tespitinin yapıldığını, birden çok kişinin tespite itiraz etmesi nedeniyle tespitin kesinleşmediğini, kadastro mahkemesinde yapılan yargılama sırasında dosyada isimleri yazılı tüm tarafların, asli müdahil lehine haklarından feragat ettikleri halde mahkemece dava konusu taşınmazın su altında kalması nedeniyle açılan dava hakkında tescil veya tespit kararı verilmeyip taşınmazın tapulama dışına çıkarılmasına karar verildiğini, bunun üzerine Asliye Hukuk Mahkemesinde seri halinde birden çok taşınmaz hakkında mülkiyetin tespiti davası açıldığını,bu dosyalarda pilot olarak bir dosyada kabul kararı verilip ve bu kabul kararının Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından Onanması üzerine mahkemece kendi dosyalarında da kabul kararı verildiğini, ancak bu sefer Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin önceki görüşünden dönerek kabul kararını bozduğunu, bu bozma ilamına karşı tashihi karar yoluna başvurduklarını ancak taleplerinin ret edildiğini, mahkemece bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi raporunda söz konusu tapu kaydının dava konusu parsel ile birlikte başka parsellere revizyon gördüğü ve tapu kaydının toplam miktarı ile revizyon gören parsellerin toplam miktarı bulunarak oranlama suretiyle hesap yapıldığını, bu hesaplamanın Yargıtay Bozma İlamına uygun olmasına rağmen mahkemenin, bozma ilamını tapu kaydının başka parsellere revizyon görmesi halinde davanın reddi gerektiği şeklinde yorumlayıp ret kararı verdiğini belirterek ve resen nazara alınacak sair nedenlerden dolayı mahkeme kararının bozulmasını, yargılama harç ve giderlerin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, su altında kalması nedeniyle hükmen tespit harici bırakılan taşınmazın mülkiyetinin tespiti davasıdır.
Davacı taraf kadastro tutanağında çekişmeli taşınmaza uygulanan tapu kaydına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Her ne kadar dava konusu taşınmaz su altında kaldığından tapu kaydı yöntemince mahallinde uygulanıp kapsamı ve sınırları belirlenemese de Hazine tarafından taşınmaz su altında kalana kadar tapu kayıt maliklerine yönelik açılmış bir dava bulunmadığına göre dosyada taşınmazın kadastro tespitinden önceki niteliği konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık lehine tespit yapılan gerçek kişilerden tespitten önce paylarını satın aldığını iddia eden davacının bu iddiasının yerinde olup olmadığı ile tapu kayıt miktar fazlası için kadastro tarihinde kadar zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
7. İlgili Hukuk
3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi,
“Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;
A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.
B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.
C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.
D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.
Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu 14. maddesi “ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.” Hükümlerini içermektedir.
8. Değerlendirme
1986 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmaz, 777 parsel numarası ile 45.100.00 metrekare yüz ölçümlü olarak susuz tarla vasfı ve tapu kaydı nedeniyle …ve arkadaşları adına tespit gördükten sonra … ve diğerlerinin tespite itirazı üzerine Silvan Kadastro Mahkemesinin 1996/ 16 Esas sayılı dava dosyasında davalı hale geldiği, yöredeki itirazlı parsellerin hepsinin aynı dosyada yargılaması yapılırken dava konusu taşınmazın tefrik edilerek Silvan Kadastro Mahkemesinin 2002/71 Esas numarasını aldığı, davacı …’in, Kadastro mahkemesindeki dosyaya asli müdahil olarak katıldığı,yargılama sırasında davacı, davalı ve müdahil davacı avukatlarının bir sulh protokolü hazırladıklarını, bu protokole göre tespite dayanak tapu kayıtlarında malik olarak görünen … ve … Bey mirasçıları arasında yapılan fiili taksim, harici satış ve zilyetlik nedeniyle dava konusu taşınmazın davacıya isabet ettiği, Silvan Kadastro Mahkemesindeki keşfin taşınmaz su altında kaldıktan sonra yapıldığı, mahallinde tek bilirkişi dinlendiği, bu yerel bilirkişinin “ feragat tutanağında geçen fiili taksimat, satış ve zilyetlikle ilgili bilgilerin doğru olduğunu, … ve … mirasçıları arasında kadastrodan yaklaşık 24 yıl önce arazilerin harici satış ve fiili taksimat yapıldığını, dava konusu taşınmazın davacıya kaldığını” beyan ettiği, Sailvan Kadastro Mahkemesinin 29/11/2002 tarihli ve 2002/71 Esas – 2002/108 Karar sayılı kararı ile dava konusu parselin Batman Barajı suyu altında kalması nedeniyle; müdahil …’in davasının esastan reddine, bu müdahil dışındaki davacılar ve müdahillerin davasının feragat nedeniyle reddine 777 nolu parselin tespit dışı bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin 06/10/2003 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu 777 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında, 769, 770, 771, 772, 773, 774, 775, 776, 777 ve 778 parsel sayılı taşınmazların evvelce tek parça halinde iken 30.03.1967 tarih 12 no.lu tapu kaydı ve geldilerine dayanılarak tapu kayıt malikleri ile mirasçıları tarafından fiili hisselere ayrıldığı, bir kısım mirasçılar tarafından pay satışı yapıldığı açıklanarak 20.12.1986 tarihinde …ve arkadaşları adına tespit edilmiştir.
Kadastro Mahkemesinde yargılama devam ederken dosyanın tarafları arasında 08/11/2002 tarihli sulh sözleşmesi düzenlediği ve bu sulh sözleşmesinin 6. maddesine göre dava konusu 777 parsel sayılı taşınmazın …’e isabet ettiği, bu taşınmaz hakkında hak sahibi olduğunu iddia eden diğer davacı, müdahil ve davalı tarafın bu parseldeki haklarından feragat ettiği belirtilmiştir.
Mahkemece yapılan keşifte dinlenen davacı tanığı ve mahalli bilirkişiler; taşınmazın Batman Barajı suları altında kalmadan önce tapu maliki …oğlu … ve … Beyin mirasçıları tarafından kadastro girmeden tahminen 30 -40 yıl önce harici taksim ve satış yoluyla davacıya bırakıldığını, baraj gölü suyu altında kalıncaya kadar davacı tarafından madrap arkından gelen su ve dereden çekilen ark aracılığı ile sulanarak tütün ekimi yapıldığını beyan etmişlerdir.
Dosyadaki Fen bilirkişi raporunda; dayanak 30.03.1967 tarihli ve 12 no.lu tapu kaydının miktarının 268.252.00 m2 olup 769, 770, 771, 772, 773, 774, 775, 776, 777 ve 778 nolu parsellere revizyon gördüğü ve tapu kaydının kadastro sırasında başka parsellere uygulanmadığı, revizyon gören parsellerin toplam alanının 414.474.00 m2 olması nedeniyle miktar fazlasının olduğu, yapılan oranlama neticesinde 774 parselde miktar fazlasının 15.911.00 m2 olduğu hesaplanıp bu miktar fazlasının taşınmazın yüz ölçümü olan 45.100.00 m2 düşüldükten sonra kalan 29.189.00 m2 üzerinden mülkiyet tespiti yapılabileceği belirtilmiştir.
Dosyadaki Ziraat bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın su altında kalması nedeniyle komşu parsel taşınmazlar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre, taşınmazın ekonomik kültürel tarıma elverişli, 1. sınıf Sulu Tarım Arazisi vasfında olduğu ve uzun yıllar tarım arazisi olarak kullanıldığı belirtilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamı doğrultusunda karar verilmeyip bozma ilamı hatalı yorumlanmıştır. Kadastro tutanakları ve tapu kayıtlarına göre dayanak tespite esas tapu kaydı 769, 770, 771, 772, 773, 774, 75, 776, 777 ve 778 nolu parsellere kadastro sırasında uygulanıp revizyon gördüğünden, artık bu tapunun revizyon gördüğü parseller hakkında yargılama yapılıp hükmen tapunun bu parsellere ait olmadığı şeklinde bir karar verilmediği sürece kural olarak tapunun revizyon gördüğü bu parsellere ait olduğunun kabulü gerekir.
Dava konusu taşınmaza uygulanan K.evvel 335 tarihli 28 no.lu kök tapu kaydı, yüz ölçümü 268.252.00 metrekare olup vasfı susuz tarla sınırları: şarken; kızlar çayı garben; tahtik harkı şimalen; kızlara giden tarikiam diye okumaktadır. Ancak, kadastro tutanağında kızlar çayı ile taşınmaz arasında taşlık arazi diye adlandırılan bir bölümün bulunduğunun belirtilmesi ve taşınmaz artık su altında kaldığından tapunun varsa harita, plan ve krokisi ile sınırlarının keşif yapılıp mahallinde teknik bilirkişi, yerel bilirkişi ve tanık yardımı ile uygulanma imkanı bulunmadığından tapu kaydının gayri sabit sınırlı olduğunun kabulü ile tapu kaydına miktarı itibarı ile değer verileceği kuşkusuzdur.
Tapulu taşınmazlarda; dayanak tapu kayıtları tüm tedavülleri ile getirtilip öncelikle başka parsellere revizyon görüp görmediğinin, hükmen başka taşınmaza uygulanıp uygulanmadığının belirlenmesi daha sonra revizyon görmüş ise revizyon gördüğü parsellerin yüz ölçümleri dikkate alınrak bir hesap yapılması, hükmen uygulandığı bir taşınmaz var ise bu miktarın tapu kayıt miktarından düşülerek yüz ölçüm hesabı yapılması gerekmektedir. Uyapta yapılan sorgulamada kadastro sırasında dava konusu taşınmaz ile aynı tapu kaydı uygulanan 769 no.lu parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan mülkiyetin tespiti davasında kabul kararı verilip, bu kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesince Onandığı görülmüştür.
Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında; uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin olmasına göre delillerin taşınmazın başında görülerek toplanması ve değerlendirilmesi gerektiği ancak, su altında kalmadan önceki evrede toplanan delillere göre davanın sonuçlandırılmasının mümkün olduğu, görülmekte olan davada taşınmaz su altında kalmadan önce toplanmış herhangi bir delil veya inceleme bulunmadığından su altında kalmasından sonra toplanan delillere göre davanın kanıtlandığı sonucuna varılamayacağı, tespitin tapu kaydına dayalı olarak yapılması nedeniyle dava konusu taşınmazın öncesinin tapulu bir yer olduğunun kabulü gerektiği belirtilmiş ise de dava konusu taşınmazın öncesinin tapulu bir yer olduğuna ilişkin tespitte haklı olunmasına rağmen taşınmazın su altında kalmadan önce toplanmış herhangi bir delil veya inceleme bulunmadığı, su altında kalmasından sonra toplanan delillere göre de davanın kanıtlandığı sonucuna varılamayacağına ilişkin tespitinde haklı olmadığı zira bir arazinin niteliğini, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde, hava fotoğraflarından yararlanılması gerektiği düşünülmemiştir. Çekişmeli taşınmazın kamulaştırma alanı içerisinde kaldığı belirtilmesine rağmen DSİ Bölge Müdürlüğü’nden kamulaştırmayla ilgili tüm belge, kroki, fotoğraf ve haritalar istenmemiş, tespit bilirkişi beyanlarına başvurulmamış, tapu kayıt miktarı fazlası için, kadastro tespit tarihine kadar davacı taraf yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmadan yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir. Böylesine eksik ve yetersiz bir incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; öncelikle, tespite esas kök K. evvel 335 tarihli 28 sıra numaralı tapu kaydının tesisinden itibaren tüm paylara ilişkin tedavül kayıtları birbirini takip eder şekilde ve varsa haritalarıyla birlikte mahalli Tapu Müdürlüğünden veya Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndan sorulup getirtilmeli, kadastro sırasında revizyon görmüş iseler revizyon gördükleri taşınmazlara ait kadastro tespit tutanaklarının onaylı suretleri ve varsa tespite dayanak kayıtları ile kesinleşmiş ise tapu kayıtları getirtilmeli şayet dosyada tapu kayıt miktarından fazla zilyetlikten istenilen yer var ise o zaman Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek, taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar, hava fotoğrafları kullanılarak üretilmiş memleket haritaları ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları ilgili kurumlardan getirtilerek dosyasına konulmalı, DSİ Bölge Müdürlüğünden, baraj için hangi tarihte su tutulmaya başlandığı, nizalı yerin hangi tarihte sular altında kaldığı, bu yer ile ilgili olarak taşınmazın baraj gölü suları altında kalmadan önce film ve fotoğraflarının çekilip çekilmediği sorulmalı ve kamulaştırmaya ilişkin tüm belge ve fotoğraflar ile kamulaştırma haritasının onaylı bir örneği dosya arasına konulmalı, bundan sonra çekişmeli taşınmazın işaretlendiği ve komşu taşınmazların açıkça gösterildiği kadastro paftası üzerinden taşınmazın bulunduğu yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve aynı yönteme göre belirlenecek taraf tanıkları, 3 kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi ve fen bilirkişisi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı; yapılacak keşif sırasında mahalli bilirkişiler, tespit bilirkişiler ve taraf tanıklarından pafta üzerinden nizalı taşınmazın mevkii, sınırları, sınır komşuları, geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazın öncesinin imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, muhtaç yerlerden ise imar ve ihyanın ne zaman başlayıp tamamlandığı ve tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde belirtilen sürenin geçip geçmediği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, dinlenen bilirkişi ve tanık beyanlarında çelişki doğduğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeye çalışılmalı; fen bilirkişisinden tapunun revizyon gördüğü taşınmazlar ile hükmen tapunun uygulandığı taşınmazların yüz ölçümleri dikkate alınarak davacıların tapu kaydı nedeni ile ne kadar yer alabileceği, tapu kayıt miktarı dışında kalan kısım olup olmadığı, kayıt miktar fazlası yer var ise yapılan belgesiz araştırmasına göre yasada aranan miktarın aşılıp aşılmayacağının hesaplanması istenilmeli, tapu kayıt miktar fazlası kısım hakkında Jeodezi ve Fotoğrametri uzmanı bilirkişi kurulundan, yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi suretiyle, taşınmazın kadastro tutanağındaki sınırlarına ve krokisine itibar edilerek sınırları ve niteliğini, taşınmazın öncesinin ne olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup olmadığını, böyle yerlerden olması halinde imar-ihyaya konu edilip edilmediğini, edilmiş ise imar-ihya hangi tarihte tamamlandığını, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini açıklayan rapor düzenlemesi istenilmeli; sunulan raporda çekişmeli taşınmazın memleket haritası ve uydu fotoğrafları üzerindeki konumu gösterilmeli, dava konusu taşınmazın kadastro paftasının ölçekleri ile kamulaştırma haritası ölçeği eşitlenerek çakıştırılmak suretiyle kapsam tayini yapılmalı, bu hususta denetime elverişli ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılı rapor tanzim edilmesi istenilmeli; fen bilirkişisinden keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli rapor alınmalı; mahalli bilirkişi ve tanık beyanları teknik raporlar ve komşu parsel tutanakları ve dayanak kayıtları ile denetlenmeli, aynı tapu kaydına dayanılarak açılan 769 parsel sayılı taşınmaza ilişkin dava dosyası da getirtilerek değerlendirilmeli,
Bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, davacının tapu kaydı nedeniyle alabileceği miktar ile tapu kaydı miktar fazlası kısım var ise zilyetlikten alabileceği miktar saptanmalı, zilyetlikten hüküm kurulabilmesi için,çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde, DSİ nin baraj yapımına başladığı tarih yani taşınmaza fiilen el atılan tarihe kadar 3402 sayılı Yasa’nın 14 ve 17. maddesinde öngörülen koşulların davacı taraf yararına gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
V. SONUÇ
Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücreti temyiz edilenden alınmasına, davacı tarafından yatırılan peşin harcın iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.