Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2021/6586 E. 2023/2790 K. 22.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6586
KARAR NO : 2023/2790
KARAR TARİHİ : 22.05.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil davasının kabulüne dair verilen karar hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekili ve davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi …’un, davalıların murisi olan…’den, dava konusu taşınmazı … 1. Noterliğinin 24.04.1952 tarih ve 2031 yevmiye numaralı taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığını ve zilyetliğinin de devredildiğini, 1952 yılından bu yana nizasız ve fasılasız olarak davacıların ve onun mirasçıları tarafından kullanılan taşınmazın 07.03.1959 tarihinde kadastro sırasında 458 parsel numarası ile hatalı olarak 1/2 payının davalıların murisi … adına tespit ve tescil edildiğini, satış vaadi sözleşmesindeki bedelin nakit olarak ödendiğini, 458 sayılı parselin davalılar murisine ait tapusunun iptal edilerek davacılar adına tapuya tesciline, tescil talebi kabul edilmediği takdirde noter senedi ile ödendiği sabit olan 700,00 TL’nin uyarlama kuralları uyarınca bugünkü karşılığının yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili; davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, tapusuz mallara ilişkin satış vaadinin gerçek anlamda bir gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi teşkil etmeyeceğini, sözleşmedeki tanımlı yer ve ölçünün dava konusu parselle uymadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 31/10/2017 tarihli ve 2014/206 Esas, 2017/498 Karar sayılı kararıyla;davanın kabulü ile 458 parsel sayılı taşınmazın davalıların murisi… adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2018 tarihli ve 2018/284 Esas, 2018/824 Karar sayılı kararıyla; davada tapulama tespiti öncesi satış vaadi sözleşmesine dayanıldığı, tespit sonrası nedene dayalı bir istek bulunmadığı, 458 parselin tutanağının kesinleştiği 07.03.1959 tarihinden davanın açıldığı 18.06.2014 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde yazılı bulunan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini bu nedenle davacının tapu iptali ve tescile ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, bunun yanında terditli olarak tescil talebi kabul edilmediği takdirde satış vaadi sözleşmesi nedeniyle ödemiş olduğu 700 Liranın uyarlama kuralları uyarınca bugünkü karşılığının yasal faiziyle tahsilini de istediği, Mahkemece bu hususa yönelik herhangi bir delil toplanmadan araştırma yapılmamasının doğru olmadığı gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 10/12/2019 tarihli ve 2018/296 Esas, 2019/417 Karar sayılı kararıyla; kadastro tespit tutanağının kesinleştiği 07/03/1959 ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmiş, davacıların terditli talebinin kabulü ile denkleştirici adalet prensibi uyarınca ödenen satış bedelinin dava tarihindeki karşılığı olarak tespit edilen 13.869,80 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.

Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

D. İstinaf Nedenleri
1.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dava konusu taşınmazın sözleşme ile davacıların murisine devredildiğinin sabit olduğu, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile davanın tapu iptali ve tescili yönünden reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, davalıların intikal işlemlerini dahi yapmadıklarını, … 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin ilamı ile ifa imkanı doğmuş olduğundan hak düşürücü sürenin uygulanamayacağının gözetilmediğini, ayrıca terditli olarak talep edilen alacak miktarının eksik ve hatalı olarak hesaplandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denkleştirici adalet ilkesine ve hakkaniyete uygun olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

2.Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacıların tazminat yönüyle hak ve alacaklarının zamanaşımına uğradığını, Mahkemece alacak ve tazminat talepleri yönüyle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemenin gerekçesinde edim imkânsızlığının veya ümidin kesildiğinin kabulünün Yasaya uygun olmadığını, tescil davası yönünden dava reddedildiği halde lehlerine vekalet ücreti takdir edilmediğini, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarına yapılan itirazlarının dikkate alınmadığını, raporlarda hesaplanan alacak miktarının, değerlendirmesinde esas alınan kriterlerin objektif ve bilimsel temelinin olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

E. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 31.03.2021 tarihli ve 2020/617 Esas, 2021/521 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece yapılan keşif, yerel bilirkişi ve tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere göre; davada, tapulama tespiti öncesi satış vaadi sözleşmesine dayanıldığı, tespit sonrası nedene dayalı bir istek bulunmadığı, 458 sayılı parselin tutanağının kesinleştiği 07.03.1959 tarihinden, eldeki davanın açıldığı 18.06.2014 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde yazılı bulunan 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği, davacının tazminata ilişkin talebi yönünden ise Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 16.10.2019 tarih ve 2016/11779-2019/6458 E-K sayılı emsal ilamı da dikkate alındığında, davacı tarafından ödenen 700,00 TL’nin denkleştirici adalet ilkesi gereği güncelleştirilmiş değerine hükmolunmasına göre Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekili ve davalılar vekilinin istinaf başvuru taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili ve davalılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçelerinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi satış vaadi sözleşmesine ve eklemeli zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde ödenen bedelin uyarlama suretiyle tahsili isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

4721 sayılı … Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesinde, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” hükümleri düzenlenmiştir.

3. Değerlendirme
Davacılar vekili temyiz itirazları yönünden;
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu’nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Davalılar vekili temyiz itirazları yönünden;
3. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanunu’nun 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

4. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 Başvuru numaralı kararı da bu yöndedir.

5. Dosya içeriğine göre davalının temyize konu ettiği miktar 13.869,80 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kalmaktadır.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunu’nun 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalılar vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davalılara iadesine,

Aşağıda yazılı 56,96 TL bakiye harcın istek hâlinde davacılara iadesine,

22.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.