YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8491
KARAR NO : 2023/3264
KARAR TARİHİ : 14.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava dışı … ve … ile aralarında yaptıkları 20/08/2013 tarihli taşınmaz kati sözleşmesi ile …köyü … mevkiinde doğusu … ve …, batısı … ve uzeyi … ve ….güneyi yol ile çevrili olan takriben 3.000 m2 lik bağı dava dışı … ve …’dan 25.000 TL’ye satın aldığını, almış olduğu yerin 1.400 m2 sini 02/07/2014 tarihinde dava dışı Davut …. 20.000 TL bedelle sattığını, yapılan satış sonrasında malik sıfatı ile zilyetliğinde yaklaşık olarak 600 m2 yer kaldığını, taşınmazı satın aldığı kişilerin zilyetlikleri 25 yıldan fazla olup, kendisinin de taşınmaza 1 aydan beri malik sıfatı ile zilyet bulunduğunu, taşınmaz üzerinde 20 yıllık ağaçlar bulunup, taşınmazda yaklaşık olarak 30 yıldan beri bağcılık yapıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı … vekilleri katıldıkları duruşmada davanın reddini savunmuşlar, davalı … vekili bozma sonrası 25/02/2021 tarihli duruşmadaki beyanında; davanın reddi ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.05.2016 tarihli 2014/425 E -2016/244 K sayılı kararıyla; davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 19.03.2015 tarihli rapor ve eki haritada (A) harfi ile gösterilen 643,88 metrekare yüz ölçümündeki bölümünün davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarihli ve 2016/13645 E -2019/8507 K sayılı kararı ile; “…Mahkemece, çekişmeli taşınmazın hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen bölümünde davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava konusu bölüm kadastro sırasında çalılık olarak tespit harici bırakıldığından, imar-ihyaya muhtaç yerlerdendir. Bu nedenle, dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde imar-ihyanın gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise hangi tarihte gerçekleştiği belirlendikten sonra davacının, bu tarihten dava tarihine kadar 20 yıl süreyle ekonomik amaca uygun zilyet olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Harita mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan raporda; 1948-1985 tarihli hava fotoğrafında çekişmeli taşınmazda tarımsal faaliyetin olmadığı, 1999 tarihli hava fotoğrafında ise taşınmaz üzerinde bağ çubuklarının ve meyve ağaçlarının bulunduğu belirtilmiş, ancak taşınmazda imar-ihyaya ve tarım arazisi olarak kullanıma ne zaman başlanıldığı açıklanmamıştır. Ziraatçı bilirkişi tarafından hazırlanan raporda ise, taşınmaz üzerinde sadece 2-3 yaşlarında muhtelif sayı ve çeşit ağaçların bulunduğu belirtilmiştir. Buna göre, ziraatçı bilirkişi raporundan ve dosyadaki fotoğraflardan, dava konusu taşınmazın imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmediği ve taşınmaz üzerinde iktisaba elverişli ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu taşınmaz bölümünde davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava tarihi dikkate alındığında, tüm dosya kapsamı itibariyle 4721 sayılı TMK.’nın 713. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddeleri dahilinde tescil için gerekli olan olağanüstü zamaşımı süresince nizasız ve fasılasız olarak taşınmazın imar ve ihya edilerek kullanılması şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmakla ve bozma öncesi tüm aşamalarda Hazine tarafından tescil talebinde bulunulmadığı da dikkate alınarak sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde, bozma sonrası bilirkişi raporundaki çelişkili hususların giderilmesi yönünde hiçbir adım atılmadan, aynı bilirkişi raporları hükme esas alınarak bu sefer davanın reddine karar verildiğini, dava konusu taşınmaz üzerinde taşınmazın müvekkili adına tescili hususunda tüm şartların sağlandığı hususunun bilirkişi raporları ile tespit edildiğini, yine keşif sırasında dinlenen tanık beyanları ile de söz konusu hususun sabit hale geldiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, bozma kararına istinaden Mahkemece davanın reddedildiğini, ancak buna rağmen TMK.nın 713 /6. maddesi uyarınca dava konusu taşınmaz yönünden tescil taleplerinin hukuka aykırı bir şekilde kabul edilmediğini, kararın bu yönüyle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesinde, ″Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.″,
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde, ″Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.″
3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.” hükümleri düzenlenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla ve özellikle dava konusu edilen taşınmazın imar-ihyasının tamamlanmadığı, bu nedenle tescile tabi yerlerden olmadığı göz önüne alındığında davalı Hazinenin tescil talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gözetilerek, davacı ve davalı Hazine vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ve davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
492 sayılı Harçlar Kanununun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince davalı Hazine’den harç alınmasına yer olmadığına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.