Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/9001 E. 2022/1896 K. 08.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9001
KARAR NO : 2022/1896
KARAR TARİHİ : 08.03.2022

MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL- TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tazminat istekli dava sonunda Çorum 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/03/2021 tarihli, 2017/389 Esas, 2021/66 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın bir kısım davalılar vekili tarafından istinafı üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 08/09/2021 tarihli, 2021/1458 Esas, 2021/1621 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davalı … vekili ile davalılar …, … ve … vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar …… v.d. vekili Avukat …… ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ……, Hazine vekili Avukat …… geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı … vekili Avukat v.d. gelmedi, Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, yıllardır İstanbul’da yaşadığını, ekonomik durumunun çok iyi olduğunu, dava dışı babasına ait olan Çorum’da bulunan arsa niteliğindeki 2481 ada 282 parsel sayılı taşınmaz üzerine, doğup büyüdüğü yerde anne ve kardeşlerinin rahatça yaşaması için, ticari kaygı gözetmeksizin bina yaptığını, binanın yapımını kardeşlerinden yardım almaksızın tek başına üstlendiğini, binada kat irtifakına geçilmesi, anne ve kardeşlerine dairelerin dağıtılması için İstanbul 6. Noterliğinin 02/08/2000 tarihli, 42069 sayılı vekaletnamesi ile kardeşi olan davalı …’i vekil tayin ettiğini, vekilin vekalet görevi kötüye kullanılarak 2481 ada 282 parseldeki 18, 19, 22 ve 23 numaralı bağımsız bölümlerini diğer davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların kötüniyetli olduklarını, alım güçleri bulunmadığı gibi satış bedellerinin de ödenmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa bedele karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
1. Davalı Maliye Hazinesi ve Tapu Müdürlüğü vekili, tapu idaresinin, usulüne uygun düzenlenmiş vekaletname uyarınca satış işlemini gerçekleştirdiğini, Hazine’ye atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı …, taşınmazların davacının bilgisi dahilinde şekil şartlarına uyularak temlik edildiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
3. Diğer davalılar, taşınmazları bedelini vekile ödeyerek iyiniyetli olarak satın aldıklarını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Çorum 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/03/2021 tarihli, 2017/389 Esas, 2021/66 Karar sayılı kararı ile; davalılar Tapu Müdürlüğü ve Maliye Hazinesine atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle aleyhlerine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine; vekil olan davalı …’in vekalet görevini kötüye kullandığı, vekil ile birlikte hareket ederek davacıyı zararlandıran diğer davalılar …, …, …, … ve … Özkesedağ’ın iyiniyet savunmalarına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulü ile tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ile davalılar …, … ve … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davalı … vekili; vekaletnamenin yasal geçerlilik şartlarını taşıdığı konusunda tartışma olmadığını, satışın geçerli ve azil olmayan vekaletnameye dayalı olarak yapıldığını, mahkemenin eksik inceleme ve araştırma yaptığını, satış öncesi emlak değeri belediyeden sorularak, harç tutarı bu değer üzerinden tahakkuk ve tahsil edilerek taşınmazın satış işleminin yapıldığını, taşınmazların belediye emlak değerinin araştırılmadığını, emsal satışların tapu müdürlüğünden istenmediğini, kaldı ki bedeller arasındaki farkın vekil ile tapuda işlem yapan 3. kişilerin kötü niyetli olduğunu ve vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini göstermeyeceğini, dosyaya sunulan belgelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespiti için … AŞ. ye müzekkere yazılarak araştırılmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını, dosyada davacının iddiasından başka davalı … ve diğer davalıların kötü niyetli olarak hareket ederek davacıyı zararlandırdığına ilişkin hiçbir delil olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2.2. Davalılar …, … ve … vekili; davalıların iyiniyetli olarak dava konusu taşınmazları piyasa değerinde satın aldıklarını, diğer davalılar ile hiç bir bağlantı veya irtibat içerisinde olmadıkları gibi bu kişiler ile herhangi bir şekilde akrabalık, ortaklık veya yakınlık v.b ilişkilerinin de bulunmadığını, dinlenen tanık beyanları ile bunun aksinin kanıtlanamadığını, davacı tanıklarının beyanlarının yalnızca vekil ile vekil eden arasındaki iç ilişkiye yönelik olduğunu, taşınmazların satış bedeli ile keşfen saptanan değerlerin uyumlu olduğunu, dava konusu taşınmaz paylarının gerçek satış bedelinin tespitine ilişkin yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığını, gerçek satış bedelinin tespitine ilişkin belgelerin toplanmadığını, Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, satış bedelinin tespiti ve bu bedelin ödenip ödenmediği hususunda davalı …’in savunmalarının değerlendirilmediğini, isticvap edilmediğini, ispat yükü davacıda olmasına rağmen davalılara yüklendiğini, aynı akitle vekilin kendisine ait dükkanlarını da davalılara bizzat satmış olması nedeni ile zeminde bitişik bağımsız bölümlerin bir zincir marketin halihazırda kiracı olmasının, davalılarca bu taşınmazların yatırım amaçlı olarak satın alındığının apaçık kanıtı olduğunu, tanık deliline dayanılmış olmasına rağmen tanık listelerini sunabilmeleri için açıkça belirtmek suretiyle süre verilmediğini, davalı …’nin de taşınmazı tapu siciline güvenerek, bedelini ödeyerek, iyiniyetli olarak yatırım amaçlı satın aldığını, kolluk araştırma tutanağını değerlendirmediğini, satış bedelinin ödendiğinin ispatı için sunulan banka dekontlarının yeterince incelenmediğini, davalıların sosyal ekonomik durumları üzerinde durulmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç:
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 08/09/2021 tarihli, 2021/1458 Esas, 2021/1621 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ile davalılar …, … ve … vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri:
Davalılar vekilleri, istinaf dilekçelerindeki itiraz nedenlerini yineleyerek hükmün bozulmasını talep etmişlerdir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk:
3.2.1. Hemen belirtmek gerekir ki, iddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır.
3.2.2. Öte yandan, tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup …nın 240/2. maddesinde; ”Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar…” hükmüne yer verilmiş olup, “Tarafa verilen kesin sürenin, tanık göstermek için verildiği kararda açıkça belirtilmelidir. Tanık göstermeden (tanık listesi verilmesinden) söz edilmeden ‘delillerin gösterilmesi için kesin süre verilmesine’ biçiminde genel bir ifade ile verilen kesin süre içinde tanık göstermeyen tarafın, tanık gösterme hakkı düşmez.” (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul, Beta Basım Aş., 6.Baskı, 2001, III.Cilt, s 2582 ve 2583)
3.2.3. Diğer yandan, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK.nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının 02/08/2000 tarihinde babaları … …’den intikal eden 2481 ada 282 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakı-kat mülkiyeti tesisi, bağımsız bölümlerin tamamının ya da bir kısmının dilediği bedelle ve şartlarla satışı için kardeşi olan davalı …’i vekil tayin ettiği, 25/08/2000 tarihli kat irtifakı işlemi ile taşınmazdaki 13 parça bağımsız bölümün davacı adına, 2 parça bağımsız bölümün davalı … adına, diğer bağımsız bölümlerin ise diğer dava dışı mirasçılar adına tescil edildiği, davalı vekilin 18/09/2015 tarihinde, taşınmazdaki davacıya ait 18, 19, 22 ve 23 nolu bağımsız bölümleri ve kendisine ait dava dışı 20 ve 21 nolu bağımsız bölümleri eşit paylarla (1/4’er) davalılar Selahattin, Selim, … ve …’a satış suretiyle temlik ettiği, davalılar … ve …’ın taşınmazlardaki temlik aldıkları paylarını 12/11/2015 tarihinde diğer davalı …’ye devrettikleri anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, taraflar tanık deliline dayanmış olmalarına rağmen mahkemece yalnız davacı tanıkları ile davalı …’in bildirdiği tanıklardan … dinlenerek sonuca gidilmiştir. Mahkemece ön inceleme duruşmasında, delil bildirimi için …nın 140/5. maddesi uyarınca verilen kesin süreye ilişkin ihtaratın içeriğinde “tanık listesi” yer almadığından, davalı tarafa tanık isimlerini bildirmek üzere usulünce verilmiş bir kesin sürenin varlığından bahsedilmesi mümkün değildir.
3.3.3. Hâl böyle olunca; davalılara tanık isimlerini bildirmeleri için süre verilmesi, bildirilmesi halinde tanıkların HMK’nın 243. maddesinde gösterilen şekilde dinlenilmesi, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek vekille davalıların iş birliği içerisinde hareket edip etmediklerinin araştırılması, varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ
Davalılar …, …, … ve … vekillerinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Çorum 4. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.815,00TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın temyiz eden davalılara geri verilmesine, 08/03/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.