YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7071
KARAR NO : 2022/1893
KARAR TARİHİ : 08.03.2022
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel istekli dava sonunda İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/09/2020 tarihli, 2017/107 Esas, 2020/284 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar vekili tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 13/04/2021 tarihli, 2020/1438 Esas, 2021/661 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08.03.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat …… geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı … vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, uzun yıllardır Almanya’da yaşadığını, Türkiye’ deki taşınmazlarının satışı gerektiğinde, zorluk yaşamamak ve işlerinin takibi için babası davalı …’yi vekil tayin ettiğini, daha sonra taraflar arasında husumet yaşanması nedeniyle vekilin 15 ada 10 parseldeki 9 nolu bağımsız bölümdeki 1/2 payının tamamını bilgisi dışında kardeşi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, satış bedelinin de ödenmediğini, davalıların menfaat birliği içerisinde hareket ederek kendisini zarara uğrattıklarını ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa bedele karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, taşınmazın, davacının bilgisi ve onayı dahilinde temlik edildiğini, satış bedelinin davacıya fazlasıyla ödendiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/09/2020 tarihli, 2017/107 Esas, 2020/284 Karar sayılı kararı ile, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların birlikte hareket edip davacıyı zararlandırdıkları, satış bedelinin ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davacının iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili, bedelin ödendiğinin tanık beyanlarıyla kanıtlandığını, davanın reddi gerektiğini, yazılı delil gerekmediğini, bedelin babadan ve …’dan alındığını, davanın zamanaşımı geçtikten sonra açıldığını belirterek mahkeme kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 13/04/2021 tarihli, 2020/1438 Esas, 2021/661 Karar sayılı kararı ile, davalılar vekilinin istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili, satış bedelinin vekil olan davalı … tarafından davacıya ödendiğinin tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, taşınmazın bulunduğu arsanın yarısı davalı … adına kayıtlı iken arsa üzerine bina yapılması için dava dışı şirketle anlaştığını, yapılan binada bulunan 3 parça bağımsız bölümün davalı … adına tescil edildiğini, çekişme konusu bağımsız bölümü davalı …’nin müteahhitten olan 100.000,00 TL alacağı karşılığında satın aldığını, müteahhit tarafından davalı …’nin çocukları olan davacı … ve diğer davaı … adlarına tescil edildiğini, taşınmaz için davacının hiçbir para ödemediğini, taşınmazın tamamen baba – oğul ilişkisine dayalı olarak davacı adına tescil edildiğini, paraya ihtiyacı olan davacının kendi payını satmak istediğini, bu nedenle vekaletnameyi verdiğini, satışın davacının bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştirildiğini, satış bedelinin fazlasıyla ödendiğini, davacı taraf evlendikten sonra eşinin baskısı ile davayı açtığını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203. maddesine göre yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebileceğini, zamanaşımı itirazlarının Yerel Mahkeme tarafından irdelenmediğini belirtip kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2). no.lu paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, temyiz edilen davacı vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, aşağıda yazılı 7.959,18 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 08/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.