Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/8916 E. 2023/1340 K. 08.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8916
KARAR NO : 2023/1340
KARAR TARİHİ : 08.03.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 47625 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 5 no.lu bağımsız bölümü düşük bedelle ve satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, 03.04.2014 tarihinde ihtar göndermesine rağmen davalının ihtara sessiz kaldığını, gerçekte 330.000,00 TL değerindeki taşınmazın 15.000,00 TL’ye devredilmiş olması nedeniyle edimler arasında aşırı nispetsizlik söz konusu olduğunu, aleyhine değişik icra dairelerinde 62 adet icra takibi bulunmakta iken zor durumundan faydalanılarak devrin sağlandığını, temlik sırasında meblağı yüksek olan 15 adet haczin mevcudiyetinin kendisinin zor durumda olduğunu gösterdiğini ileri sürerek, gabin nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde satış bedeli ile gerçek değer arasındaki farkın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, dava konusu taşınmazı üzerindeki takyidatları ile satın alıp, tüm takyidatların kaldırılmasını sağladığını, eldeki davanın kötü niyetle açıldığını, taşınmazın devrinden önce davacıdan araç satın alıp davacıya ait bir kısım kredi borçlarını kapattığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
… Batı 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.09.2018 tarihli ve 2016/108 Esas, 2018/385 Karar sayılı kararı ile çekişme konusu taşınmazın davalıya 03.04.2014 tarihinde temlik edildiği, davacının TBK’nın 28. maddesine göre 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davayı açmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Kaldırma Kararı
… Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 26.09.2019 tarihli ve 2019/481 E. 2019/1015 K. sayılı kararıyla; davacının maliki olduğu çekişme konusu taşınmazı davalıya temlikinin gabin sonucu gerçekleştiği iddiası ile eldeki davayı açtığı, taşınmazın temlikinin 03.04.2014 tarihinde gerçekleştiği, davacının zor durumda kalmasından faydalanılarak devrin gerçekleştiği iddiasında bulunduğu ve taşınmazın tapu kaydında satış tarihi itibariyle haciz şerhlerinin mevcut olduğu, davalının savunması gözetildiğinde haciz şerhlerinin davalı tarafından mevcudiyetinin kabul edildiği ve kendisi tarafından süreç içinde kaldırıldığının savunulduğu, başka bir deyişle 01.04.2016 tarihinde açılan dava tarihi itibariyle davacının zor durumda kalma halinin devam ettiği, Mahkemece TBK’nın 28. maddesi hükmü uyarınca davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı kabul edilerek, işin esasına girilmek suretiyle taraf delillerinin eksiksiz toplanması, çekişme konusu taşınmazın dava tarihi değerinin belirlenmesi, Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca harç ikmalinin dava tarihi değeri esas alınmak suretiyle sağlanması ile hasıl olacak sonuç çerçevesinde esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken hangi tarihin esas alındığı belirtilmeksizin muğlak ifadeler kullanılarak ön inceleme duruşmasında hak düşürücü süre itirazı reddedildiği halde bundan 2 yıl sonra davanın hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş olmasına rağmen davalı yararına maktu vekalet ücreti yerine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine aykırı olarak nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının da isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf itirazlarının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi uyarınca kabulü ile, Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
… Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.07.2020 tarihli ve 2019/399 Esas, 2020/164 Karar sayılı kararı ile edimler arasında aşırı orantısızlık bulunduğu, davacının darda kalma halinin söz konusu olduğu, davalının ise bu durumdan faydalanarak sömürmek kastını taşıdığı,davalının ödemeye ilişkin sunduğu dekontta ödemenin ne için yapıldığının yazılı olmadığı, icra takiplerindeki borçların alacaklı vekillerinin sunduğu belgeler ve 27/03/2018 tarihli ek raporda sunulan tablo kapsamı ile davacı tarafından ödemesinin yapıldığı, gabinin objektif ve sübjektif unsurlarının somut olayda gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

D. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, Mahkemece davacının zorda kalma halinin devam edip etmediği, etmiyorsa ne zaman ortadan kalktığının tespit edilmediğini, davacının taşınmaz üzerindeki hacizlerin kendisi tarafından kaldırılması savunmasını dava tarihi itibari ile davacının zor durumda olma halinin devam etmesi olarak kabul edilmesinin doğru olmadığını, davacının tacir olup, aynı zamanda inşaat işleriyle uğraşan müteahhit olduğunu, bu nedenle taşınmazın satışı hususunda deneyimsizliğinden söz edilemeyeceğini, dava konusu taşınmazın 03.04.2014 tarihinde davalıya satıldığını,satış gerçekleştirildikten sonra taşınmaz üzerindeki hacizlerin bir kısmının davalı tarafından, bir kısmının da davacı tarafından kaldırıldığını, davalı tanıkları dinlenilmeden hüküm kurulduğunu, davacının kendisinin taşınmazı satış teklifi getirdiğini, taşınmaz davalı tarafından satın alındığında üzerinde 1.228.333.78 TL değerinde haciz olduğunu, davacının taşınmazı 15.000 TL bedelle satmadığını, başkaca ödemeler de aldığını, davalının yapmış olduğu ödemeler ile taşınmaz üzerindeki bir kısım hacizleri kaldırdığını, davalının satıştan sonra davacıya 124.900,00 TL havale yaptığını ve davacının borçlu olduğu … 10.İcra Müdürlüğü’nün 2013/14429 Esas sayılı dosyasına 10.000,00 TL ve 5.980,30 TL, Sincan 4.İcra Müd.2013/3432 E. sayılı dosyasının alacaklısına ise 10.000,00 TL ödeme yapıldığını, taşınmaz üzerindeki icra borçlarının davalının yapmış olduğu ödemeler ile kapatıldığını, edimler arasında aşırı orantısızlık bulunmadığını, davalının, davacıya yaptığı elden ödemeler, alacaklılara yaptığı ödemeler hariç olmak üzere taşınmaz için 165.880,30 TL ödediğini,buna ilişkin dekontların sunulduğunu, ancak bu dekontların dikkate alınmadığını, resmi senette değerin belediye rayiç bedeli üzerinden 15.000,00 TL olarak gösterildiğini, davacının zor durumda olduğunu söyleyebilmek için başlı başına taşınmaz üzerinde hacizlerin varlığının yeterli olmadığını, tacir olan davacı hakkında satış tarihinde konkordato veya iflas kararı bulunmadığını,davalının sömürme kastı ile hareket etmediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

F. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 01.07.2021 tarihli ve 2020/1409 E. 2021/1266 K. sayılı kararıyla; Dairenin gönderme kararı sonrasında yapılan araştırma ve inceleme ile özellikle davacının çekişme konusu 47625 ada 4 parsel sayılı taşınmazda yer alan 5 no.lu meskeni 03/04/2014 tarihli akit ile satış suretiyle davalıya temlik ettiği, devir tarihi itibariyle akitte 15 adet haciz şerhine yer verildiği, taşınmazın mülkiyet bilgilerini gösteren mevcut çap kaydında 04.04.2016 tarihi itibariyle ipotek şerhinin mevcut olduğu, haciz şerhinin ise bulunmadığı, davacının 22.03.2016 tarihinde davalıya gönderdiği ihtarname ile taşınmazın satış işleminin gabin sonucu olduğunu, sözleşme ile bağlı bulunmadığını, 7 gün içinde taşınmazın iadesini davalıya ihtar ettiği,ihtarnamenin 24.03.2016 tarihinde muhataba tebliğ edildiği, bilirkişilerce dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değerinin 200.000,00 TL, dava tarihindeki değerinin ise 215.000,00 TL olarak saptandığı, davacının icra takiplerine maruz kaldığı ve zor durumda olduğu dönemde değerinden çok düşük bedelle taşınmazın davalıya temlik edildiği, davalının zor durumu bilerek faydalanmak kastıyla taşınmazı davacıdan devraldığı, taşınmazın gerçek bedelinin davacıya ödemesinin yapılmadığı, davacının gabin iddiasının dosya kapsamı ile sabit bulunduğu gözetilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf dilekçesindeki taleplerinin tekrarı ile kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, gabin (aşırı yararlanma) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. Hemen belirtmek gerekir ki, iddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.

Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır.

2. Öte yandan, tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup HMK.nın 240/2. maddesinde; ”Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar…” hükmüne yer verilmiş olup, “Tarafa verilen kesin sürenin, tanık göstermek için verildiği kararda açıkça belirtilmelidir. Tanık göstermeden (tanık listesi verilmesinden) söz edilmeden ‘delillerin gösterilmesi için kesin süre verilmesine’ biçiminde genel bir ifade ile verilen kesin süre içinde tanık göstermeyen tarafın, tanık gösterme hakkı düşmez.” (Prof. Dr. …, Hukuk Muhakemeleri Usulü, …, Beta Basım Aş., 6.Baskı, 2001, III.Cilt, s 2582 ve 2583)

3.Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 21) maddesi ile aynen; “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

3. Değerlendirme
1.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı …’in maliki olduğu 47625 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki (5) no.lu çatı arası mesken niteliğindeki bağımsız bölümü, üzerinde haciz şerhleri ile birlikte 3.04.2014 tarihli 11109 yevmiye no.lu akitle 15.000,00 TL bedelle satış suretiyle davalı …’a temlik ettiği, davacı tarafça, … 56.Noterliğinin 22.03.2016 tarih 5019 yevmiye no.lu ihtarnamesi ile dava konusu bağımsız bölümün satışına ilişkin sözleşme ile bağlı olmadığını, ayrıca davacıya ait… plakalı aracın satışına ilişkin yapılan sözleşme ile bağlı bulunduğunu bildirerek, 7 gün içinde dava konusu taşınmazın iadesini talep ettiği, ihtarnamenin 24/03/2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği,… İnşaat Tekstil Turizm Otomotiv Gıda Mad.Tic.ve San.Ltd.Şti hesabından 29.04.2014 tarihinde davacı hesabına 124.900,00 TL havale edildiği, davalının gönderilen bu havalenin taşınmaz satış bedeli olduğu iddiasında bulunduğu, davacı tarafın ise bu bedelin davalıya devrettiği… plaka sayılı araç satış bedeli olduğunu iddia ettiği anlaşılmaktadır.
2.Somut olayda, taraflar delil listelerinde tanık deliline dayanmış, ancak Mahkemece taraflara tanık listesi vermek üzere süre verilmemiş, davacı hesabına gönderilen 124.900 TL bedel yönünden yeterli araştırma yapılmadan sonuca gidilmiştir.
3.Hâl böyle olunca; taraflara tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadları ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi sunmaları için süre verilmesi, tanık bildirildiği takdirde dinlenilmesi, davacı tarafça 29.04.2014 tarihinde hesabına gönderilen 124.900,00 TL’nin davalıya sattığı araç bedeli olduğu iddiasında bulunulduğundan, davacı tarafından davalıya devredilen bir araç olup olmadığının Mahkemece açıklığa kavuşturulması, toplanan ve toplanacak delillerle birlikte gabinin objektif ve subjektif unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.