YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8168
KARAR NO : 2022/2574
KARAR TARİHİ : 29.03.2022
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinde verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararının davalı vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyizi üzerine dava dosyası 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa’nın 45. maddesi ile eklenen 6100 sayılı HMK’nın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmekle, duruşma günü olarak saptanan 29/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası … …’ün maliki olduğu 164 ada 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazlarını 07/04/1988 tarihinde davalı oğlu …’a satış göstererek temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacı ile aynı evde ikamet etmekte iken aralarında çıkan huzursuzluk nedeniyle mirasbırakanın maliki olduğu dava dışı 175 ada 7 sayılı parselini 1988 yılında bağış yoluyla davacıya devrettiğini, davacının bu parsel üzerinde ev inşaatına başladığını, evi bitirebilmesi için mirasbırakanın dava konusu taşınmazları kendisine sattığını, satış bedelini davacının alıp, evini tamamladığını, satışın bedel karşılığı yapıldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, temlikin bedel karşılığı yapıldığı, satış bedelinin davacıya ödendiği ve mirasbırakanın davacıya bağışladığı taşınmaz üzerine davacı tarafından satış bedeli ile ev yapıldığı, mal kaçırma amacı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince; temlik sonrası mirasbırakanın dava konusu taşınmazları kullanmaya devam ettiği, mirasbırakanın satma ihtiyacı bulunmadığı, davacıya bağışlanan taşınmaz üzerinde inşa edilen evin temlik tarihinden önce tamamlandığı, davalı savunmasının temelsiz kaldığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacının kanıtlandığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmiş, anılan kararın da davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairece; ” … öncelikle, çekişmeli temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu davacının ispat etmesi gerektiği, davacı tarafın dosya kapsamından iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından ispat yükünü ters çevirmek suretiyle sonuca gidilmesi hatalıdır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bu karardan sonra Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince; önceki kararda direnilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1918 doğumlu mirasbırakan … …’ün 09.01.2000 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu … ile davalı oğlu …’ü bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 164 ada 9 ( 183 m2’lik samanlık ve arsa ) ve 10 ( 430 m2’lik bahçeli ahşap ev ) parsel sayılı taşınmazlarının tamamını 07.04.1988 tarihinde satış suretiyle davalı …’a temlik ettiği kayden sabittir.
Öte yandan, mirasbırakanın ölümü ile geriye tam malik veya paydaş olduğu 16 parça taşınmaz bıraktığı, bu taşınmazların 14.05.2002 tarihinde taraflara miras payları oranında intikal ettiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bu anlamda davacı, temlikin muvazaalı yapıldığını ispat etmelidir.
Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları, çekişmeli temlik ile ilgili bilgilerinin olmadığını belirterek, genel olarak soyut beyanlarda bulunmuşlardır. Davalı tanıkları da temlikin muvazaalı olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamışlar, davalı savunmasını doğrulamışlardır. Ayrıca dosya kapsamında, mirasbırakanın davacı oğlundan mal kaçırmasını gerektirecek somut bir nedenin varlığı ortaya konulamamıştır. Öte yandan mirasbırakanın mal kaçırmak istemesi halinde geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bırakması da hayatın olağan akışına aykırıdır.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalının savunmasını ispat edemediği kabul gerekçelerinden biri yapılmış ise de, öncelikle, çekişmeli temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu davacının ispat etmesi gerektiği, davacı tarafın dosya kapsamından iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından ispat yükünü ters çevirmek suretiyle sonuca gidilmesi hatalıdır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Bu durumda davanın reddi gerektiği yönündeki bozma kararı yerinde olduğu için, bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun’un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesinin 5. Fıkrası uyarınca Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 29/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.