YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9215
KARAR NO : 2023/3699
KARAR TARİHİ : 22.06.2023
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı vekili, … ili, … ilçesi, … köyü, 117 ada 50 parsel sayılı taşınmazın, birleştirilen davada davacı vekili, 39 parsel sayılı taşınmazın 09.11.1939 tarihli ve 30 sıra sayılı tapu kaydı sebebiyle kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit edilmesi gerekirken tarla vasfı ile davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescilini, taşınmazın mera olduğunun tespiti halinde mera olarak özel siciline kaydına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalılar, cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı Hazine tarafından dosyaya sunulan eski tarihli dayanak tapu kaydının mevki ve sınırları itibariyle dava konusu taşınmaza uymadığı, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve 3402 sayılı Yasa’nın 16/B maddesinde belirtilen kamu orta mallarından mera vasfını taşımadığı, özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olduğu, halihazırda zilyet olduğu anlaşılan malikler ve cedleri tarafından 30 yılı aşkın süredir çayır vasfıyla kullanıldığı ve zilyetlikleri altında bulundurdukları, davalıların kadastro tespiti sonucunda sahip olduğu mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak hukuki bir sebep bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili, İlk Derece Mahkemesi kararının eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayandığını, taşınmazın tevzi komisyonu çalışmasında parsel numarası verilerek Hazine adına kayıtlanmasına rağmen kadastro tesbiti sırasında tablendikatif listesi ve eski tapu kayıtları dikkate alınmaksızın vatandaşlar adına tesbit yapıldığını, Hazineye ait arazilerde zilyetlikle hak iddia edilmesinin mümkün olmadığını, mahalli bilirkişilerin yaşları dikkate alındığında Toprak Tevzi Komisyonu çalışmalarından geriye doğru iktisap sağlayan süreye ilişkin zilyetliği bilmelerinin mümkün olmadığını, mahalli bilirkişilerinin aynı köyde doğmaları nedeniyle beyanlarının taraflı olma ihtimali dikkate alındığında hükme esas alınmalarının kabul edilemeyeceğini, belirtmelik tutanak tanıklarının sağ olup olmadıklarının araştırılmadığını, mahalli bilirkişilerce taşınmazın muristen kaldığı belirtilmesine rağmen başka mirasçıların bulunup bulunmadığı ve taksimin var olup olmadığının araştırılmadığını, Kadastro Kanununun 14. ve 46. maddeleri uyarınca mülk edinme koşullarının yeterince araştırılmadığını, aynı çalışma alanında kayıt ve belgesizden başkaca mal tespit edilip edilmediğinin araştırılmadığını, bilirkişi raporuna fotoğraf eklenmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, meradan açma olup olmadığının araştırılmadığını, hava fotoğraflarının usulüne uygun şekilde incelenmediğini, taşınmazın eğiminin yüksek olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile müvekkili idare lehine hüküm kurulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu tutanağının 15.01.2007 tarihinde kesinleştiği, tespitin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı 21.08.2017 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde ön görülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu gerekçesiyle, tapu kaydına ilişkin talebin dinlenme olanağı bulunmadığı, davacının mera iddiasına yönelik istinaf istemine gelince; çekişmeli taşınmazın mera sayılan yerlerden olmadığı, tarla vasıflı taşınmazlardan olduğu, komşu parsellerin aynı nitelikte olduğu, mera, yaylak ve kışlak çalışmasının bulunmadığı, usulünce yapılan mera araştırmasında kadim mera niteliğinde olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi şöyledir:
“Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde; A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur. B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır. C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.”
12/3 maddesi şöyledir:
“Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz”
3. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi şöyledir:
“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”,
4721 sayılı TMK’nın 6. maddesi şöyledir:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 … maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup asıl ve birleştirilen davada davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 … maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.