Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/6657 E. 2023/2814 K. 23.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6657
KARAR NO : 2023/2814
KARAR TARİHİ : 23.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/47 E., 2015/134 K.
KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; topraksız çiftçiyi topraklandırmak amacıyla 1964 yılında Ağrı ili, Patnos ilçesi Yalçınkaya köyünde 19 no.lu Toprak Komisyonunun çalışmalara başladığını, 492 sayılı Köy İşleri Bakanlığı Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğünün raporuna göre; Komisyonun bir kısım araziyi toprak sahiplerine terk etmediğini, 20 seneden fazla zilyetliği bulunan şagillere devri gerekirken Hazine adına tespit ve tescil ettiğini, bir kısmını mera olarak tespit ettiğini, mera olarak tespit edilen yerleri muhtaç çiftçiye dağıtmadığını, hatalı çalışmalar nedeniyle Komisyon çalışmalarının durdurulduğunu, ancak Hazine adına tescil edilen yerlerin hak sahiplerine dağıtılmadığını, daha sonra 1971 yılında 66 no.lu Komisyonun çalışmalarına başladığını, genelge ile bu çalışmanın da durdurulduğunu, tamamlanmayan toprak tevzi çalışmaları sırasında 423 ve 432 parsellerin Hazine adına tespit gördüğünü, yanlış ve hatalı olarak yapılan ve sonrasında da bundan dolayı çalışmaları iptal edilen 19 no.lu Toprak Komisyonu sonrasında hataların düzeltilmesi için oluşturulan 66 no.lu Toprak Komisyonunun belirttiğine göre, 423 ve 432 numaralı parsellerin 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 42 ve 32. maddeleri uyarınca toprak sahiplerine terk edilmesi gerekirken Hazine adına tespit edildiğinin belirtildiğini, çekişmeli parselleri toprak tevzinin öncesinde de davacının malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğunu, 2008/47 D.İş dosyası ile de bu durumun açıkça anlaşıldığını, taşınmazların tarım arazisi vasfında olduğunu ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olmadığını ileri sürerek Hazine adına tescil gören yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca davacı adına tescilini istemiştir.

Yargılama sırasında davacı vekili 432 parsel sayılı taşınmazın toprak tevzi çalışmaları sonucu tapuya bağlanmadığını, mera olarak tespit gördüğünü belirterek bu taşınmaz hakkında açtıkları tapu iptal ve tescil davasını tescil davası olarak ıslah etmişlerdir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca Devlete kalan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemeyeceğini, Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğünün 492 sayılı raporuna göre bahsi geçen taşınmazların firari ve mütegayyip şahıslardan intikal eden yerlerden olduğunu, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin kararına göre de kanunlar uyarınca Hazineye kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılamayacağını, 46. maddenin uygulanamayacağını, 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesine göre Hazine adına tescil edilen taşınmazların zilyetlik ve zamanaşımı yoluyla kazanımı için gerekli şartların başında hak düşürücü sürenin geldiğini, bu maddeye dayanan talep ve dava hakkının kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulduğunu, 4753 sayılı Yasa’ya göre tescil edilen yerler hakkında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması halinde 2 yıllık ek süre tanındığını, davanın hak dürüşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, aynı taşınmaz üzerinde birden fazla kişinin zilyetliğinin ispatının imkansız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI
Patnos 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.04.2015 tarihli ve 2014/47 E., 2015/134 K. sayılı kararıyla, dava konusu 432 ve 423 parsel sayılı taşınmazların tarla vasfında olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olmadığı, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları uyarınca eklemeli zilyetliğin başlangıcının 1965 tarihinden geriye doğru 20 yıl öncesine kadar gittiği, bu tarihten itibaren dava konusu taşınmazların satın alınan kişi, davacının üst soyu ve kendisi tarafından kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne; çekişmeli 423 parsel sayılı taşınmazın 18/03/2015 havale tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 11.581,97 m2 yüz ölçümündeki alanın ve çekişmeli 432 parsel sayılı taşınmazın 18/12/2014 havale tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 9.023,52 m2 yüz ölçümündeki alanın ifrazı ile Hazine adına kayıtlı tapusunun iptali ile yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine temsilcisi vekili temyiz dilekçesinde özetle, kabul kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, soyut beyanlara itibar edilerek eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporları ile karar verildiğini, çekişmeli taşınmazların firari ve mütegayip eşhastan Hazineye kaldığını zilyetlik ile mülkiyetinin kazanılamayacağını, daha önce aynı nitelikte açılan davalarda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin Hazine lehine karar verdiğini, çekişmeli 423 parsel sayılı taşınmazın Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edildiğini, 432 parsel sayılı taşınmazın mera olarak kayıtlı olduğunu, 3402 sayılı Yasa’nın 46/1 maddesinin uygulanmayacağını belirterek ve resen tespit edilecek nedenlerle kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; toprak tevzi çalışmalarına ilişkin işlemlerin eksik ve hatalı yapılması sonucunda Hazine adına oluşan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili talebine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
190. maddesi şöyledir: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun
6. maddesi şöyledir: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun
14. maddesi şöyledir: “ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun
46/1. ve 2. maddesi şöyledir; “Kadastrosu yapılacak veya daha önce tapulama veya kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde, 766 sayılı Kanunun 37 nci maddesi veya 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tespit ve tescil olunur.

Hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallardan iskan suretiyle veya toprak tevzii suretiyle verilen yerler (işlemleri tamamlanmamış olsa dahi) başka bir şart aranmaksızın, hak sahipleri adına tespit ve tescil olunur. Bu şekilde hak sahipleri adına tespit ve tescil işlemleri gerçekleşinceye kadarki süre içinde evvelce tahakkuk ettirilenler de dahil olmak üzere ecrimisil alınmaz.”

3. Değerlendirme
Bölgede Temmuz 1964 tarihinde mülga 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’na göre 19 no.lu Komisyon tarafından yapılan çalışmada dava konusu 423 parsel sayılı taşınmaz 03.09.1965 tarihinde Hazine adına tescil edilmiş, dava konusu 432 parsel sayılı taşınmaz ise mera olarak tespit edilmiş, Mahkemece davanın kabulü ile Hazine adına olan tapu kayıtların iptaline ve davacı adına tapuya tesciline karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.

Dosya içeriğine göre; 4753 sayılı Yasa’ya göre kurulan 19 no.lu Toprak Komisyonu tarafından taşınmazların başında Temmuz 1964 yılında yapılan çalışmada belirtmelik tutanakları düzenlenerek belirtme numarası verilen her bir taşınmaza revizyon gören vergi kayıtları belirtilerek işgalcileri, Komisyon çalışması kapsamında kalan belirtme numarası verilen taşınmazların bir kısmının firari ve mütegayyip kişilerden, bir kısmının ise Hazineye ait taşınmazlar ile meradan elde edildiği belirtilmek suretiyle menşei açıklanmıştır. Komisyonca oluşturulan belirtme tutanağından sonra Komisyon tarafından yeni parsel numaraları verilmek suretiyle tablendikatif listeleri oluşturulmuş ve buna göre dağıtım yapılmıştır.

Ne var ki; Toprak Komisyonunca parsel numarası verilen dava konusu 432 parselin de bulunduğu 1964 yılında düzenlenen belirtme tutanağında “bugünkü şagilleri tarafından tasarruflarına ait herhangi bir tasarruf belgesi ibraz edilemediğinden fuzuli olarak işgal ettikleri anlaşılmakla” ve taşınmazın karşısında açma şeklinde yazılmış olup, 423 parselin de bulunduğu 1964 yılında yapılan belirtme tutanağında ise “firari ve mütegayyip eşhastan intikal eden yerlerden olup Ermeniler adına kayıtlı olduğu yalnız tapu kayıtlarının zemine tatbikinin mümkün olmadığı, şagillerin vergi kayıtlarını ibraz ettikleri anlaşılmakla” şeklinde tespitler yapılmış, davacı lehine kazanma koşullarının oluşması açısından, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik süresi 1964 yılından geriye doğru 20 yıllık sürenin geçmesi yönünden tereddüte yer vermeksizin belirlenememiştir.

Buna göre Mahkemece yapılması gereken iş; dava konusu 423 ve 432 parsel sayılı taşınmazlara ait belirtmelik tutanakları yanında, 1964 yılından geriye 20 yıl öncesini bilebilecek yaşta, gerektiğinde komşu köylerden (sınırda mera vb. bulunması sebebiyle) belirlenecek yerel bilirkişi ve davacı tanıkları ile uzman bilirkişilerle yeniden mahallinde keşif yapılması, bilirkişilerin 6100 sayılı HMK’nın 243., 244 ve 245. maddeleri uyarınca keşif yerine davetiye ile çağrılmaları, taşınmaz başında dinlenilmelerinin sağlanması, getirilmiş veya getirilecek tüm komşu parsellere ait kayıtlar ile dayanak bilgi ve belgelerle birlikte, taşınmazların bulunduğu bölgede varsa yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca yapılan mera tahsis haritasının, ayrıca çekişmeli taşınmazlara ait 1964 yılından 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğraflarının getirtilmesi, tablendikatif listesinde 423 ve 432 parsel numarasıyla gösterilen dava konusu parsellerin onaylı ve okunaklı suretleri getirtilen belirtmelik tutanağındaki karşılık parsel numaralarının fen bilirkişisince belirlenmesi, oluşturulacak krokide gösterilmesi, bu şekilde duraksamaya yer vermeksizin yapılacak tespitten sonra belirtmelik tutanaklarına göre 423 ve 432 parsellerin belirtmelik tutanaklarındaki niteliğinin, menşeinin varsa uygulanan kayıtların belirlenmesine çalışılması, bölgede mera tahsisi yapılmış ise tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerinde her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanması, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılması, bu yolla dava konusu taşınmazların mera tahsis haritası kapsamında kalıp kalmadığının duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmesi, taşınmazların mera tahsis haritası dışında kalması halinde, dosya arasına getirilecek olan diğer belirtmelik tutanakları da birlikte değerlendirilerek yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı, firari ve mütegayyip kişilerden kalıp kalmadığı yolunda olaylara dayalı bilgi alınması, toprak tevzi çalışmasına ilişkin 1964 yılından geriye doğru en az 20 yıla ulaşan zilyetlik süresinin koşullarına uygun şekilde doldurulup doldurulmadığının sorulup belirlenmesine çalışılması, gerektiğinde alınan beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişi aracılığıyla taşınmazın bizzat Mahkemece görülüp gözlenmesi, taşınmazların mera veya firari ve mütegayip eşhastan kalmadığı saptandığı takdirde, 1964 yılından geriye doğru zilyetlik hükümlerine göre inceleme yapılması, belirtmelik tutanaklarındaki ya da toprak tevzi paftasındaki komşu parsellere ilişkin revizyon gören tüm kayıtlar da getirtilerek zemine uygulanması, dava konusu 423 ve 432 parsellerin ne nitelikte ve kimin işgalinde olarak gösterildiğinin belirlenmesi, bundan ayrı dava konusu taşınmazlara belirtmelek tutanağı sırasında uygulanan vergi kaydı ya da eski tarihli tapu kayıtlarının bulunması halinde söz konusu kayıtların da getirtilerek yerel ve teknik bilirkişilerle zemine uygulattırılması, diğer yandan getirtilecek yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğraflarının jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye tevdi edilerek belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde, taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, mera parseli ile aralarında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığını, öncesinin ne olduğunu, sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınması, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişiden ise Mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya elverişli, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.

Tüm bu eksiklikler giderildikten sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller ile davanın niteliği de göz önüne alınarak davacı yararına 3402 sayılı Yasa’nın 14. ve 46/1. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği açıklığa kavuşturularak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmamıştır.

V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

23.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.