Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/8042 E. 2023/1004 K. 22.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8042
KARAR NO : 2023/1004
KARAR TARİHİ : 22.02.2023

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Körfez 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil – bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin 07.07.2021 tarihli ek kararı ile davacının temyiz talebinin miktardan reddine karar verilmiştir.

Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı, ortak mirasbırakanları … …’ndan intikal eden 448 ada 14 parsel sayılı taşınmazda 1/18 pay sahibi iken, taşınmaz üzerine davalı …’nin bina yapması ve pay devir işlemleri için Hayati’nin eşi olan diğer davalı …’e vekaletname verdiğini, taşınmazdaki payının tamamının vekil olan davalı … tarafından diğer davalı …’ye satış suretiyle temlik edildiğini, davalılar ile arasında, davalıların taşınmaza yapacakları binanın 1. kat 2 no.lu bağımsız bölümünün kendisine verileceğinin şifaen kararlaştırıldığını, ancak devrin gerçekleştirilmediğini, davalıların hileli hareketlerle ve vekaletnamedeki yetkileri kötüye kullanarak taşınmazdaki payının devrini sağladıklarını, kandırıldığını anlayınca 01.09.2015 tarihli ihtarname ile davalı …’ü vekillikten azlettiğini ileri sürerek 448 ada 14 parsel sayılı taşınmaza inşa edilip davalı adına kayıtlı olan 3. kat 4 no.lu, 2. kat 3 no.lu ve 1. kat 2 no.lu bağımsız bölümlerin 1/18’er payının iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde 1. kat 2 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline, bu da mümkün olmadığı takdirde taşınmazdaki tüm bağımsız bölümlerin rayiç değerlerinin hesaplanarak payına (1/18) isabet eden bedelin azilname tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalılar, davacının taşınmazdaki payının bedeli karşılığında devralındığını, davacının da devre ve bedele ilişkin yazılı rızasının bulunduğunu, hile iddiasının gerçeği yansıtmadığını, taşınmaz üzerindeki binanın inşaasında davacının katkısının bulunmadığını, davaya konu edilen daire mülkiyetinin davacıya devredileceğine yönelik davacı ile aralarında herhangi bir bir sözleşme yapılmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazlarda kat irtifakının kuruluş tarihi ile azilname tarihinin yakın oluşu ve davacı beyanları dikkate alındığında, davacı tarafın 01.09.2015 azil tarihi itibariyle iddia ettiği hile olgusunu öğrendiği, bu nedenle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, dinlenen tanık beyanlarının birbirleriyle çelişkili olduğu ancak vekaletnamede adı geçen tarafların ortak kardeşleri olan dava dışı … ve …’ın alınan beyanlarının davalıyı destekler nitelikte olduğu, davacı ile davalı … arasında imzalanan adi yazılı belge de dikkate alındığında tüm dosya kapsamı itibariyle hile olgusunun ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, vekaletnamenin, taşınmazın güçlendirilmesi ve yapımı için verildiğini, mülkiyeti devir amacıyla verilmediğini, davacıdan alınan vekaletname ile dava konusu taşınmazın davalı ve eşi arasında muvazaalı şekilde devredildiğini, yapılan devir işleminin gerçek anlamda satış değil, anlaşmalı bağış işlemi olduğunu, davacıya taşınmaz için bir ödeme yapılmadığını, davacının miras payından ivazlı yada ivazsız feragat sözleşmesinin noterde yapılmak zorunda olduğunu, Mahkemenin irade sakatlığı halindeki davayı incelemesinin ve davayı hak düşürücü süre yönünden reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının hile ile kandırıldığının açık ve sabit olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların ortak mirasbırakanından kalma dava konusu yere yapılan yapıda davacının herhangi bir katkısının olmadığı, yapının davalı …’nin katkılarıyla yapıldığı, bu nedenle ortaklar arasında taşınmazın davalı …’ye devri konusunda anlaşıldığı, bu hususta taraflar arasında adi bir sözleşmenin de imzalandığı, bu sözleşme gereğinin yerine getirilmesi için davacının da, davalı …’e dava konusu vekaletnameyi verdiği, buna göre; davalı …’ün vekalet görevini kötüye kullandığı hususunun ve buna bağlı olarak dava konusu taşınmazın davalı …’ye devredilmesinin muvazaalı olduğu iddiasının ispatlanamadığı anlaşıldığından, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1.b.1. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen ek kararı ile, davacının temyiz talebinin miktardan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına ve ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, İstinaf Mahkemesince dava değeri yönünden kesin karar verilmesinin ve temyiz taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ek kararın kaldırılmasına; istinaf dilekçesinde belirttikleri itiraz nedenleri ile kararın bozulmasına, karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan … sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, “Dava Konusunun Devri” başlıklı 125. maddesinin ilgili bölümü şöyledir; “ (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir: a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur. b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.”

3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan … … 448 ada 14 parsel sayılı taşınmazda 1/3 pay sahibi iken, ölümüyle mirasçıları olan davacı, davalı … ile dava dışı …, … ve …’ün taşınmazda intikalen 1/18’er paydaş oldukları, davacı ve diğer paydaşların taşınmazdaki paylarının tümünü vekil tayin ettikleri davalı … aracılığıyla diğer davalı …’ye 29.05.2014 tarihinde satış suretiyle temlik ettikleri, böylelikle davalı …’nin taşınmazın tamamına malik olduğu, 13.04.2015 tarihinde taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, taşınmazdaki 1, 2, 3 ve 4 no.lu bağımsız bölümlerin davalı … adına tescil edildiği, davalı …’nin 1 no.lu bağımsız bölümü 07.07.2015 tarihinde dava dışı …’e devrettiği, 3 ve 4 no.lu bağımsız bölümlerin halen davalı … adına kayıtlı oldukları, Tapu Müdürlüğünün 20.10.2022 tarihli yazısından taşınmazdaki 2 no.lu bağımsız bölümün tamamının dava dışı … adına tescilli olduğu; öte yandan 29.05.2014 tarihli resmi satış senedinin ikinci sayfasının, satışta kullanılan vekaletnamenin ve azilnamenin dosya içerisinde yer almadığı anlaşılmaktadır.

2. Temyiz konusu değerin kesinlik sınırının altında olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesinin 07.07.2021 tarihli ek kararına yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;

Miktar veya değeri temyiz kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Davacının öncelikli talebi yönünden dava değerinin Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 78.360,00 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Ne var ki, davacı terditli olarak dava konusu 2 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş olup bu bağımsız bölümün dava tarihindeki keşfen saptanan değeri olan 150.000,00 TL’nin temyiz kesinlik sınırının üzerinde olduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesinin 07.07.2021 tarihli ek kararının ortadan kaldırılması gerekir.

2. Davacının asıl karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava konusu 448 ada 14 parseldeki 2 no.lu bağımsız bölüm başta davalı … adına kayıtlı iken dava açıldıktan sonra dava dışı …’na devredilmesine rağmen re’sen nazara alınması gereken HMK’nın 125/1. maddesi gereğince işlem yapılmaması doğru değildir.

Hal böyle olunca, Mahkemece güncel tapu kaydı ile yukarıda belirtildiği üzere resmi akitler, vekaletname ve azilname dosya arasına alındıktan sonra HMK’nın 125/1. maddesi gereğince davacı tarafa seçimlik … hatırlatılarak dava konusu 2 no.lu bağımsız bölüm yönünden davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin ek karar ve asıl karara yönelik temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile;

1.Bölge Adliye Mahkemesince verilen 07.07.2021 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.