YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7533
KARAR NO : 2022/1336
KARAR TARİHİ : 21.02.2022
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 10291 ada 72 parsel sayılı taşınmazının satışı için emlak komisyonculuğu yapan ve oğlu olan davalı …’i vekil tayin ettiğini, davalı vekil…’in anılan taşınmazı 28/02/2017 tarihinde satış suretiyle yanında ortak olarak çalışan diğer davalı …’a devrettiğini, temlikin kötüniyetli ve hile ile yapıldığını, satış bedelinin kendisine ödenmediğini, davalı …’in vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı …, davacının iddiasının gerçeği yansıtmadığını, vekaletnamenin davacı tarafından kendi özgür iradesi ile verildiğini, satış işleminin geçerli, usule ve yasaya uygun olduğunu belirtilerek, davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı …, aşamadaki beyanında, dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, satış bedelini diğer davalı …’e verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 31/01/2019 tarihli ve 2017/109 E., 2019/24 K. sayılı kararıyla; davalı … ile diğer davalı …’ın ortak emlak işi yaptıkları, davalı …’ın, taşınmazın satış bedelini elden davalı …’e ödediği iddiasını destekleyecek herhangi bir belge dosyaya ibraz edilmediği, davalı …’ın da satış bedelini davacı annesine ödediğine dair herhangi bir belge ibraz etmemiş olduğu, davalı …’in, davacıdan aldığı vekaleti kötüye kullanarak dava konusu taşınmazı iş ortaklığı yaptığı Volkan’a devrettiği, iş ortaklığı yapmaları nedeniyle davalı …’ın iyi niyetli olduğu iddiasına itibar edilemeyeceği, davalı …’in vekaleti kötüye kullanarak dava konusu taşınmazı iş ortağı davalı …’ın devrettiği ve bedeli davacıya ödemediğinin subuta erdiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğunu, davalı …’ın, diğer davalı ile ortak olduğuna ilişkin dosyada somut ve resmi makamlardan gelen herhangi bir belge olmadığını, soyut tanık ifadelerine dayanıldığını, davalı …’ın, diğer davalı … ile aralarında bir kan ya da sıhri hısımlık bağının bulunmadığını, tek başına emlakçılık yaptığını, iyiniyetli 3.kişi olduğunu, kararın somut belgeye dayanmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10/06/2021 tarihli ve 2019/1109 E., 2021/940 K. sayılı kararıyla; davalılar resmi şekilde ortaklık yapmasa bile aralarında çıkar ve işbirliği olduğu hususunun tanık beyanları ve diğer delillerle ispatının yeterli olduğu, davalıların birlikte emlakçılık işi yaptıkları, davalı …’in, annesi olan davacıdan aldığı vekaletname ile davacıya ait dava konusu taşınmazı, aralarındaki ortaklık nedeni ile fikir ve işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı …’a sattığı, davalı …’ın, diğer davalının vekalet görevini kötüye kullandığını bilebilecek durumda olduğu, dava konusu taşınmazın davalılar arasındaki satış işlemi tarihi itibarı ile gerçek değerinin 627.610,97 TL olduğu, satışın ise bunun 5 kat altındaki bir değer olan 124.000,00 TL karşılığında yapıldığı, davalı …’in satış bedelini davacıya ödediğini ispatlayamadığı, davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğunu ve vekalet vereni bağlayacağını, vekil; vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağını, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını iddia eden tarafın iddiasını ispatla mükellef olduğunu, davalının 2014 yılından bu yana tek başına çalıştığını ve ortağının bulunmadığını, keza diğer davalı … ile aralarında bir kan ya da sıhri hısımlık bağının da bulunmadığını, iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, kararın somut olaylara dayanmadığını, varsayımlar üzerine dayandırıldığını, resmi kayıtların dikkate alınmadığını, davacı tarafın iddiasını ispatladığını gösterir yeterli, inandırıcı ve birbiri ile uyumlu somut delil bulunmadığını, önemli olan hususun, üçüncü kişi kötüniyetli ise vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması olduğunu, somut olayda bu konuda davalı aleyhine delil bulunmadığını bildirerek ve önceki beyanları tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (III.) no.lu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının; kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 32.427,91 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 21/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.