Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/8440 E. 2023/1147 K. 28.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8440
KARAR NO : 2023/1147
KARAR TARİHİ : 28.02.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istekli davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı … …’un 13 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümü davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın akli melekelerini kullanma yetisinden uzak olduğu gibi kandırılmaya da müsait olduğunu, okuma yazma bilmediğini, davalının mirasbırakanın dini duygularını istismar ederek temlikin gerçekleşmesini sağladığını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün olmaması halinde tenkise karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı, işlemin gerçek satış olduğunu ve satış bedelini ödediğini, işlem sırasında davacının da mirasbırakanın yanında bulunduğunu, mirasbırakanın akıl sağlının yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 19.04.2016 tarihli ve 2009/6 Esas, 2016/192 Karar sayılı kararıyla, mirasbırakan …’nin işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz bulunduğunun Adli Tıp Kurumu raporuyla belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2019 tarihli ve 2016/13039 Esas, 2019/5647 Karar sayılı kararıyla; “…Mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetinin bulunduğu Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 28.05.2010 tarihli ve 2010/ 24749- 1440 karar sayılı raporuyla belirlendiğinden, mahkemece ehliyetsizlik nedenine dayalı talebinin reddedilmiş olmasında isabetsizlik yoktur. Ancak, davada ehliyetsizlik yanında muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanılmıştır.
…Somut olaya gelince; mahkemece muris muvazaasına dayalı iptal-tescil, olmadığı takdirde tenkis istemi yönünden yukarıdaki ilkeler uyarınca bir araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, daha önce dinlenen tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca yeniden dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak delillerle birlikte mirasbırakanın davacı ve davalı ile beşeri ilişkileri belirlenerek, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının, tanıklarının 85-87 yaşlarında olması itibariyle dinlenemeyeceğini bildiridiği ve 2. tanık listesi sunduğu ancak davalının 2. tanık listesine muvafakat etmediği, dinlenen tanıkların beyanlarına göre mirasbırakanın satış iradesinin başka kişilerce de bilindiği, amacının satış bedelini hayır için bağışlamak olduğu, taşınmazı davalıya bağışlamak ya da davacıdan mal kaçırmak amaçlı hareket etmediği ve davacıya da geride malvarlığı bıraktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma kararında belirtilen şekilde inceleme yapılmadığını, yeni delil kapsamında değerlendirilmesi gereken tanıkların Mahkemece dinlenmediğini, önceden dinlenen tanıkların aradan geçen sürede yaşlandıklarını ve sağlık durumları nedeniyle yeniden Mahkeme huzurunda dinlenmelerinin mümkün olmadığını, bozma kararına göre yeni delil bildirme hakları olduğunu, daha sonra sundukları ikinci tanık listesindeki tanıklar dinlenmeden karar verildiğini, davalı tanıklarının ifadelerinin doğru olmadığını, Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/715 Esas sayılı dosyasında açılan davanın kabul edildiğini ve kesinleştiğini, davalı tanığı …’ın beyanında geçen 5 adet taşınmazın anılan dosyaya konu taşınmazlar olduğunu, mirasbırakanın 5 parça taşınmazını bu davada davalı vakfa temlik ettiğini, eldeki davanın davalısının ise bu vakfın hocası olduğunu, dava konusu taşınmazı alabilecek ekonomik gücü olmadığını, davalının maddi durumunun ve dava konusu taşınmazın satılığa çıkarılıp çıkarılmadığının araştırılmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 15 nci maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz. Diğer taraftan, ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK’nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

2. Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras … çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, … ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27 nci maddesinde: “(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”,

4. HMK’nın 240/2 nci maddesinde “ Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez.”

5. HMK’nın 259 ncu maddesinde ise, “(1) Tanıklar davaya bakan mahkemede dinlenir.(2) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekliyse, tanığın olayın gerçekleştiği veya şeyin bulunduğu yerde dinlenilmesine karar verebilir. (3) Mahkeme, hasta veya engelli olmasından dolayı gelemeyen tanığı bulunduğu yerde dinler. (4) Mahkemenin yargı çevresi dışında bulunan tanığın, bulunduğu yer mahkemesi tarafından dinlenmesine karar verilebilir. İstinabe yolu ile dinlenilmesine karar verilen tanığın, nerede, hangi gün ve saatte dinleneceği hususu, talepleri hâlinde taraflara tebliğ edilir. Bu durumda, tanığın, hangi hususlardan dolayı dinleneceğini hâkim belirler.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

6. HMK’nın 241/1 nci maddesine göre ise, mahkeme gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında … derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilecektir. Ancak, değinilen kanun hükmünün uygulanabilmesi için ismi bildirilen tanıkların hangi konuda tanıklık yapacaklarının belirtilmiş olması gerekmektedir. Bunun aksinin kabulü … yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurur. Öte yandan aynı Kanun’un 196. maddesinde ise, delil gösteren tarafın, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemeyeceği belirtilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Somut olaya gelince; davacı vekili 13.07.2009 havale tarihli dilekçesi ile …, …, …, … … …, … ve …’ı tanık olarak bildirmiş olup, anılan tanıkların bozma öncesi yapılan yargılamada dinlendikleri, yukarıda belirtilen bozma kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere daha önce dinlenen tanıkların davacının muris muvazaası iddiasına yönelik olarak yeniden dinlenilmesi gerektiğinin belirtildiği ve Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verildiği, davacı vekilinin bozma kararından sonra sunduğu dilekçe ile aradan 11 yılı aşkın bir süre geçtiği, tanıkların ikametleri ve sağlık durumlarında değişiklikler olduğunu, davacı …’nin Hollanda’ya yerleştiğini, …, … … … ve …’ün yaşları ve hastalıkları nedeniyle Adliyeye gelerek tanıklık yapmalarının mümkün olmadığını belirterek, yeni tanık bildirmek için süre talep ettiği ve aşamada da …, … ve …’ı tanık olarak bildirdiği, 21.12.2020 tarihli duruşmada davalı vekilinin muvafakat etmediğini bildirmesi sebebiyle davacı tarafın 2. tanık listesinde bildirilen tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesine karar verildiği ve davacı tanığı olarak ilk listede yer alan tanıklar … ve …’ın tanık ifadelerinin alındığı anlaşılmaktadır.

2. Bilindiği üzere, mahkemece bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşur ve bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak zorunluluğu doğar. Ne var ki; Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki, davacı vekili ilk tanık listesindeki bir kısım tanığı yaşları ve ikamet adresleri nedeniyle hazır edemeyeceklerini belirterek yeniden tanık listesi sunmak için süre talep etmiş ve 3 kişilik ikinci bir tanık listesi sunarak ilk tanık listesinde yer almayan bir tanığı da listeye dahil etmiş ve Mahkemece ilk tanık listesinde yer almayan davacı tanığı davalı tarafın muvafakati olmadığından dinlenmemiş olup, ikinci tanık listesinin verilemeyeceğine ilişkin HMK’nın 240/2. maddesinde düzenlenen kesin kuralın kamu düzenine ilişkin olduğu ve istisnasını da tanığın ölmesi durumunun oluşturduğu gözetildiğinde,

Mahkemece ilk tanık listesinde yer almayan …’un dinlenilmesinden vazgeçilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir.

3. Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;
Usul Hukukunda tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural yoktur. Bunun aksinin kabulü, … yargılanma … (TC. Anayasası 36. madde) kapsamında olan iddia ve savunma hakkının (6100 s. HMK’nın 27.) kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğurur. Öte yandan, davacı tarafın ilk tanık listesinde yer alan tanıkların dinlenilmelerinden vazgeçtiğine dair bir beyanı da bulunmamaktadır.

4. Hal böyle olunca, davacı vekilinin 13.07.2009 havale tarihli tanık listesindeki bozma kararından sonra dinlenmeyen tanıkların HMK’nın 243. maddesinde belirtilen usule göre çağırılması, hasta veya engelli olmasından dolayı gelemeyen bir tanığın varlığı halinde bu tanığın bulunduğu yerde, listedeki tanıklardan yurt dışında ikamet eden var ise tanığın istinabe yolu ile dinlenmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken bozma gerekleri yerine getirilmeden yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.