Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/7633 E. 2022/2113 K. 15.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7633
KARAR NO : 2022/2113
KARAR TARİHİ : 15.03.2022

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 08/06/2021 tarihli ve 2021/41 Esas, 2021/924 Karar sayılı ilamı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat …… geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, tek başına yaşadığını, yaşadığı kötü olaylar nedeniyle anksiyete bozukluğu olduğunu, tek mal varlığı olan 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1/36 payını çocuk evi olarak kullanılmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına intifa hakkını üzerinde tutarak bağışladığını, ancak tapunun davalı Hazine adına tescil edildiğini, komşularının kendisini darp etmesi nedeniyle devletin kendisine daha iyi bakacağını düşünerek taşınmazını bağışladığını, komşularından korkusu nedeniyle Bakanlıktan kendisini bakım evine yerleştirmelerini istediğini, ancak bakım evinde kendisine iyi bakılmadığını, evine döndüğünde de evde yaşayamayacağını anladığını, sonunu düşünmeden olayların etkisi ile bağış yaptığını, kendisine bakılmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde, bağıştan rücu şartlarının oluşmadığını, davanın süresi içerisinde açılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, bağıştan rücu sebebi bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı istinaf dilekçesinde özetle, Yerel Mahkemedeki beyanlarını tekrarla, verilen kararın hukuken hatalı olduğunu, kendisine bakılması amacıyla bağış yaptığını, yerleştirildiği bakımevinde şartların çok kötü olduğunu, maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir
2.2. Davalı istinaf dilekçesinde özetle, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen aleyhlerine vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılarak düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 08/06/2021 tarihli ve 2021/41 Esas, 2021/924 Karar sayılı ilamı ile; davacının adına kayıtlı dava konusu taşınmazın intifa hakkını üzerinde tutarak çıplak mülkiyetini tapuda Hazine adına bağışladığı, resmi akitte intifa hakkı dışında bir koşula yer verilmediği, davanın bağışlamadan itibaren bir yıl içinde açıldığı, taşınmazın “koşullu bağış” niteliğinde temlik edildiğine dair resmi akitte herhangi bir ifade ya da kayda yer verilmemiş ise de; davacı tarafından Bakanlığa verilen dilekçe içeriğinden taşınmazın “Çocuk Evi” olarak kullanılmak koşulu ile bağışlandığı, davacı intifa hakkını üzerinde bırakarak taşınmazın çıplak mülkiyetini bağışlamış olduğundan bağışlananın bağışlama koşulunu intifa hakkı devam ederken ve aradaki koşula göre davacının vefatından önce yerine getirebilmesinin söz konusu olmadığı, davacı hayatta olduğundan bağışlamadan rücu koşulunun gerçekleştiğinden söz etme olanağı bulunmadığı, davacının bakımının üstlenildiğine dair anlaşma ve koşul bulunduğuna ilişkin yazılı bir belge bulunmadığı, ancak davacının tapu devrinden kısa süre sonra bir bakım merkezine Bakanlık tarafından yerleştirildiği dikkate alındığında bakım koşulunun varlığının kabulü gerektiği, ancak bakımın ne şekilde hangi koşullarda yerine getirileceğine ilişkin belirgin bir yüklemenin bulunmadığı, davacının bu merkezden kendi isteği ile ayrıldığı, bu durumda bakım koşulunun bağışlanan tarafından haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmeme durumunun olmadığı, koşulun davacının ayrılması sebebiyle devam etmediği, hibe amacına ve koşullarına aykırı bir işlemden söz edilemeyeceği, diğer taraftan dava reddedilmiş olduğuna göre nispi vekâlet ücretinin kendisini vekil ile temsil eden davalı yararına hüküm altına alınması gerekirken, vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçeleriyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davalı lehine vekalet ücreti hükmedilerek yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, İstanbul Anadolu 12. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen 2013/525 Esas sayılı ceza davasının sonucunda da sabit olduğu üzere dava konusu taşınmazda yaşadığı sırada hakarete ve darba maruz kaldığını, bu durumun anksiyete bozukluğunu daha çok tetiklediğini ve güvensiz bir ortamda yaşayamayacağını düşündürerek mental sağlığını bozduğunu, dava konusu taşınmazda yaşamayacağı sanrısına kapılarak ve Devletin kendisine bakacağı öngörüsüyle taşınmazının çıplak mülkiyetini, intifa hakkı kendisinde kalacak şekilde çocuk evi olarak kullanılması hususunda bedelsiz olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağışlamak istediğini, ancak yasal prosedür gereği taşınmazı davalıya bağışladığını, resmi kurumlarla yapılan bağış sözleşmesi nedeniyle, bağış şartı yazılı olarak kayda geçmese de, bağışın bakımının en iyi şekilde yapılması şartıyla yapıldığını, bakım evine yerleştirilme talebinin kabul edilmesinin de bu şartın varlığını kanıtladığını, Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında da bu durumun kabul edildiğini, dava konusu dışında mal varlığı olmadığı gibi kimsesi de olmadığını, bakımevinde çok kötü muamelelere maruz kaldığını, bağış sözleşmesiyle öngörülen bakım şartının asgari düzeyde dahi sağlanmadığından bağış sözleşmesinin ihlal edildiğini ve bağıştan rücu şartlarının oluştuğunu, bakımevinde hem fiziken hem de psikolojik olarak kötü muameleye maruz kalması üzerine Bakanlığa başvuruda bulunmasına rağmen şartların düzeltilmediğini, tanıkların da iddialarını desteklediğini, Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında eklemiş olduğu Yargıtay kararının ancak kötü niyetli bir bağış yapan kişiye uygulanabileceğini, eldeki dava ile ilgili olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin bağıştan rücu hakkının ancak davacının vefatından sonra taşınmazın tüm mülkiyetinin davalıya geçmesi akabinde mirasçılar tarafından kullanılabileceği yönündeki açıklamasının da yanlış olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye etkili (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 291 inci maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de TBK’nın 295. maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda (V.3.2.) numaralı paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle davalının kendi rızası ile davacının bakımını sağlamasının bakım borcu ile taşınmazın bağışlandığı anlamına gelmeyeceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin bağışın bakım borcu ile yapıldığı yönündeki gerekçesi yerinde değil ise de bu husus temyiz edilmediği için bozma nedeni yapılmamış olup (IV.3.) numaralı paragrafta belirtilen kararın verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, 15/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.